22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s.60<br />

2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s.103<br />

3) Hadîkat-ül-Verdiyye; s.144<br />

4) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.251<br />

ALÂEDDÎN BİN ESAD LÂHORÎ;<br />

Hindistan'da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Alâeddîn bin Esad, nisbeti el-Lâhorî ve<br />

el-Bengâlî'dir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1397 (H.800) senesinde Pânî-pût şehrinde<br />

vefât etti. Kabri ziyâret edilmektedir.<br />

Önceleri, ahâlinin en zenginlerinden ve önde gelenlerinden olup, çok sevilen ve öğülen bir<br />

zât idi. Sonraları tasavvuf yoluna girip, fakirliği ve insanlardan ayrı, uzak bir yerde kendi<br />

hâlinde yaşayıp ibâdet ve tâat ile meşgûl olmayı tercih etti. Ahî Sirâcüddîn diye bilinen<br />

Sirâcüddîn Osman hazretlerinin talebeleri arasına girdi. Kendisi şöyle anlatır:<br />

"Sirâcüddîn Osman, Hâce Nizâmüddîn-i Evliyânın huzûrunda, zâhirî ve bâtınî ilimlerde<br />

kemâle gelip, mezûn olacağı ve icâzet, diploma alıp memleketine döneceği sırada hocasına;<br />

"Gideceğim yerde, Alâeddîn isminde, bilgili, yüksek makamlı çok zengin birisi var. Onunla<br />

nasıl baş edeyim? Ona karşı nasıl davranmamı emir buyurursunuz?" diye arzedince, hocası;<br />

"Üzülme, o, senin hizmetçin olacak." buyurmuş. Bu cevâba hayret eden ve kalbi rahatlayan<br />

Sirâcüddîn Osman, hocasının sözlerinde mutlaka bir hikmet olduğunu düşünerek yola çıkıp,<br />

memleketine vardı. Sirâcüddîn hazretleri memleketine vardığında, Alâeddîn'in zenginliği<br />

terkederek tasavvuf yoluna girdiğini öğrenip çok sevindi.Alâeddîn de gelip buna hizmet<br />

etmeye başladı. Huzûrunda yetişip, evliyâdan yüksek bir zât oldu. Böylece Nizâmüddîn-i<br />

Evliyâ'nın daha önce söylediği sözün hikmeti, mânâsı anlaşıldı ve sözleri meydana çıktı.<br />

Hocası Sirâcüddîn hazretlerinin huzûrunda yetişip kemâle gelen Alâeddîn bin Esad,<br />

zamânında bulunan evliyânın büyüklerinden oldu. Bir dergâhı vardı. Orada talebelerine ders<br />

okuturdu. İyilik, ihsân sâhibi bir zât idi. Talebelerine ve başka insanlara olan iyilik ve<br />

ihsanları o kadar çok idi ki, zamânın sultânı bu kadar ihsanda bulunamazdı. Çok kerâmetleri<br />

görülmüştür.Bir defâsında dergâhına bir kısım insanlar geldi. Yanlarında bir de kedileri<br />

vardı. Kedileri kayboldu. Alâeddîn bin Esad'a;<br />

"Bizim kedimizi getir." dediler. O da; "Ben sizin kedinizin nerede olduğunu bilmiyorum,<br />

nasıl bulayım?" diye hayretini bildirdi. İçlerinden birisi, alay etmek için, orada bulunan bir<br />

hayvanın boynuzunu göstererek;<br />

"Meselâ şu boynuzdan bulabilirsin." dedi. Başka birisi de, daha edebsizce bir şey söyledi.<br />

Alâeddîn bunlara üzüldü, fakat hiç cevap vermedi. O kimseler dergâhdan ayrılıp dışarı<br />

çıktıkları zaman, boynuz lâfı eden kimseye bir öküz gelerek boynuzuyla öyle vurdu ki, aklı<br />

başından gitti. Arkadaşları, bunu ölecek zannettiler. Daha edebsiz konuşan ikinci kimse ise,<br />

şiddetli bir hastalığa yakalandı ve o hastalıktan öldü. Bunların bu hâllerine şâhid olan<br />

arkadaşları ise, büyüklere uygunsuz söz söyleyenlerin cezâlarının pek ağır ve şiddetli<br />

olacağını anladılar.<br />

Rivâyet edilir ki, Alâeddîn hazretleri tasavvuf yolunda ilerleyip kemâle geldikten sonra,<br />

Allahü teâlâ, ona önceki hâlinden daha çok mal ve zenginlik ihsân eyledi. Fakat o, bunlara<br />

hiç meyletmedi. Hepsini Allah rızâsı için dağıtıp, sadaka verdi.<br />

1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s.149

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!