22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1545 senesinde Halep'te Ferhat Paşa ile görüştü. Ferhat Paşa onun ilimde ve yaşayışta<br />

üstünlüğünü görerek hürmet ve ikramda bulundu. Kendisine Osmanlı Devleti adına bir<br />

ferman takdim edip müsellimlik verdi. Halep'ten tekrar Şeyh köyüne dönüp, Hatay'da Ehl-i<br />

sünnet îtikâdını yayıp zararlı akımların ve kötü alışkanlıkların kaldırılması için büyük<br />

mücâdeleler verdi ve üstün hizmetler yaptı.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân Han onu İstanbul'a dâvet etti. İstanbul'a gidip pâdişâhın meşhûr<br />

dîvân sohbetlerinde bulundu. Pâdişâh hürmet ve ikrâm gösterdi. Rütbeler ve nişanlar verdi.<br />

Osmanlı Devleti adına yaşadığı Hatay bölgesinin en yetkililerinden ve özellikle Kuseyr<br />

mıntıkasının efendisi oldu. Kendisine zeâmet olarak, şimdiki Fenk köyü, Harbiye'deki Kızlar<br />

değirmeni ve çiftlikler verildi.Dergâhı gariblerin, yolcuların, fakir ve misafirlerin sığındığı<br />

bir yerdi. Talebelerine son derece şefkatli davranırdı. Osmanlı Devletine sadâkatı ve hizmeti<br />

ile çok takdir toplamıştır. Türbesinde bir Osmanlı sancağı, sorguç ve tuğ târihî bir hâtıra<br />

olarak durmaktadır.<br />

Ahmed Kuseyrî tahsîli sırasında bir gün ders bitince köyüne gitmek istedi. Ancak hava da<br />

sisli ve yağışlıydı. Bu yüzden amcası gitmesine râzı olmadı. Fakat o gitmekte ısrar edince,<br />

geçeceği Kuseyr Dağlarında yırtıcı hayvanlar bulunduğundan dikkatli olması için onu uyardı.<br />

Ahmed Kuseyrî yola çıktıktan sonra amcası, içi bir türlü rahat etmediğinden peşine düşüp<br />

uzaktan gizlice onu tâkib etti. Bir ara ağaçlık bir vâdide onu gözden kaybetti. Sonra baktı ki<br />

bir kurdun sırtına binmiş neşeyle köyüne doğru yol almakta. Hayretle bakakaldı. O vâdinin<br />

ismi Kurdderesi olarak kalmıştır. Amcası onun bu hâlini Ahmed Kuseyrî'nin babası Şeyh<br />

Abdurrahmân'a anlatıp; "Ona öğretecek ilmim kalmadı, başka bir hocaya gitsin." diyerek<br />

onun üstünlüğünü, daha küçük yaşta kemâle erip, kerâmet sahibi olduğunu ifâde etti.<br />

Babası onu Hatay'a diğer amcası Şeyh Ali'nin derslerine gönderdi. Diğer talebelerle birlikte<br />

bir müddet ders aldı. İmtihanlar sırasında ise çevrede gezmeye, kuş avlamaya çıktı.<br />

Medresedeki talebeler isimlerini okudukça sırayla imtihana giriyorlardı. Bu sırada Ahmed<br />

Kuseyrî medreseden çok uzak yerlerde idi. Sırası gelip ismi okununca bir anda medreseye<br />

geldi. Hocaları onun bu kerâmetini görerek çok şaşırdılar. Sorulan sorulara doğru ve en kısa<br />

cevabı vererek hep başarı ile geçti.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân onu İstanbul'a dâvet edince, hizmetçisi ile yola çıktı. Hizmetçisine;<br />

"Sen benden önce git, konaklayacağımız hanlarda yer ayırt, ben yetişirim." dedi. Hizmetçi<br />

yol boyunca önce gidip hangi hana vardıysa, Ahmed Kuseyrî hazretlerini orada buluyordu.<br />

Hizmetçi onu yürürken görmediğini, kerâmetiyle uzun mesâfeleri kısa zamanda katettiğini<br />

anlatmıştır.<br />

Ahmed Kuseyrî hazretleri Hatay'da pekçok talebe yetiştirmiş, insanların İslâmiyeti<br />

öğrenmelerine, İslâm ahlâkının yayılmasına hizmet etmiştir. Ayrıca yollar, medreseler,<br />

mescidler ve çeşmeler yaptırmıştır. Altınözü civârındaki Kuseyr Çayı üzerinde hâlen faâl<br />

hâlde olan köprü onun yaptırdığı bir hayır eseridir.<br />

SİZE BİR EMÂNETİM VAR<br />

Bir gün dilenci kılığında birisi tarafından Ahmed Kuseyrî'nin evinin kapısı çalınır. Kim<br />

olduğu sorulunca, Ahmed Kuseyrî'yi görmek istediğini söyler. Evde olmadığı bildirilince;<br />

"Size bir emânetim var." diyerek bir dağarcık, bir torba ve küçük bir çıkını bırakıp almalarını<br />

söyleyerek ayrılıp gider. Giderken de; "Sonra uğrarım." der. Ahmed Kuseyrî hazretleri geç<br />

vakit eve gelir. Hanımı da kapıya gelen ziyâretçiden ve bıraktıklarından bahsetmeyi unutur.<br />

Gece yarısı mutfaktan sesler işiterek gidip bakarlar. Bırakılan küçük kaptan kazanlar<br />

dolduracak kadar bal taşıyor. Torbadaki bir avuç darı çuvallar dolduracak kadar artıyor.<br />

Çıkından ise çil çil altınlar taşıp yerlere dökülüyor. Ahmed Kuseyrî; "Nedir bu hâller?" diye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!