22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

merkezlerinden Konya'ya geldi. Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin<br />

oğlu Sultan Veled'i ziyâret edip, duâsını aldı. Bedreddîn Tebrizî'den ders aldı. İlm-i nücûmda<br />

yâni astronomide mütehassıs olup "Eflâkî" mahlasıyla anılmaya başlandı. Sirâceddîn<br />

Mesnevîhân, Abdülmü'min Tokâdî ve Nizâmeddîn Erzincânî gibi âlimlerden ders aldı.<br />

Astronomi ile ilgili birçok rasatlar ve gözlemler yaptı. Attârlıkla da meşgûl olan Ahmed<br />

Eflâkî, Sultan Veled'in oğlu Ulu Ârif Çelebi'nin talebesi oldu. Böylece onun mânevî terbiye<br />

ve himâyesine girdi. Ömrünün sonuna kadar sâdık bir talebe olarak hizmette bulundu ve çok<br />

istifâde etti. Hocasına nisbetle Ârifî lakabıyla anıldı. Hocasıyla birlikte bütün Anadolu'yu<br />

gezip ilim ve edep yaydılar.<br />

Bir gün Kayseri'den Sivas'a giderlerken, yolda birisi, kendisine, babasının Saray şehrinde<br />

Özbek Hanın sarayında vefât ettiğini, mîrâs olarak geriye büyük servet bıraktığını ve bu<br />

mîrâsın, oğlu Eflâkî gelinceye kadar muhâfaza edilmesini vasiyet ettiğini bildirdi. Ahmed<br />

Eflâkî Sivas'a gidince bu işle yakından ilgileneceğini, mîrâs kalan mallarla, babasının<br />

kitaplarını almak üzere Saray şehrine gideceğini söyledi. Fakat hocası Ulu Ârif Çelebiden<br />

ayrılmaya dayanamadığı için gidemedi.<br />

İlhanlı hükümdarlarından Olcaytu Hudâbende'yi ziyârete giden hocası Ulu Ârif Çelebi ile<br />

birlikte Konya'dan Âzerbaycan'daki Sultâniye şehrine kadar gitti. Bu yolculuğu sırasında<br />

Kayseri, Sivas, Bayburt, Ahlat ve Tebriz'e, dönüşte de Ladik şehrine uğradı. Bu uzun geziden<br />

sonra, seyahati sırasında insanlara hak ve hakikatı anlatmayı çok seven hocası Ulu Ârif<br />

Çelebi ile birlikte Kütahya'ya gitti. Bu yolculuğunda ağır hastalandı. Hocasının isteği üzerine<br />

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve onun yolundakilerin hayat ve menkıbelerini anlatan<br />

Menâkıbü'l-Ârifîn ve Merâtibü'l-Kâşifîn adlı eserini yazmaya başladı. Hocası Ulu Ârif Çelebi<br />

ona "Şeyh" diye hitab ederek halîfelik verdi. Mesnevî okuması yanında yüksek vilâyet<br />

derecesine ulaştı.<br />

Ulu Ârif Çelebinin 1319 senesinde vefâtından sonra, onun oğlu Âbid Çelebiye intisâb edip<br />

talebesi oldu. Bir müddet Mevlânâ hazretlerinin türbedârlığını yaptı. Eretna Beyin ısrârı<br />

üzerine de uç beylerinin bulunduğu bölgeye giden Âbid Çelebi ile birlikte bulundu. Hocası<br />

Ulu Ârif Çelebinin emri ile tekrar yazmaya başladığı Menâkıbü'l-Ârifîn ve Merâtibü'l-Kâşifîn<br />

adlı eserini bitirdi. Âbid Çelebinin vefâtından sonra da sırasıyla Vâcid, Şehzâde ve Emir Âdil<br />

Çelebilere intisâb edip onların hizmet ve sohbetlerinde bulundu. Bu arada daha önce yazdığı<br />

menâkıb kitâbını sâdece Menâkıbü'l-Ârifîn adıyla genişletti.<br />

Hayâtını Mevlanâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin yolunu, hayâtını, sevenlerini tanımaya ve<br />

onların yolunda yaşamaya vakf eden Ahmed Eflâkî sık sık menkıbeler anlatıp, Allah<br />

adamlarına karşı olan sevginin artması için çalıştı. Bir defâsında şu menkıbeyi anlattı:<br />

Bir gün Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykûbâd büyük bir toplantı tertib edip Şeyh Bahâeddîn<br />

Veled hazretlerini de saraya dâvet etti. Şehrin bütün âlim, evliyâ ve ileri gelen kimseleri bu<br />

toplantıda hazır bulundular. Bahâeddîn Veled kapıdan içeri girince, Sultan Alâeddîn ayağa<br />

kalkarak onu karşıladı. Saygı göstererek, tahta oturmasını istedi ve; "Ey dînin pâdişâhı! Ben<br />

kulum. Bugünden sonra senin subaşın olmak ve efendimin de sultanlık etmesini istiyorum.<br />

Zîrâ bütün görünen ve görünmeyen sultanlık eskiden beri sizindir." dedi. Bahâeddîn Veled de<br />

ona karşı güzel muâmelede bulunup gözlerinden öptü. Mecliste bulunanlar Sultânın, âlim ve<br />

velî bir zâta böyle muâmelede bulunmasına çok sevinip onu methedici sözler söylediler. Bu<br />

sırada söze başlayan Bahâeddîn Veled hazretleri; "Ey melek huylu, mülk sâhibi hükümdar!<br />

Dünyâ ve âhiret mülkünü kendine mâl ettiğine hiç kuşkusuz emîn ol." buyurdu. Sultan<br />

Alâeddîn şevkle ve sevinerek ayağa kalktı. Bahâeddîn Veled'in müridi, talebesi oldu.<br />

Pâdişâha uyan bütün kumandanlar ve askerler de Bahâeddîn Veled'e talebe oldular. Sultan<br />

Alâeddîn ihtiyâcı olan kimselere sadakalar dağıtılmasını ve ihsânlarda bulunulmasını emretti.<br />

Tasavvufun inceliklerine ve mevlevîliğin sırlarına vâkıf olan, Allahü teâlânın, Resûlullah<br />

efendimizin ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin aşkıyla dolu bir ömür geçiren

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!