22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Fedâil-il-Hulefâ-il-Erbe'a.<br />

1) Tabakât-üş-Şâfiiyye; c.3, s.9<br />

2) Şezerât-üz-Zeheb; c.2, s.361<br />

3) El-A'lâm; c.1, s.95<br />

4) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.1, s.160<br />

5) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.3, s.365<br />

AHMED İZZET EFENDİ;<br />

Çal müftüsü. Millî mücâdele mücâhidlerinden. Denizli'nin Çal ilçesine bağlı Süller köyünde<br />

doğdu. 1952 (H.1372) yılında vefât etti.<br />

Küçük yaştan îtibâren ilim tahsîline başladı. Önce köyünde, sonra da Denizli'de ilim tahsîline<br />

devâm etti. Bu yıllara dâir hayâtı hakkında fazla mâlumat yoktur. Onun hakkında bilinenler<br />

daha çok Anadolu'nun işgâli yıllarına âittir.<br />

14 Mayıs 1919'da İzmir'in işgâli ile memleketin acılar içine düştüğü yıllarda Ahmed İzzet<br />

Efendi Çal'da müftü olarak vazîfe yapmaktaydı. Halkın ne yapacağını şaşırdığı o karanlık<br />

günlerde pekçok defâ Çarşı Câmii şerîfinde, hükûmet önündeki meydanda dînî nutuklar<br />

söyledi. Halkı mukâvemete teşvik etti. Kendisine gelenleri ümitsizliğe kapılmadan<br />

teşkilâtlanmaya sevketti.<br />

Kaymakam Fazlı Güleç ise; "Müftü Efendi, şer'an üzerine düşen vazîfeyi yapmıştır. Bu bâbta<br />

benim de hakk-ı kelâmım vardır. Beni dinlerseniz ordularımız dağılmış, silâhı elinden<br />

alınmıştır. Askerlerimiz cepheleri bırakmıştır. Bu sebeple Müftü Efendinin söylediklerini<br />

yapmak, düşmanı gazaplandırmaktan, neticede ise onların ayakları altında perişân olmaktan<br />

başka bir işe yaramayacaktır." diye ona karşı çıkıyordu.<br />

Bunlara karşılık Ahmed İzzet Efendi kendi ifâdesiyle sözlerini şöyle nakletmektedir:<br />

Gözlerimiz görerek, bedenimizde can varken, kendimizi ve mukaddesatımızı düşmanın yed-i<br />

habîsine, kirli eline terk ve vatana ayak basmalarına tahammül edemeyeceğimizi, behemehal<br />

müdâfaa tertibâtı almamız lâzım geldiğini, silâhsız ve vâsıtasız da olsa düşmana karşı<br />

koymaklığımızı, evvela bizleri sonra evlâd-ü iyalimizi şehîd etmeden memleketimize düşman<br />

giremeyeceğini, hattâ hepimizi şehîd etseler bile, Allahü teâlânın izni olmadan düşmanın bu<br />

topraklara ayak basmasının mümkün olamayacağını söyledim.<br />

Ancak fikir birliği tam hâsıl olmadığı için bu hareket bir müddet için netîcesiz kaldı. Ahmed<br />

İzzet Efendi kendi köyü olan Süller'e gitti. Bu sıradaki hâlini ise şöyle anlatmaktadır: Bir<br />

müddet köyümde kaldım. Burada kendi kendimi hesâba çektim. Kalbim bana; "Bu bapta sen<br />

haklısın, ısrar et, cenâb-ı Hakk'ın vâdi yerini bulacaktır." diyordu.<br />

Ahmed İzzet Efendi bundan sonra fiilen düşmana karşı koyma hareketine katıldı. Önce Ali<br />

Kurt köyüne gitti. Burada 25-30 kişilik bir çeteye sâhib olan Dede Efe'yi düşman üzerine<br />

harekete geçmeye iknâ etti. Buradan Denizli'ye geldi. Müftü Ahmed Hulûsi Efendiyi görerek<br />

kendisine fikirlerini anlattı. Ahmed Hulûsi Efendi çok memnun olarak kendisini tebrik etti.<br />

Sonra mutasarrıf Fâik Öztırak'la görüştü. Faik Beyin; "Çâresiz vaziyetteyiz. Böyle bir<br />

durumda bir kaymakam, bir mutasarrıf ve bir vâli ne yapabilir?" sözleri üzerine fevkalâde<br />

celallenen Ahmed İzzet Efendi; "Fâik Bey! Kaymakamlık, mutasarrıflık ve vâlilik, milletle<br />

kâimdir. Millet cayır cayır yanmaya başladı. Biz buna seyirci kalamayız. Ne yapacaksanız<br />

yapınız. Ben kudretim nisbetinde bu uğurda bir vazîfe almaya geldim." cevâbını verdi.<br />

Ahmed İzzet Efendi bundan sonra düzenli birlikler kuruluncaya kadar teşkil ettiği milis

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!