22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Böylece esas hâlleri anlaşılmış oldu.<br />

Yine birgün aralarında anlaşıp, Hâce'yi hırsızlıkla ithâm etmeye karar verdiler. Bir sığırı<br />

kesip parçaladılar ve gece gizlice Hâce'nin hânegâhının bir yerine bıraktılar. Hazret-i<br />

Hâce'den başka hiç kimse de, bunların yaptıklarını farketmedi. Ertesi gün bu sığırı aramak<br />

bahânesi ile, o kasaba halkından birçok kimse tekkenin önünde toplandı. Sığırlarını aramak<br />

için içeri girmek istediklerini söylediler. Hâce hazretleri bu ahmakların yaptıklarına çok<br />

üzüldü, bir an elini kaldırıp dergâhın kapısını işâret etti. Arkasından:<br />

"Girin köpekler, girin itler!.." diye bağırdı.<br />

Bu söz üzerine dergâha akın eden ve içeriye adımını atan "Hav, hav, havv" diye yürüyordu.<br />

Sabranlılardan dergâha adımını atan köpek hâline geliyor ve getirdikleri sığırın üzerine<br />

atılıyordu. Dışarıda kalıp bu müthiş manzarayı seyredenler hayret, dehşet ve korku içerisinde<br />

Ahmed Yesevî hazretlerinin eteklerine yapıştılar. Mahcup ve pişman olduklarını bildirip<br />

affedilmeleri için yalvarmaya başladılar. Hâce hazretleri merhamet edip duâ etti. Böylece<br />

tekrar eski hallerine döndüler.<br />

Ahmed Yesevî hazretleri 63 yaşına gelmişti. O, çocukluğundan bu âna gelinceye kadar<br />

Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine yapışmakta hiç gevşeklik göstermedi. Resûlullah<br />

efendimizin âhirete teşrif buyurduğu andan îtibâren yeryüzünde bulunmayı kendilerine<br />

münâsip görmediler. Bu sebeple dergâhın bahçesine derin bir yer kazdırdı ve içini kerpiçle<br />

ördürdü. Nihayet hazırlıklar tamamlanınca talebelerini dergâhın avlusunda toplayıp;<br />

"Ey gönül dostları, Allahü teâlânın en sevgili kulu olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa<br />

hazretleri 63 yaşında bu dünyâdan ayrıldı. Ben de şimdi 63 yaşındayım. Artık şu gördüğünüz<br />

çilehâneye çekilecek, ömrümün kalan günlerini bu hücrede tamamlayacağım..." buyurdu.<br />

Müridlerinin gözleri yaşlı olarak; "Ey sultanımız bizim hâlimiz nice olur." sözlerine karşı;<br />

"Sizi Allahü teâlâya emânet ediyorum." dedikten sonra merdivenle çilehâneye indi.<br />

Ahmed Yesevî hazretleri mezar misâli olan o yerde, vefât edinceye kadar, devamlı ibâdet,<br />

tâat ve Allahü teâlâyı düşünmekle meşgûl oldu. Talebelerine ilim öğretmeye orada da devâm<br />

etti. Kendisini vefât etmiş, kabre konmuş şekilde hissederek, bambaşka bir huşû' bağlılık ve<br />

teslimiyetle ibâdetlerini yaptı. Burada evliyâlık yolundaki makam ve dereceleri kat kat arttı.<br />

63 yaşından sonra ömrünün diğer yarısını orada ibâdetle geçirdi. 125 veya bir rivâyete göre<br />

ise 133 yaşında vefât etti.<br />

Ahmed Yesevî hazretlerinin önde gelen halîfelerinden Seyyid Mansur Atâ çile kuyusuna ilk<br />

defâ indiği zaman gördüğü manzaradan ciğeri parçalandı. "Hocam bu dar yerde ve sıkıntılı<br />

bir haldedir" diye düşünerek gözyaşlarına boğulduğu sırada perdeler açıldı.<br />

Kalp gözüyle, o daracık zannettiği yeri bir ucu doğuda, diğer ucu ise batıda gördü. Bu hâl<br />

karşısında kalbinden geçirdiklerinin yersiz olduğunu anlayıp, kendi kendine, "Allahü teâlâ,<br />

evliyâsına sıkıntı çektirmez. Diğer insanların onlarda sıkıntı görmeleri, çok acı çekiyor<br />

zannetmeleri, hakîkatte onlar için bir nîmettir. Bu saâdet sâhipleri, görünüşte çok acı<br />

zannedilen o sıkıntılardan öyle zevk ve tad alırlar ki, iyiliklerinde o tadı duymazlar. Allahü<br />

teâlâ, bu sevgili kulu için, daracık bir hücreyi çok geniş yapar. Mânevî bakımdan öyle<br />

lezzetler, tadlar ihsân eder. Zâhir olarak, görünürde çektiği sıkıntılar, o lezzetler yanında hiç<br />

kalır. Onun rûhu, zevk ve neş'eden uçmaktadır. Vücûdunu bin parçaya bölseler ne gam..."<br />

diye söylendi.<br />

Ahmed Yesevî hazretleri yetiştirdiği talebelerin her birini bir memlekete göndermek sûretiyle<br />

İslâmiyetin doğru olarak öğretilip yayılmasını sağladı. Onun bu şekilde gönderdiği<br />

talebelerinden bâzıları sonraları Moğolların katliamından kaçıp kurtulmak sûretiyle<br />

Anadolu'ya da geldiler. Bu sûretle onun yolu Anadolu'da yayılıp tanındı. Anadolu'nun

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!