22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ziyâeddîn hazretlerinin huzûruna koydular. Sonra da bir kenarda şarkı söylemeye başladılar.<br />

Bunun üzerine Ziyâeddîn hazretleri ayağa kalkıp oradan uzaklaşmak istedi. Yahûdî topluluğu<br />

onun uzaklaşmak istediğini görünce telaşlanıp; “Bu zât acabâ kime incindi. Biz onun için<br />

şarkılar söylüyoruz. Yanında olmakla bereketlenmek istiyoruz. Ne olur gitmesin, dursun<br />

ricâmız budur. Getirdiğimiz şu hastamıza bir duâ ediversin. Biz kendimizce ona hürmet<br />

etmek istemiştik. Onu bu hareketimizle üzeceğimizi bilmiyorduk. Ne olur bize merhamet<br />

edip duâ etse de hastamız iyi olsa.” dediler. Talebeler bu arzularını gidip Ziyâeddîn<br />

hazretlerine haber verdiler. Ziyâeddîn hazretleri merhamet edip onların bu arzularını kabûl<br />

etti. Sonra yahûdîler teker teker yanına yaklaştılar ve Ziyâeddîn hazretlerinin ellerinden<br />

öptüler. Hasta da yalvarmaya başladı. Herkesi bir heybet kapladı, ağlayıp titremeye<br />

başladılar. Yahûdîler bu hal karşısında Kelime-i şehâdet getirip îmân etmekle şereflendiler.<br />

Hastaları da şifâ buldu.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri Mısır’da iken bir talebesi ona gelip bir iş için<br />

hıristiyanların yaşadığı bir yere gideceğini söyledi ve nasîhat istedi. Bunun üzerine o; “Git,<br />

lâkin Allah’tan kork ve dünyâya meyletme. Sonra küfür alâmeti olan şeyleri kullanma. Bir<br />

müslüman kâfirlere benzemez.” buyurdu. O talebe kâfirlerin memleketine gitti. Orada<br />

hocasının nasîhatlarını unutup hıristiyanlarla haşır neşir oldu. Onların âdet ve ibâdetlerine<br />

uydu. Dünyâya meyletti. Sonra geri döndü ve Ziyâeddîn hazretlerini ziyârete geldi.<br />

Ziyâeddîn hazretleri onu görünce; “Özrün bizce kabûl edilmez. Îmân çerağını sen söndürdün.<br />

Dediklerimizi tutmadın. Bizimle olan bağını kopardın. Dînini dünyâ ile değiştin. Eyvah sana!<br />

Şeytan seni kendine köle yaptı. Git ağla. Yaş döküp Allahü teâlâya yalvar. Başını aç ve<br />

yüzünü yerlere sür.” buyurdu ve artık onunla görüşmedi.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri kalpten geçenleri bilirdi. Dergâhta hizmet edenlerden biri<br />

bir gün kalbinden; “Evlenseydim mutlaka birkaç evlâdım olurdu.” diye geçirdi. Ziyâeddîn<br />

hazretleri onu görünce tebessüm ederek; “Çocukların büyüdüler mi?” diye sordu. O hizmetçi<br />

mahcub oldu ve bunun üzerine af diledi ve sonra kalbinden geçenlere dikkat etmeye başladı.<br />

Talebesi anlatır: “Bir zaman Osmanlı Devleti harbe girmişti. O zaman ben İstanbul’daydım.<br />

Çoluk çocuğum ise sınırda tehlike ile karşı karşıyaydı. Çok kimseler harp korkusu içinde<br />

hicret ediyordu. Ben de hicret etmek, çoluk çocuğumu emin bir yere nakletmek istedim. Bu<br />

sırada yakınlarımdan bir mektup geldi. Mektupta; “Bu işi istişâre et, danış ona göre hareket<br />

et.” deniyordu. O sırada İstanbul’u teşrif eden Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerine durumu<br />

arz ettim. Bunun üzerine o; “Mâdem ki sen bizlere danıştın o halde emrimizi tutman gerekir.<br />

Üzülme düşmandan evine ve yakınlarına hiçbir zarar gelmeyecek. Hicret etmenize lüzum<br />

yoktur.” buyurdu. Bunun üzerine yakınlarıma haber gönderip hicret etmeye lüzum olmadığını<br />

bildirdim ve Ziyâeddîn hazretlerinin buyurduğu sözü tuttum. Hakîkaten âilem ve yakınlarım<br />

düşmandan hiçbir zarar görmedi.<br />

Yine bir talebesi anlatır: “Bir zaman yağmurlar yağmadı. Her yer kuraklıktan kavruldu. Bu<br />

sebeple sebze, meyve yetişmedi. Çok duâ edildi lâkin kuraklık bir türlü kalkmadı. Bu sırada<br />

insanların hatırına Ahmed Ziyâeddîn hazretleri geldi ve kalkıp huzûruna gittiler. Duâ<br />

talebinde bulunup içinde bulundukları kuraklık hâlinden şikâyetlerini dile getirdiler.<br />

“Efendim! Etrafta zerrece su yok. Gökyüzünden rahmet bulutları çekildi. Çeşmelerimiz<br />

kurudu. Her yeri kuraklık dehşeti kapladı. Susuzluktan hayvanlar ve küçük çocuklar yandılar.<br />

Ağaçlarımız kurudu, meyve vermez oldu. Ne olur himmet edip bir duâ buyursanız.” dediler.<br />

Bunun üzerine Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri; “Söyleyin ben kime duâ edeyim.<br />

İnsanlar nefisleri peşinde eğlenceye dalmış gaflette yüzüyorlar. Kötülük her yeri kaplamış,<br />

fısk günâh modalaşmış. Duâlarım bu kasvet ve zulmeti gidermez. Allahü teâlâ bu millete<br />

selâmet versin.” buyurdu. Gelenler çâresiz kalıp yine duâ etmesi husûsunda ısrarda<br />

bulundular. “Efendim! Ne olur merhamet ediniz. Biz günâhkâr kimselere acıyınız. Duâlarınız<br />

ile bu sıkıntıdan kurtuluruz.” dediler. Ziyâeddîn hazretleri gelenlere acıdı ve mübârek ellerini<br />

kaldırıp sıra ile evliyânın büyüklerinin isimlerini ayrı ayrı sayıp, Allahü teâlâya duâ ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!