22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir zaman küffâr beldesinde idim. O sırada çok hastalandım. Yanımda Şeyh Abdullah<br />

el-Ayderûs'un bir elbisesi vardı. Onu giydim ve Abdullah Ayderûs'u vesîle ederek Allahü<br />

teâlâdan şifâ dileğinde bulundum. Sonra yatıp uyudum. Rüyâmda; kendimi katıra binmiş<br />

gördüm, peşimde de bir grup çocuk vardı. Çocuklar; "Yâ Hannân, yâ Mennân âfi Süleymân<br />

(Yâ Hannân, yâ Mennân Süleymân'a şifâ ver)!" diye yalvarıyorlardı. Sabah kalktığım zaman,<br />

hastalığımdan hiç eser yoktu.<br />

Abdullah el-Ayderûs'un zamânındaki sultanın bir kız kardeşi vardı. Bu hanımın pekçok<br />

mücevheri vardı. Bir gün mücevherler çalındı. Bu hâle sultan çok kızdı ve; "Mücevherleri<br />

kim aldı ise, onu öldüreceğim." dedi. Abdullah el-Ayderûs bunu haber alınca, hemen sultanın<br />

yanına gitti ve bir süre nasîhat etti:<br />

"Yâ Sultan! Sen hiç bir kimseye zarar verme. Mücevherler bulunur." dedi.<br />

Bu söz üzerine sultan ferahladı. Gece olunca, Abdullah el-Ayderûs yanına bir talebesini<br />

alarak, sarayda çalışan bir görevlinin evine gitti ve mücevherlerin hepsini istedi. O kişi,<br />

Abdullah el-Ayderûs'un heybetinden korkarak mücevherleri verdi. Abdullah el-Ayderûs<br />

oradan ayrılıp, Şeyh Ömer mescidinin yanına geldi. Yanındaki talebesini saraya gönderip,<br />

sultanın kız kardeşini çağırttı. O gelince, ona mücevherlerinin nasıl olduğunu sordu. O da,<br />

hepsini bir bir târif etti. O kişiden aldığı mücevherler arasında bulunan ve târif edilen<br />

vasıflara uyan mücevherleri sultanın kız kardeşine verdi. Geri kalan mücevherleri de,<br />

sâhibine götürüp teslim etti.<br />

Bir gün kadının biri küçük çocuğuyla birlikte bir bahçenin önünden geçiyordu. Kadın<br />

bahçedeki meyvelerden çalmak istedi ve çocuğu bir kenara bırakıp ağaca çıktı. Bir mikdâr<br />

meyve topladı. Aşağı indiğinde oğlunu hareketsiz bir hâlde buldu. Bunun üzerine ağlayıp<br />

feryâd etmeye başladı. Oradan geçenler bu bahçenin Seyyid Abdullah hazretlerine âid<br />

olduğunu söylediler. O zaman kadın tövbe etti. Topladığı meyveleri geri verdi. Çocuğunu<br />

alıp giderken çocuğunun tekrar eski hâline geldiğini gördü.<br />

Abdullah el-Eyderûs hazretleri bir gün bir yerde uyudu. Bu arada namaz vakti girdi. Bir zât<br />

onu namaz kılması için uyandırdı. Namaz vaktinin girdiğini bildirdi. Bunun üzerine<br />

Abdullah-ı Ayderûsî ona; "Ben namazımı cemâatle kıldım." dedi. O zât kendi kendine;<br />

"Hâlbuki ben buradan hiç ayrılmadım. O ise cemâatle kıldığını söylüyor." diye düşündü.<br />

Dışarı çıkıp gördüklerine; "Size namazı kim kıldırdı?" diye sorunca onlar da; "Şeyh<br />

Abdullah-ı Ayderûsî" cevâbını verdiler. O zât bu durumun Abdullah-ı Ayderûsî'nin kerâmeti<br />

olduğunu anladı.<br />

Duâsı makbuldü. Abdullah bin Ali Kesîri, vefât edince, oğulları Muhammed ile Bedr<br />

arasında ihtilaf çıktı. Bedr, Şuyun denen yeri işgâl etti ve burada yaşayan Ebû Bekr bin<br />

Herise isminde velî bir zâtı hapsedip çeşitli eziyet ve işkenceler yaptı. Bunun üzerine o zâtın<br />

talebeleri Abdullah-ı Ayderûsî'nin huzûruna gelip hocalarına yapılan işkencenin<br />

hafifletilmesi ve hapisten kurtulması için duâ etmesini istediler. Ona duâ edip, korkmaması<br />

için haber gönderdi. Ebû Bekr bin Herise bundan sonra yapılan işkencelerden acı duymadı.<br />

Bir müddet sonra onu hapishâneden çıkardılar.<br />

Vefâtı yaklaştığında talebelerine, sevdiklerine tavsiye ve nasîhatta bulundu. Oğlu Ebû Bekr'i<br />

yerine şeyh tâyin etti. Diğer çocuklarına; "Artık bu diyâra dönemeyiz." dedi. Hazırlık<br />

yaparak yolculuğa çıktı. Uğradığı her köyde halka nasîhat etmek için bir müddet kalırdı. Şuhr<br />

denen şehre vardığında bütün halk onu karşılamak üzere yola çıktı. Burada bir ay kadar kaldı.<br />

Pazartesi ve perşembe günleri vâz ve nasîhatlerde bulunurdu. Sonra ayrıldı. Yolda<br />

rahatsızlandı. Yanındakilere, dostlardan, vatandan ayrı kalmak ile ilgili kasîde okumalarını<br />

emretti. Terim şehrine vardığında 54 yaşında iken 1460 (H.865) yılında vefât etti. Zembîl<br />

kabristanına defnedildi.<br />

Abdullah el-Ayderûs'un diğer kerâmetleri, Fethullah el-Kuddûs fî Menâkibi Abdullah

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!