22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yıl önce hiçbir engele aldırış etmeksizin kesin bir kararlılıkla Azîzan’dan Nurşin’e taşındı.<br />

Ömrünün son senesini Nurşin ve civârında geçirdi. Abdurrahmân Tâgî hazretlerinin kaldığı<br />

ve gezdiği yerleri büyük bir özlem ve hasret içinde gezip hâtıralarını tâzeledi.<br />

Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri Nurşin ve civârında bulunduğu sırada insanlara vâz ve nasîhat<br />

ederek İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmaktan geri kalmadı. Talebelerine ve sevenlerine<br />

hitab ederek buyurdu ki: “Allahü teâlâya ibâdet edip O’ndan korkunuz. O’nun râzı olmadığı<br />

zâhir ve bâtındaki şeylerden korunmaya, mühim şeylerden ve tâatlardan olan Allah’ın emir<br />

ve yasaklarını halka duyurmaya sıkıca sarılın.<br />

Fakat ilk önce bir an dahi olsa bedenden ayrılmayan nefs-i emmâreye Allahü teâlânın emir ve<br />

yasaklarını bildirmelidir. Çünkü Allahü teâlânın nefsin şerrinden koruduğu kimseler bile<br />

nefs-i emmârenin şerriyle karşı karşıyadır. Zîrâ nefs-i emmâre, sâhibine günâhları tâat<br />

şeklinde gösterir. Bal içine zehir katar. Öyleyse sâhibine bir şeyi yapmayı veya yapmamayı<br />

içinden geçirdiğinde, insanın onu şerîat ölçüsüyle ölçmesi lâzımdır. Doğru ise güzel, değilse<br />

onu kınayıp, İslâmiyetin emri doğrultusuna çevirmesi gerekir.<br />

Nefse yapılan bu tebliğden sonra, insanlara Allahü teâlânın emreylediği şeyleri yapıp, yasak<br />

ettiği şeylerden kendilerini korumak için olmalıdır. Ancak tebliğ eden kimse bunda da dikkat<br />

edip kendini gizli kalp hastalıklarından korumalıdır. Bununla kendine nasîhat etmeyi irâde<br />

etmelidir. Hattâ halka sohbet ettiği vakitte bile, kendi nefsinden başka bir şeye hitâb<br />

etmemelidir. Yoksa sohbeti kalplere tesir etmez.<br />

Yine tebliğ eden kimse, aldatıcı, hîlekâr dünyâ hakkında korku üzere bulunmalıdır. Çünkü<br />

dünyâ insanlara gelinler gibi süslenir. Lâkin Allahü teâlânın sevdiği olgun bir velîden rûhânî<br />

bir imdât almış kimseden başkası onun çirkinliğini anlayamaz.<br />

Bu zamanda halka yapılacak sohbet, insanları dünyâdan soğutmaktır. Umulur ki böylece<br />

âhiret işleri tatlı gelir. Çünkü dünyâ ile âhiret iki kuma kadına benzer. Birisi râzı olunca,<br />

diğeri darılır. Allahü teâlâ bizi ve sizi kendi muhabbetine, Resûlünün muhabbetine muvaffak<br />

eylesin. Âmin.”<br />

Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri vefâtından yedi ay kadar önce Zirnacur taraflarında<br />

hastalandı. Babası Abdurrahmân Tâgî hazretlerinin gezdiği yerleri ve oralardaki dostlarının<br />

misâfirhânelerini, evlerini hasret ve özlemle ziyâret etti. Misafirhâne sâhiplerini anarak<br />

onların hallerini anlattı. Sık sık ölümden bahsederek ölüme hazırlıklı olmak gerektiğini ifâde<br />

etti. Halbuki daha önceleri sohbetleri sırasında daha çok muhabbetten ve muhabbeti meydana<br />

çıkaran sebeplerden bahsederdi. Din ve dünyâ ehli hakkında yâni peygamberler, âlimler,<br />

evliyâlar ve devlet adamlarının hallerini anlatarak; “Bu âkibetten hiç kimse kurtulamaz.<br />

Üzerinde durulacak şey kişinin âhirete hazırlık olarak işlediği amellerdir.” buyururdu.<br />

Vefâtından beş ay kadar önce sorulan bir meseleye cevap verdikten sonra, âhir zamân<br />

insanlarından şikâyet ederek buyurdu ki: “Bu adamlar daha doğrusu zamâne insanları ne<br />

kimseyi dinlerler, ne kimseye boyun eğerler, ne de herhangi bir şeyden ders alırlar. Bu<br />

yüzden hiç kimse onlara faydalı olamaz. Allahü teâlâ beni onların arasından alsa ne iyi olur.<br />

O zaman yaptıklarına pişman olurlar, ama o pişmanlıkların hiçbir faydası olmaz.”<br />

Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri vefâtından üç ay kadar önce kışın Bitlis’e gitmeye<br />

karar verdi. Âilesi havanın soğukluğunu mevsimin uygun olmadığını ve hastalığını ileri<br />

sürerek bu yolculuğa mâni olmak istedi. Ancak karârından vaz geçmedi. Yola çıkmadan<br />

hocasının kabrini ziyâret ederken; “Bu sefer Bitlis’e gidişimizin tek sebebi Şeyhü’l-A'zam<br />

hazretlerinin kabrini ziyâret etmektir. Çünkü ilkbahara kadar yüce Mevlânın neyi<br />

yaratacağını bilmiyoruz.” buyurarak ilkbahardan önce vefât edeceğini işâret etti.<br />

Bitlis’te iken bâzı Siirtliler yanına gelerek İslâmiyeti anlatmasını istediler. Onların ısrarlı<br />

istekleri karşısında; “Havalar soğuk olduğu için şimdi sizin oralara gelemem. Fakat ecel

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!