22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

alımlı ve göz boyayıcı menfaatleri için yarışmaktan sakınma gâyesi güdülmelidir.”<br />

Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri böylece vefâtından önce yerine geçecek kimseyi<br />

belirledi ve bütün bağlıları ile talebeleri teslim edeceği bir vekil tâyin etti. Vefât zamânı<br />

yaklaşmasına ve hastalığı iyice fazlalaşmasına rağmen sünnetlere eksiksiz uymaya gayret<br />

etti. Rûhunu teslim edeceği anlarda bile suyu üç yudumda içti. İlk yudumu besmele ile ve son<br />

yudumu da hamd ederek bitirdi. Yine abdestin hiçbir sünnetini terk etmedi. Vefât edeceği<br />

gece bir an önce sabah vaktinin girmesini istiyor, bu yüzden devamlı saatin kaç olduğunu<br />

soruyordu. Bir kere saatin yedi olduğu söylenince; “Yediden on ikiye kadar beş saat var, o da<br />

hayli uzun.” buyurdu. Hattâ komada bulunduğu sırada sabah vaktinin girip girmediğini<br />

sorarak yanında bulunanlara; “Abdest alıp, namazlarınızı kıldınız mı?” diye sordu. Orada<br />

bulunanlar “Evet kıldık.”deyince; “O halde ben de abdest alıp kılayım da namazımı<br />

kaçırmayayım.” buyurdu. Yatağın kenarına geldi ve eksiksiz bir abdest alıp yine eksiksiz bir<br />

şekilde namaz kıldı. Ev halkından biri misvak getirdi, dişlerini misvaklamak istedi. Misvağı<br />

kendisi alarak sünnete uygun bir şekilde misvakladı. Şuuru son ana kadar yerindeydi. Yanına<br />

gelenleri tanıyor, onlara yer gösteriyor, sorularına cevap veriyordu. Bu sırada şeyhinin oğlu<br />

Muhammed Cüneyd kapıdan girince, onu tanıyarak; “Yâ Şeyh Cüneyd, şöyle buyur!” diye<br />

seslendi. Bir gece önceki gördüğü rüyâsını şöyle anlattı:<br />

“Çok sayıda asker gelip Üstâd-ı A'zam hazretlerinin türbesini ziyâret etti. Yer ile gök arasını<br />

bembeyaz kuşlar doldurdu. Bu beyaz kuşlardan büyük biri bana gelerek; “Hazır ol, saat on<br />

bir veya on ikiden sonra yâni sabah açtıktan sonra yola çıkacaksın.” dedi. Ziyâeddîn Nurşînî<br />

hazretleri bu rüyâyı anlattıktan sonra ev halkı yanından dışarı çıkarak, bir iki kişi yanında<br />

kaldı. Üzerinde ölüm alâmetleri belirince, yanında bulunan talebelerinden biri; “Anlaşılan siz<br />

bizleri şaşkın ve yetim bırakıyorsunuz. Sizden sonra bizim sâhibimiz ve rehberimiz yoktur.”<br />

dedi. Bu sözler üzerine; “Elhamdülillah sen varsın.” diye karşılık verdi. O talebesi; “Benim<br />

varlığım sizin sâyenizle idi. Yoksa ben neyim, ne faydam olabilir?” diye cevap verdi. Bunun<br />

üzerine; “Allah var, O herkese yeter.” diye karşılık verdikten sonra; “Benim Allah’tan başka<br />

hiçbir şey ile alâkam kalmadı.” dedi. Talebesi onun yanında her gece okuduğu<br />

Seyyidü’l-istiğfâr ile Bekara sûresinin sonunu okumaya başladı. Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri<br />

de onun arkasından okudu. Yûnus aleyhisselâmın tesbihini okudu. Arkasından kendisine;<br />

“Artık şimdi, Lâ ilâhe illallah, demenin vakti değil mi?” denildi. Ziyâeddîn Nurşînî<br />

hazretleri; “Evet. Hâce-i Ahrâr hazretlerinin belirttiğine göre bin fennin bilgisine sâhib olsan<br />

bile, bunların hepsi gider ve âhirette sana sâdece “Lâ ilâhe illallah kalır” diye cevap verdi.<br />

Sonra kendi hâline net bir ses tonu ile; “İnne fî halkıssemâvâti...” âyetinden îtibâren Âl-i<br />

İmrân sûresinin sonunu okudu. Okuması bitince yanında bulunanlarla bâzı hususları<br />

konuştuktan sonra sustu. Yanında bulunanlar da bir şey söylemediler. Kendi eli ile bir kere<br />

dişlerini misvakladı. Bir ara işâreti üzerine alnını su ile ovdular. Mübârek nefesi kesilinceye<br />

kadar hiçbir söz söylemedi. Mübârek dili üst damağına yapışık durumda; “Lâ ilâhe illallah”<br />

kelimesini tekrar ederek 1923 (H.1342) senesi Receb ayının 27. Cumâ günü sabah<br />

namazından sonra Bitlis’in Nurşin köyünde rûhunu teslim etti. Son nefesini vereceği anda<br />

yüzünde ve alnında ayna gibi bir parıltı belirmişti. Bu parıltıyı orada bulunan herkes<br />

görmüştü. Ayrıca vefât edeceği günün sabahı yattığı odadan dünyâ kokularına benzemeyen<br />

hoş bir koku yayılmaya başlamıştı. Yanına giren herkes bu kokuyu hissediyordu. Bu koku<br />

gittikçe kuvvetlendi ve vefâtı sırasında odanın her yanını sardı ve dışarıdan bile hissedilir<br />

oldu. Son nefesini verdiği anda ve cenâzesi yıkandığı zaman vücuduna değen her elbise veya<br />

bez parçasından aynı hoş koku dağılıyor ve üstelik bu koku sindiği yerden birkaç kere<br />

yıkansa bile çıkmıyordu.<br />

Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretlerinin cenâzesini Molla Abdullah Ba'lekî ile Molla<br />

Abdülkerîm Tertûî diğer dostlarının yardımı ile yıkadılar. Sağlığında işâret ettiği gibi babası<br />

Abdurrahmân Tâgî hazretlerinin yanıbaşına defnedildi.<br />

Ziyâeddîn Nurşînî hazretlerinin tek oğlu olan Molla Fethullah kendisinden önce vefât etmişti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!