22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Muhammed bin Selâm onun için; "Ebû Mûsâ, bir müzâkere, ders meclisi kurdu. Pek çok<br />

kimse akın akın ona koştu. O, ilim ve edeb olarak bütün üstünlükleri kendisinde toplamıştır."<br />

demektedir.<br />

Ebû Mûsâ hazretleri vefât ettikten sonra, talebelerinden pek çoğu rüyâda gördüler. Bir<br />

talebesi onu rüyâda gördü ve; "Size nasıl muâmele yapıldı?" diye sordu. "Allahü teâlânın<br />

ihsânı ve ikrâmı ile nîmetler içindeyim." dedi. Bir başkası onu rü'yâsında gördü ve; "Haliniz<br />

nasıldır?" diye sordu. Ona da; "Hayra kavuştum." diye cevap verdi.<br />

Ebû Mûsâ el-Makdisî bir talebesine rü'yâda şöyle dedi:<br />

Yavrum! Benim, dünyâda iken okuduğum ve size yazdırıp öğrettiğim duâya devâm et. O duâ,<br />

sana yazdırdığım falan kâğıttadır. O duâ; "Yâ Rabbî! Sen benim Rabbimsin. Senden başka<br />

ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni yoktan yarattın. Ben senin kulunum." duâsı olup,<br />

dünyâda çok okunması sebebiyle burada kurtuluşuma sebeb oldu. Ona devâm et!<br />

Vefâtı sebebiyle, Yûsuf bin Abdülmün'îm, söylediği kasîdede onun hakkında özetle şöyle<br />

der: "Ölümüyle berâber sevinç ve neş'enin yok olduğu kimseye üzülmemek elde değildir.<br />

Şâyet o kişi yaşasaydı, dîni öğretir, insanlara Allahü teâlânın yolunu gösterir ve sünnetleri<br />

yayardı."<br />

1) Ζεψλ−ι Ταβακ®τ−⎬ Ηαν®βιλε; χ.2, σ. 185<br />

2) Şezerât-üz-Zeheb; c.5, s. 131<br />

3) Mu'cem-ül-Müellifin; c.6, s. 76<br />

4) Tezkiret-ül-Huffâz; c.4, s. 1408<br />

5) Tabakât-ül-Huffâz; s. 495<br />

6) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.7 s. 381.<br />

ABDULLAH EL-ACEMÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Şeyh Abdullah el-Acemî'dir. Doğum târihi bilinmemektedir.<br />

Haleb civârında Bire yakınındaki Kefertaşe köyünde ikâmet ederdi. Bağ-bahçe ile uğraşır,<br />

çiftçilik yapardı. Üstün hâller ve kerâmetler sâhibi bir zâttı. 1242 (H. 640) senesinde doğduğu<br />

yer olan Kefertaşe köyünde vefât etti. Kabri ziyâret mahallidir.<br />

Menkıbelerinden bâzıları şöyle nakledilmiştir:<br />

Zamânın sultânı Melîk Zâhir Mücirüddîn, bir defâsında Abdullah el-Acemî hazretlerinin<br />

köyüne gitmişti. Abdullah el-Acemî bahçelerde bekçilik yapıyordu. Melik onu bir bahçe<br />

içinde görüp:<br />

"Ey Genç! Bize tatlı bir nar getir." deyince, bulunduğu bahçedeki bir nar ağacından nar<br />

koparıp götürdü. Melik kesip tadına baktı ve; "Bu nar ekşi sen nasıl bekçisin narın ekşisini<br />

tatlısını ayırd edemiyorsun?" dedi.<br />

Abdullah el-Acemî kendisine âid olmayan meyvelerden hiç yemediği için, ekşisini tatlısını<br />

bilmiyordu. Melîk'in sözleri üzerine hem üzüldü hem de mahcûb oldu. Gidip bir ağacın<br />

altında namaza durdu ve iki rekat namaz kılıp şöyle duâ etti: "Yâ Rabbî bana hangi narın tatlı<br />

olduğunu bildir, gidip Melîk'e vereyim..."<br />

Onun namaz kılışını ve duâ edişini seyreden Melik hayretinden atın üstünde donakalmıştı.<br />

Çünkü ağaçlar da onunla secdeye gidiyorlardı. Hayatında ilk defa böyle bir halle<br />

karşılaşıyordu. Hayretle; "Ağaçlar! Evet, ağaçlar! O secdeye kapandıkça ağaçlar da secdeye<br />

kapandılar! Demek bu genç erenlerden!" diyerek atından indi. Ayakta durarak Abdullah<br />

el-Acemî hazretlerine sevgiyle baktı. Sonra koşup ayaklarına kapandı.<br />

Abdullah el-Acemî hazretleri geri çekilerek böyle yapmasına mânî olmak isteyince Melik<br />

Zâhir; "Sen namaz kılarken şu bahçenin bütün ağaçları seninle birlikte secdeye kapandılar.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!