22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

onları seyretti.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.300<br />

AHMED NÛBÂNÎ;<br />

Kudüs'te yetişen büyük velîlerden. İsmi Ahmed bin Abdullah Nûbânî'dir. Evliyânın şâhı<br />

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin neslindendir. Doğum târihi bilinmemektedir.<br />

Güzel hâlleri ve kerâmetleriyle tanındı. 1904 (H.1322) senesi Kudüs yakınındaki Mezra'<br />

köyünde vefât etti.<br />

Ahmed Nûbânî, velî olan bir ana baba ve dede elinde yetişti. Nûbânî âilesinin Kudüs'te şöhret<br />

ve îtibârı çoktu. Büyük dedesi Şeyh Nûbânî evliyânın büyüklerinden ve kerâmetleri görülmüş<br />

bir zâttı. Ahmed Nûbânî de ceddinin güzel ahlâk ve edebi üzere yürüdü. Ümmîydi. Lâkin<br />

bütün ilimlerde kendisine sorulan soruları cevaplandırırdı. Bilhassa tıp ilminde pek mâhirdi.<br />

Yûsuf Nebhânî anlatır:<br />

Bir gün Ahmed Nûbânî hazretleri yanıma gemişti. O esnâda Muhammed Bekrî'den gelen bir<br />

mektubu okuyacaktım. Latîfe olarak ona; "Efendim bilin bakalım bu yazıdaki şiir kime<br />

âittir?" dedim. Lâkin şiiri kendisine okumamıştım. Hemen cevap vermeyip düşündü. Ben de<br />

ona hemen cevap vermesi için ısrar ettim. Bana dönüp; "Bekrî hazretlerine âittir." buyurdu.<br />

"Hangisi?" dedim. "MemleketiMısır, ismi Muhammed Bekrî." buyurdu. Ben Şamlı Mustafa<br />

Bekrî hazretlerini söyleyecek sanmıştım.<br />

Kendisine sorulan hastalıklar için ilâç tavsiye eder, Allahü teâlânın izniyle bu ilaçlar o<br />

hastalığa iyi gelir, hasta şifâ bulurdu. Aynı ilâcı başkası tavsiye etse, şifâsı görülmezdi.<br />

Ahmed Nûbânî hazretleri bir zaman Mescid-i Aksâ'nın tenhâ bir yerinde ibâdetle meşgûl<br />

olur, Allahü teâlânın isimlerini anar, sonra oturduğu yere giderdi. Bir zaman rüyâsında bir<br />

nehir kenarındaki ovada akşam namazını kıldığını gördü. O esnâda bir kuş gelip omuzuna<br />

kondu. Gagasını onun sağ kulağına yaklaştırıp üç defâ; "Sübhanallah-il-Melik-il-hallâk." dedi<br />

ve uçtu. Bundan sonra kendisine gâipten bir haber, bir hastalık için bir ilâç veya bir ihtiyâç<br />

için çâre sorulduğunda bu kuş görülmeden gelir, kulağına eğilip cevâbını söyler; "Bu işi<br />

şöyle yap, bu hastalık için ilâç şöyle." derdi.<br />

Şeyh Muhyiddîn ibni Hac anlatır:<br />

Bir zaman hocam Şeyh Ali Nûreddîn Yeşrûtî'nin yanında idim. O esnâda içeri Ahmed<br />

Nûbânî hazretleri geldi. Bir müddet görüştükten sonra hocam ona; "Ben Havran taraflarında<br />

iken Hızır aleyhisselâm ile görüşmüştüm. Sana selâm söylememi tenbih etti. Onun bu<br />

selâmını size tebliğ ediyorum." dedi, sonra ona çok ikrâm ve hürmette bulundu.<br />

NASÎBİN BU KADAR<br />

Bir gün birisi huzûruna gelip geçim darlığından şikâyet etti ve vazîfe talebinde bulundu. Ona;<br />

"Yakında şu kadar maaşla sana bir vazîfe çıkar." buyurdu. "Efendim âile efrâdım kalabalık<br />

bu söylediğiniz maaş da bize kâfi gelmez." dedi. Bunun üzerine; "Boşuna yorulma senin<br />

nasîbin bundan ileri gitmez." buyurdu. Üç gün geçmedi, şehrin vâlisi bu muhtaç kişiye haber<br />

gönderip Ahmed Nûbânî hazretlerinin söylediği kadar bir maaşla memur tâyin ettiğini<br />

bildirdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!