22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

9) Tevâzu, şükür ve kanâata sâhib olmak.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri halk arasında Doksanüç harbi diye bilinen harbe talebeleri<br />

ile birlikte iştirâk etti. İslâm askerine mânevî yardımlarda bulundu. Sonra harbin yavaşlaması<br />

üzerine Of’a geldi. Ramazan ayı boyunca birçok kimseyi sohbetleriyle irşâd edip, yetiştirdi.<br />

Bayram sonrası tekrar Batum Cephesine gitti ve bizzat silâhı ile harbe iştirâk etti.<br />

Ömrünü, insanlara hizmetle geçiren Gümüşhânevî hazretleri, son zamanlarında yaşı çok<br />

ilerlediği için vücûdunda zayıflık olmuştu. Bir şeye dayanmadan oturamıyordu. Asâsız<br />

yürüyemez olmuştu. Konuşmalarını ancak yakınında olanlar anlayabiliyordu. Lâkin<br />

gözlerinden çıkan mânevî nûrlar talebelerinde coşkunluk meydana getiriyordu.<br />

Bir ara çok ağırlaşıp yatağa düştü.Beş gün hiçbir şey yiyip içmedi. Üç gün gözünü hiç<br />

açmadı. Ağzından tek söz çıkmadı. Bir ara âniden gözlerini açıp; “Hepsini isterim yâ<br />

Kibriyâ!” diyerek gözlerini kapattı. 7 Zilkâde 13 Mayıs sabahı mübârek rûhunu Kelîme-i<br />

şehâdet okuyarak teslim etti (1893).<br />

Süleymâniye Câmi-i şerîfi avlusunda Kânûnî Sultan Süleymân Han Türbesinin kıble<br />

duvarına bitişik demir parmaklıklarla çevrili kabrinin ayak ucu kitâbesinde; “Muhaddisîn-i<br />

kirâmdan, fahr-ül-meşâyih Gümüşhâneli el-Hac Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin rûh-ı<br />

mukaddislerine el-Fâtiha” yazılıdır.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerinin eserlerinden bâzıları şunlardır:<br />

1) Râmûz-ül-Ehâdîs, 2) Garâib-ül-Ehâdîs, 3) Hadîs-i Erbaîn, 4) Câmi-ul-Usûl, 5)<br />

Rûh-ul-Ârifîn, 6) Mecmûât-ul-Ahzâb, 7) Kitâb-ul-Ârifîn, 8) Necât-ül-Gâfilîn, 9)<br />

Netâic-ül-İhlâs, 10) Câmi-ül-Menâsik, 11) Câmi-ul-Mutûn, 12) Vasiyetleri.<br />

BÜLBÜL GİBİ<br />

Bir talebesi şöyle anlatır: “Bir gün hocam Gümüşhânevî hazretlerinin huzûruna vardım. Niyetim<br />

taşraya gidip ilim öğrenmeye müsâadesini istemekti. Daha bir şey söylemeden bana; “Oğlum! Şimdi<br />

sen falan yerdeki câmiye git, oradaki müslümanlara nasîhat et.” buyurdu. Ben de; “Peki efendim.”<br />

deyip buyurduğu câmiye gittim. O günlerde Arabî gramer bilgilerini öğrenmekle meşgûl olduğumdan<br />

başkalarına nasîhat verecek bir durumum yoktu. Emir üzere câmide vâz için kürsüye çıktım. Her taraf<br />

dolmuştu. Şaşırdım. O halde iken hocamı hatırladım ve yardımını istedim. Çok geçmeden dilim<br />

çözüldü. Bülbül gibi anlatmaya başladım. Lâkin ne söylediğimi bilmiyordum. Herkes büyük bir<br />

dikkat ile dinliyordu. Söylediklerimi anlamaya gayret ettiğimde hakîkaten hikmetli sözlerdi. Bu<br />

bilgileri hocam Ahmed Ziyâeddîn hazretlerinin himmet ve yardımlarıyle söylediğimi anladım. Ben ise<br />

bir tercümandan başka bir şey değildim. Onun yardımı ile güzel bir vâz etmiştim. Bunun için<br />

Rabbime şükrettim.”<br />

YÜZÜM KARA<br />

Bir talebesi şöyle anlatır: “Bir zaman hanımım hastalandı. Hastalığı günden güne arttı. Onun bu hâlini<br />

görünce ben de hastalandım. Aradan altı ay geçti. Hasta hâlimle abdest aldım ve kıbleye doğru<br />

oturdum. Rabbime yalvardım; “Yâ Rabbî! Günâhkârım. Yüzüm kara. Lâkin derdimize derman<br />

istiyorum. Bu biçârelere yardım et. Belâları geri çevir. Bu günâhkâr kuluna merhâmet et. Şifâ veren<br />

sensin ey Rabbim!” diyerek göz yaşı dökerken birden Ziyâeddîn hazretlerini karşımda gördüm.<br />

Hayretler içinde kaldım. Zîrâ hocam altı aylık çok uzak bir yerdeydi. Tebessümle hâlimi hatırımı<br />

sorup bana ve hanımıma duâ etti. “Üzülmeyin hiçbir şeyiniz kalmayacak!” buyurup gitti. O saatten<br />

îtibâren bende ve hanımımda hastalıktan eser kalmadı. Bu, hocam Ziyâeddîn hazretlerinin kerâmet<br />

olarak bize yardımlarıydı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!