22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kendisi Yesi'ye döndü ve talebe yetiştirmeğe burada devâm etti. Talebeleri git gide<br />

çoğalıyordu. Büyüklüğü ve şöhreti kısa zamânda, Türkistan, Mâverâünnehr, Horasan ve<br />

Harezm'e yayıldı. Kendisinde daha çocuk yaşta iken başlayan evliyâlık hâl ve dereceleri<br />

günden güne artıyordu. Zamanındaki âlimlerin ve evliyânın en büyüklerinden, en<br />

üstünlerinden oldu. Hanefî mezhebinde idi. Zâhirî ve bâtınî bütün ilimlerde derin âlim olan<br />

Ahmed Yesevî, Hızır aleyhisselâm ile görüşüp sohbet ederdi.<br />

Ahmed Yesevî hazretleri vakitlerini üçe ayırırdı. Günün büyük bölümünde ibâdet ve zikirle<br />

meşgûl olurdu. İkinci kısmında talebelerine zâhirî ve bâtınî ilimleri öğretirdi. Üçüncü ve en<br />

kısa bölümde ise alınteri ile geçimini sağlamak üzere tahta kaşık ve kepçe yaparak bunları<br />

satardı.<br />

Bir rivâyete göre; "Onun halden anlar bir öküzü vardı. Bu öküzün sırtına bir heybe asar, içine<br />

de yaptığı kaşık ve kepçeleri koyup, Yesi çarşısına salıverirdi. Kim kaşık ve kepçeden alırsa<br />

ücretini heybenin gözüne bırakırdı. Mal alıp da, ücretini vermeyen olursa, öküz o kimsenin<br />

peşini bırakmaz, nereye gitse peşinden o da giderdi. Adam ücreti heybeye koymadıkça, o<br />

kimsenin yanından ayrılıp başka yere gitmezdi. Akşam olunca da Hâce Ahmed hazretlerinin<br />

evine gelirdi. Hattâ heybenin gözüne fazla para bırakanlar da olurdu. Hâce hazretleri bunları<br />

ve kendisine gelen sayısız hediyeleri muhtaçlara ve bilhassa talebelerine sarf ederdi.<br />

Ahmed Yesevî hazretlerinin şöhreti, kerâmetleri her tarafa yayılıp, talebelerinin sayısı yüz<br />

bine yaklaşınca, kendisini çekemeyenler düşmanlıklarından, çeşitli iftiralara başladılar.<br />

Sohbet meclislerine örtüsüz kadınlar geliyor, erkeklerle birlikte oturuyorlar." dedikodularını<br />

yaydılar. Bu şâyiayı duyan makam sâhipleri, bâzı müfettişler vazifelendirerek durumun<br />

araştırılmasını emrettiler. Müfettişler, Ahmed Yesevî hazretlerinin ders verdiği meclisine<br />

gizliden gizliye gelip gittiler. Her şeyin, herkese açık olduğu bu yerde, insanlardan ve<br />

kanunlardan saklı uygunsuz bir hâlin bulunmadığını, söylenilenlerin tamâmen asılsız<br />

olduğunu, bu zâta iftirâ etmek için uydurulduğunu bildirdiler.<br />

Ahmed Yesevî hazretleri kendisine iftirâ edenlere bir ders vermek istedi ve toplandıkları yere<br />

geldi. Elinde ağzı mühürlü bir kutu vardı. Oradakilere hitâben: "Bâlig olduğu günden bu âna<br />

kadar, sağ elini avret mahalline hiç uzatmamış bir velî istiyorum. Kim vardır? Bu mühim<br />

kutuyu ona teslim edeceğim" buyurdu. Hiç kimse çıkmadı. O sırada, Ahmed Yesevî'nin<br />

talebelerinden, Hâce Atâ ortaya çıktı. Hâce Ahmed hazretleri kutuyu ona verip, bunu<br />

Horasan ve Mâverâünnehr memleketlerine götürmesini emretti. Talebe kutuyu alıp, bildirilen<br />

yere vardı. Her tarafa haber salınıp, âlimler ve Hâce hazretlerine iftirâ edenler geldiler.<br />

Herkes bu kutunun içinde ne olduğunu merak ediyordu. O talebe, toplananlara, bu kutuyu<br />

hocası Ahmed Yesevî hazretlerinin gönderdiğini söyleyip kutuyu açtı. Kutu açılınca, herkes<br />

gördükleri manzara karşısında donakaldılar. Kutunun içinde kor hâlinde ateş, bir mikdar<br />

pamuk arasında duruyordu.<br />

Ateş kızarıyor ve pamuğa birşey olmuyordu. Bu hâli gören herkes hayretler içinde kaldı.<br />

Hâce hazretlerinin bu kerâmeti karşısında, onu sevenlerin muhabbeti daha da arttı. Kendisine<br />

muârız olanlar hatâlarını anlayıp tövbe ettiler. Hâce hazretlerine hediyeler gönderip, özürler<br />

dileyip pekçoğu ona talebe oldu.<br />

Merv şehrinde Mervezî nâmında bir müderris var idi. Ahmed Yesevî hakkında söylenilen<br />

uygunsuz ve uydurma sözler ona kadar gitmişti. Bu yalanlara aldanıp, kendisini imtihân<br />

etmek, şüphesini gidermek niyetiyle, yanına dört yüz müşâvir ve kırk tâne de müftü alarak<br />

yola çıktı. Her tarafta talebeleri olduğunu, her zaman sohbetinde binlerce kişinin hazır<br />

bulunduğunu öğrenmişti. "Ben üç bin mesele ezberledim. Hepsine ayrı ayrı suâl sorar, onları<br />

imtihan ederim." diye düşündü. Bu sırada Ahmed Yesevî hazretleri hânegâhında<br />

bulunuyordu. Talebesi Muhammed Dânişmend'e; "Bakar mısın, bize kimler geliyor?"<br />

buyurdu. Mervezî'nin mâiyyetiyle, yanındakilerle birlikte hâfızasında üç bin mesele ile<br />

geldiğini bildirdi. Hâce hazretlerinin emri ile Muhammed Dânişmend, o üç bin meseleden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!