22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

türbesine gider, orada teheccüd namazını kılıp, kuşluk vaktine kadar zikir ve tesbîh ile<br />

meşgûl olurdu. Bu arada hiç konuşmazdı. Kuşluk vaktinde duhâ namazını kıldıktan sonra,<br />

talebelerine ilim öğretir, ders verirdi. Bundan sonra, sünnet olduğu için kaylûle yaparak öğle<br />

üzeri bir mikdâr uyur, kalktıktan sonra öğle namazını kılar, ikindiye kadar zikir ve tesbîhle<br />

meşgûl olurdu. İkindi namazından sonra meclisinde bulunanlara Tefsîr-i Medârik'den okur,<br />

anlatırdı. Allahü teâlânın îmân sâhipleri için Cennet'te hazırladığı nîmetlere ve din<br />

düşmanları için Cehennem'de hazırlanan sonsuz azâba âit haberleri okuyunca çok ağlar, bu<br />

ağlaması sebebiyle gözleri kızarırdı.<br />

Ahmed Şeybânî hazretleri Ecmîr'deyken bir gün dostlarına; "Bu birkaç gün içinde, bu şehre<br />

celâl nazarı vardır. Bir belâ ve musîbet gelmesi yakındır. Müslümanların şehirden çıkmaları<br />

lâzımdır." buyurdu. Acele hazırlıklar yapılıp, Ahmed Şeybânî, müslümanlardan bir cemâat<br />

ile, 1516 (H.927) senesinde bir pazar günü Ecmîr'den çıktı. Bundan sonra gelen ilk cumartesi<br />

günü, din düşmanları Ecmîr şehrini istilâ edip, şehrin altını üstüne getirdiler. Ecmîr'de kalan<br />

birçok müslümanı şehîd ettiler. Bu istilâdan beş gün evvel Ecmîr'den ayrılmasının, onun bir<br />

kerâmeti olduğu anlaşıldı.<br />

Ahmed Şeybânî hazretleri Ecmîr'e geldiğinde, on sekiz yaşındaydı. Çıktığında ise, doksan<br />

yaşına yaklaşmıştı. Ecmîr'den ayrıldıktan sonra, doğum yeri olan Nârnûl'de kaldı. Üç-dört<br />

sene sonra bir gün, meczûb bir kimse gelerek; "Ahmed Şeybânî! Seni göğe çağırıyorlar.<br />

Hocanın huzûruna git!" dedi. O da, o gece rüyâsında buna benzer şeyler görmüştü. Hemen<br />

hazırlanıp, hocasının memleketi olan Nâgûr'a geldi.<br />

Nâgûr'a geldikten birkaç gün sonra hastalanan Ahmed Şeybânî, hastalığı ağırlaşıp ölüm hâli<br />

yaklaşınca, ellerini kaldırarak namaza başlıyormuş gibi tekbîr aldı ve kendinden geçti. 1521<br />

(H.927) senesi Şubat ayının dördünde Cumâ günü bu hâlde iken, "Allahü ekber" diye diye<br />

rûhunu teslim eyledi. Hocasının kabrinin ayak ucuna defnedildi.<br />

RESÛLULLAH EFENDİMİZİ GÖRDÜM<br />

Ahmed Şeybânî hazretlerinin, Peygamber efendimize olan muhabbet ve aşkı pek çokdu.<br />

Kendisine bir kimse gelerek; "Rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm." dese, derhâl<br />

kendisini toparlar, o kimsenin karşısında ayakta durur, elleri bağlı olarak, büyük bir hürmet<br />

ve edeb ile anlatmasını beklerdi. O kimse anlattıkça, ellerine, ayaklarına kapanır, o zâtın<br />

elbisesini yüzüne gözüne sürerdi. O kimse; "Filan yerde gördüm." derse, o yere gider, orayı<br />

öper, yüzünü sürerdi. Orada bir taş varsa, taşı yıkar, suyunu içer, o suyu gülsuyu ile<br />

elbisesine sürerdi.<br />

1) Ahbâr-ul-Ahyâr; s.190<br />

AHMED ŞÎRÂNÎ;<br />

Son devir Osmanlı âlimlerinden. İsmi Ahmed Şîrânî Efendidir. Babası Zürrâ'dan Mahmûd<br />

Ağadır. 1879 (H.1297) senesi Şiran kazâsının Karaca köyünde doğdu. Medrese tahsîlini<br />

bitirerek 1909 senesinde icâzet, diploma aldı. Müderrislik imtihanını başarı ile verdi.<br />

Dâr-ül-Hikmet-i İslâmiyye memuriyeti, Cerîde-i İlmiyye Müdürlüğü yaptı. 1916'da da Sahn<br />

Medresesi fıkıh müderrisliğine tâyin edildi. 1920'de Medreset-ül-İrşâd müdürü oldu. 1922'de<br />

Konya İmam ve Hatip Mektebi müdür ve muallimliği, 1924'te İstanbul İmâm-Hatip Mektebi<br />

hocası oldu.<br />

Türkçe, Arapça ve Farsçanın yanında Fransızca da bilen Ahmed Şîrânî Efendi,<br />

Hayru'l-Kelâm ve İ'tisâm isimlerinde mecmualar neşretti. Bu mecmualardaki yazılarında

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!