22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

çileye girdi. Kırk günde, kırk hurma yedi. Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereyi<br />

ziyâret etti. Âlemin sığınağı Server-i âlem Muhammed Mustafâ sallallahü aleyhi ve sellemi<br />

ziyâretle şereflenip, pek çok müjdelere kavuştu. Bir çok âlim ve evliyânın ders ve<br />

sohbetlerinde bulundu.<br />

Hindistan'a dönüşünde, Batı Hindistan'da Gücerât'a uğradı. Kendisini sevenlerden, Sultan<br />

Zafer Han (Birinci Muzaffer), Gücerât pâdişâhı idi. Onu Dehli'de iken tanımış birbirlerini<br />

Allahü telânın rızâsı için sevmişlerdi. Sultan, Allahü teâlânın bu sevgili kulunun feyzinden,<br />

ülkesinin bereketlenmesini arzu etti. Gücerât'ta kalması için yalvardı. O da, Ahmedabat<br />

yakınlarında Serkeç kasabasında yerleşmek arzusunda olduğunu söyleyip, sultânı sevindirdi.<br />

Serkeç'te yerleşip, insanlara İslâmiyeti anlattı, dînin emirlerine uymalarını sağladı. Bütün<br />

feyz kapılarını, zâhir ve bâtın bereketlerini orada saçtı. Bölge halkı, onun saçtığı feyz ve<br />

nûrlarla, Allah yoluna bağlılıkta, birbirlerine karşı sevgi ve muhabbette çok yüksek<br />

derecelere ulaştı. Güneş altında olgunlaşan meyveler gibi, insanlar da onun nûrlarıyla<br />

olgunlaştı.<br />

Dergâhında devamlı yemek verirdi. Her gelen yer, doyar, Allahü teâlâya şükredip kalkardı.<br />

Ne kadar kalabalık olsa farketmezdi. Vefâtından sonra, aynı sofra, türbesinde sevenlerine<br />

açıktı. Vâliler, sultanlar, kumandanlar, oraya gelip askerleriyle birlikte yemek yerler, onun<br />

yüksek feyzinden istifâde ederlerdi. Dehli sultânı, Fîrûz Şâhın da ona muhabbet ve bağlılığı<br />

vardı. Birbirlerini çok severlerdi. Ahmed Kihtû, ona nasîhat eder, duâlarında her zaman Fîrûz<br />

Şâhı zikrederdi.<br />

Tîmûr Hanın Hindistan seferi esnâsında, Dehli'deydi. Dehli işgâl edilmeden on beş gün önce,<br />

Allahü teâlânın izniyle şehrin işgâlini haber verdi. Sevenleri, hocalarının tavsiyesi üzerine<br />

şehri terkedip, Cavnpûr şehrine gittiler. Ahmed Kihtû ise; "Biz halka tâbiyiz." buyurup, diğer<br />

insanlarla berâber Dehli'de kaldı. Sonunda Tîmûr Hanın askerleri şehri işgâl ettiler. Birçok<br />

kimseyi esir ettiler. Esirler arasında Ahmed Kihtû hazretleri de vardı. Kapatıldıkları yere,<br />

gâibden sıcak ekmek gelirdi. Askerler bu hâle hayret edip, onun hâlinden Tîmûr Hanı<br />

haberdâr ettiler. Tîmûr Han, onu ziyâret edip serbest bıraktırdı. Çok hürmet edip, duâsına<br />

mazhar oldu.<br />

Ahmed Kihtû hicrî dokuzuncu asrın başlarında vefât edip, Ahmedabat yakınlarında Serkeç<br />

kasabasına defnedildi. Kabri herkes tarafından ziyâret edilip, feyz menbâı olarak bilindi.<br />

Onun hayâtını ve mübârek sözlerini talebelerinden Mahmûd bin Saîd İrcî, Tuhfet-ül-Mecalis<br />

adlı eserinde toplayıp yazdı. Bu eser, Melfûzât-ı Ahmed-i Magribî diye de tanınmaktadır.<br />

Ahmed Kihtû, anlatır:<br />

Bu fakîr, Mekke'ye gidip hac yaptıktan sonra, Medîne'yi ziyârete gittim. Hâncihân Câmii<br />

imâmı ve Şeyh Tâceddîn Serkeşî ve bir kişi daha berâberimde idi. Resûlullah'ın mescidine<br />

gelince, arkadaşlar; "Bir şeyler yiyelim." dediler. Ben; "Biz, Resûl-i ekremin misâfiriyiz."<br />

dedim. Onlar gidip yemek yediler, geldiler. Yatsı namazında bir yerdeydik. Namazdan sonra<br />

onlar yattılar. Bu fakîr, tesbîh çekiyordum. Âniden bir şahıs gelip, yüksek sesle; "Hazret-i<br />

Mustafa'nın misafiri kimdir?" diye seslendi. Bir başkası olacağını düşündüm. İki-üç defâ<br />

tekrar edince, beni çağırdığını anladım. Kalkıp, o şahsın yanına gittim. Elinde bir tabak vardı.<br />

"Peygamber efendimiz gönderdi." dedi. Bana bir mikdâr hurma verdi. O hurmaların tadı ve<br />

lezzeti, anlatılmaya gelmez.<br />

Bir gün Dehli'de Hancihân Câmiinde meşgûldüm. Çok riyâzet ve mücâhedeler çektim. Kutb-i<br />

zaman Bendegî Mahdûm-i Cihâniyân Seyyid Celâleddîn Buhârî'ye; "Sâlih bir genç, Hâncihân<br />

Mescidinde meşgûldür, çok riyâzet ve mücâhede çekiyor." demişler. O büyük zât, bu fakîrle<br />

görüşmek istediler. Câmiye yaklaştıklarında, bir derviş bana gelip; "Mahdûm Cihâniyân<br />

sizinle görüşmeye geliyor." dedi. Hemen kalkıp, dışarı çıktım. Mescidin kapısına gelince,<br />

tahtırevanına baktım. Hizmetçileri bu dervişi gördüler. Haber verdiler. Hemen indi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!