22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Aralarındaki muhabbet ve yakınlığı bildirip, bana teveccühde bulundu."<br />

Alâeddîn Âbizî hazretlerinin büyük oğlu Gıyâseddîn anlatır:<br />

"Bir yaz günü, yatsı namazından sonra, uyumak üzere odama çekilmiştim.Gökte ay<br />

yükselmiş, ortalık ay ışığı ile aydınlanmıştı. Evimizin bitişiğinde bir ev vardı ve içi bomboş<br />

görünüyordu. O evde, kimsecikler yoktu. Bir ara bu evden bâzı sesler geldiğini hissettim.<br />

Merakla, bir kenardan evin içine baktım. İçeride, gölge hâlinde, karşılıklı oturan bir erkekle<br />

bir kadının konuştuklarını gördüm. Sonra gelip yatağıma yattım, uyudum. Sabahleyin<br />

namazdan sonra, babam bana;<br />

"Evlâdım! Komşu evine bakıp içindekileri seyretmek câiz değildir. Yandaki evden duyulan<br />

sesin ne olduğunu araştırmak ve anlamaya çalışmak senin vazifen değil ki!" buyurdu."<br />

Mevlânâ Alâeddîn hazretleri, sohbetlerinde kendinden bir şey söylemez, daha çok<br />

hocalarından ve diğer büyüklerden naklederek konuşurdu.<br />

Kendisine dervişlikten sorulduğunda buyurdu ki: "Size mezarda faydası olmayacak her şeyle<br />

alâkanızı kesiniz. Dervişlik, elenmiş ve üzerine hafif su dökülmüş toprağa benzer. Ne üzerine<br />

basanın ayağını incitir, ne de o ayağa toz bulaştırır. Bu târif, dervişliğin kendisinin değil,<br />

sıfatının târifidir. Hakîkatte dervişlik, her zaman ve her işinde Allahü teâlâyı unutmamaktır."<br />

Talebeye lâzım olan edeb nedir? denildiğinde; "Talebeye üç şey çok lâzımdır: Birincisi; her<br />

an abdestli bulunmak. İkincisi; bulunduğu hâli çok iyi korumak. Üçüncüsü de; yiyip içtiğinin<br />

helalden olmasına dikkat etmektir." buyurdu.<br />

"Zâhirî ve bâtınî bütün saâdetlerin, rahatlıkların hepsi, Resûlullah efendimize tâbi olmakla<br />

ele geçer. O'na uymak nisbeti ne ise, huzûr ve saâdet de o nisbettedir. Bu yolda ilerlemek,<br />

kâbiliyet, gayret ve isteğin bir araya gelmesiyle mümkündür." buyurdu.<br />

Kulluk hakkında da: "İnsanoğluna verilen mükellefiyet ve mes'ûliyet, mahlûklardan hiçbirine<br />

verilmemiştir. İnsanın, bâzı ibâdet ve tâatları yapmasıyla iş bitmez. Bunlarla berâber, kulluğa<br />

sımsıkı sarılmak, söz söylemekte, yemek yemekte, hattâ etrâfına bakınmakta fevkalâde<br />

dikkati gerektirir. Çünkü, her söz ve hareketinden mes'ûldür, hepsinden Allahü teâlâya hesap<br />

verecektir."<br />

Sık sık şöyle derdi: "Allahü teâlâdan gâfil olmayan, O'nu unutmayan Cennet'tedir."<br />

"İçinde hakîkî aşk acısı bulanmayan kimseye, bu yolda ilerlemek nasîb olmaz."<br />

"Allahü teâlânın velî kulları, meclislerinde bulunan kimseleri mânevî yönden<br />

faydalandırırlar."<br />

"Ağzına helva veren kimse ile, ensene tokat atan kimse arasında, fark gözettiğin müddetçe,<br />

îmânın kemâle gelmiş değildir."<br />

İKİ TARAFI KESKİN KILIÇ<br />

"Birgün Alâeddîn Âbizî'nin gönlünden;<br />

"Allah adamlarına dil uzatanlar niçin helâk olurlar?" düşüncesi geçti. Bu düşünceler içinde<br />

iken sohbet ettiği Abdülkebîr-i Yemenî hazretleri onun bu hâlini anlayıp;<br />

"Ey Alâeddîn kardeşim! İki tarafı çok keskin olan bir kılıcı, kabzasından duvara sağlam bir<br />

şekilde yerleştirseler, gâfil bir kimse de süratle gelerek o kılıca kendisini çarpsa ve boynu<br />

kopsa, o kılıcın ne kabahati vardır. Evliyâ çekilmiş kılıç gibidir. Ona çarpan helâk olur.<br />

Evliyâya dil uzatan, o kılıca çarpan kimse gibidir. Evliyâya dil uzatan, sıkıntı veren kimseyi<br />

evliyâ affetse bile, Allahü teâlâ affetmez ve cezâsını mutlakâ verir." buyurdu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!