22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ise onunla görüşmek istiyorum." diye yakınlarına sorar. Bunun üzerine orada Kuddûsî<br />

hazretlerini tanıyan biri; "Zamânımızın büyük velîsi Ahmed Kuddûsî'dir." deyince, kendisini<br />

İstanbul'a dâvet ederler. Ahmed Kuddûsî, İstanbul'a gelip huzûra girince, orada bulunan<br />

kimseler, onun taşralı kıyâfeti ile huzûra girmesini pek beğenmeyip, yukardan bakıcı bir tavır<br />

takınırlar. Ahmed Kuddûsî sohbet sırasında hiç konuşmaz. O makam sâhibi kimse; "Şeyh<br />

efendi! Siz de bir beyân buyursanız." deyince; "Efendim! Bendeniz ilmi olmayan bir kişiyim.<br />

Huzûrunuzda konuşmaya hayâ ederim. Ancak emrinize uyarak başımdan geçen bir hâdiseyi<br />

anlatayım." diyerek şu hikâyeyi anlatır:<br />

"Bir gün bendeniz Sarayburnu'nda sahil boyunca gezerken, çok güzel bir hanım sandala<br />

bindi. Gönlümü cezbeden bu güzelin peşinden başka bir sandala binerek, onu tâkib ettim.<br />

Üsküdar iskelesinde karaya çıkıp, falan sokaktaki büyük bahçeli konağa giren bu hanımı bir<br />

daha göremedimse de aslâ unutmadım. Gönlüm onun hicrânı ile rahatsızdır efendim."<br />

O makam sâhibi kimse, bu hikâyeyi duyar duymaz, yanında bulunanların hepsini dışarı<br />

çıkararak, Ahmed Kuddûsî'ye; "Efendi, anlattığınız benim halen içinde yaşadığım elemli<br />

hâlimin ifâdesiydi. Şu anda ise o dertten kurtuldum. O hanım gönlümden silindi." dedi. Sonra<br />

Kuddûsî hazretlerine görülmemiş ihsânda bulundu.<br />

Yine bir gün sultan, huzûrunda bulunanlara; "Şu avucumda gizlediğim şeyi tahmin etmenizi<br />

istiyorum." dedi. Herkes bir şey söylediyse de kimse bilemedi. Bir köşede oturan Ahmed<br />

Kuddûsî'ye; "Siz de bir tahminde bulunun." dediler. Ahmed Kuddûsî de; "Yedi iklim ve yedi<br />

deryâyı gezdim. Bir balığı, yavrusunu arar gördüm." dedi. Meğerse pâdişâhın avucunda<br />

küçük bir balık varmış. Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî'ye tâzim ve ikrâmda bulunularak,<br />

sarayda kalması teklif edildi. Fakat o; "Ben âciz bir kulum, burada kalsam dünyâ<br />

imtihânından berât edemem." buyurdu ve kalmayı kabûl etmedi.<br />

Bir süre İstanbul'da kalan Ahmed Kuddûsî, Bor'a döndü. Bor'da iken birgün sultan, Bor'a iki<br />

memur gönderip, onun durumunu öğrenmek istedi. Gelen memurlar onu bahçesini bellerken<br />

buldular. Ahmed Kuddûsî hazretleri onlar daha bir şey söylemeden; "Siz İstanbul'dan<br />

geldiniz. Bizim bir şeye ihtiyacımız yok." buyurdu. Onlar; "Pâdişâhımız bizi vazifeli<br />

gönderdi. Size tahsîsât bağlayacağız." dediler. Ahmed Kuddûsî onlara; "Açın eteğinizi"<br />

diyerek her ikisinin eteğine birer kürek toprak döktü. İki memur bu toprakların altın olduğuna<br />

şâhid oldular. Bu sefer Ahmed Kuddûsî; "Eteklerinizdekileri dökün." deyince hemen yere<br />

döktüler. Bu defâ toprakların yılan-çiyan olduğuna şâhid oldular. Ahmed Kuddûsî;<br />

"Evlâtlarım! Allahü teâlânın keremi ile bizim pâdişâhımızın tahsîsatına ihtiyâcımız yoksa da,<br />

fukarâ ve âcizlere dağıtmak için bırakın." diyerek bu tahsîsâtı bir müddet alıp yoksullara<br />

dağıttı.<br />

Ahmed Kuddûsî, bir gün Konya'ya giderek, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin kabrini ziyâret<br />

etmek istedi. Türbenin önüne vardığı zaman, türbedâr kapıları kilitleyip gidiyordu. Türbedâra<br />

türbeyi açması için ricâlar edip çok yalvardı. Fakat türbedâr; "Akşam oldu, açma müsâdesi<br />

yoktur." diyerek kesin bir şekilde reddetti. Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî şu medhiyeyi<br />

okumaya başladı;<br />

Sensin velîler şâhı,<br />

Yâ hazret-i Mevlânâ!<br />

Affet şu ben gümrâhı,<br />

Yâ hazret-i Mevlânâ!<br />

Bed-kâr-u-âvâreyim,<br />

Pür-zenb ü bî-çâreyim,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!