22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

eseri, bu şerhlerin bir araya toplanması ile meydana geldi.<br />

Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretleri, Mahmûd Paşa Medresesindeki odasında ilmî eserler telif<br />

ve tertîbi ile vakit geçirdi. Kendisine gelenlere ilim ve edeb neşrine başladı. Talebeleri<br />

gitgide çoğalıp medrese odaları almaz olunca, zamânın hükûmet binası olan Bâb-ı Âlî’nin<br />

tam karşısındaki Fatma Sultan Câmiini metrûk halden kurtararak tâmir ettirip, sohbetler için<br />

dergâh hâline getirdi. Bilâhare câmi civarlarına hücreler inşâ edilerek tam bir dergâh hüviyeti<br />

kazandırıldı. Fatma Sultan Câmii bu târihten sonra Gümüşhâneli Dergâh-ı Şerîfi adıyla<br />

anılmaya başladı.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri on altı yıl talebelerine mânevî ilimleri öğretip onları<br />

yetiştirdi. Talebelerini ve sevdiklerini haram olan alış verişten korumak için Osmanlı<br />

Devletinin iktisâdî ve içtimâî târihinde mevcûd olan “avârız sandıklarına” benzer dergâh içi<br />

bir yardımlaşma ve ödünç alma müessesesi kurdu. Talebelerine ev ve iş yerlerinde işe<br />

yaramaz ve beklemekte olan menkul servetlerini dergâhta toplamalarını emretti. Muhtaç<br />

talebelerinin burada biriken paradan ihtiyaçları kadar mâlî güçlerine göre ve daha sonra<br />

ödemeleri üzere karz-ı hasen usûlü üzere borç almalarını sağladı. Neticede sonraları bir araya<br />

gelen sermâye ile bir matbaa bile kuruldu. Neşredilen ilmî eserler bedelsiz dağıtıldı. Böylece<br />

ilme hizmet edildi. İstanbul, Rize, Bayburt ve Of’ta on sekiz bin cilt eser, dört ayrı kütüphâne<br />

kurularak Anadolu’da kültür merkezlerinin meydana getirilmesine çalışıldı.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri güzel ahlâk ve güzel halleriyle meşhûr oldu. Dünyâ<br />

malına kıymet vermezdi. Allahü teâlâdan korkusu pekçoktu. Az yemek, az uyumak ve az<br />

konuşmak âdet-i şerîfesiydi. Peygamber efendimizin sünnetine çok bağlıydı. Talebesi<br />

Mustafa Fevzi Efendi anlatır: “Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri yemekten evvel ve sonra<br />

tuza banar, misâfirsiz sofraya oturmak istemezdi.”<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri lüzumsuz sözlerden hoşlanmaz ve boş vakit geçirmezdi.<br />

Çoğu geceleri ilimle meşgûl olur, sabah namazından işrak vaktine kadar ve yatsı namazından<br />

sonra mecbûr kalmadıkça dünyâ kelâmı konuşmamaya dikkat ederdi. Yetmiş bin Kelîme-i<br />

tevhîd okumayı âdet hâline getirmişti. Yatacağı zaman mutlakâ Yâsîn sûresini okurdu.<br />

Kendisi okuyamayacak derecede ise, birisine okuturdu. Yatarken ayak uzatarak uyumayı<br />

edebe aykırı sayardı. Bir defâsında hasta yatağında baygın bir şekilde ayakları toplu olarak<br />

yatarken, tedâvîsi için gelen doktor tarafından ayakları uzatıldığında, utancından kıpkırmızı<br />

kesilmiş ve gözlerini hafifçe açarak; “Bir de beni Rabbimin huzûrunda ayak uzatma suçu ile<br />

başbaşa bırakmayın!” demiş ve ayaklarını toplamıştır.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerinin sohbetleri çok tatlı olurdu. Zaman zaman sohbet ve<br />

derslerine Sultan Abdülmecîd, Sultan Abdülazîz ve Sultan Abdülhamîd Han devâm etti.<br />

Bilhassa Sultan Abdülhamîd Han ile aralarında husûsî sohbet ve istişâreler olmuştur.<br />

Talebeleri arasında birçok devlet adamı yetişmiştir.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri yaz aylarında bâzan Beykoz’daki Yûşâ Tepesi adı verilen<br />

mevkiye çadır kurarak, talebeleriyle sohbet ederlerdi. Birçok kerâmeti görüldü.<br />

Beykoz’da kaldıkları günlerden bir gün huzûruna bir hıristiyan geldi ve ona; “Efendim!<br />

Gözlerim sizin gibisini görmedi. Ne zaman sizi görsem kalbim rahat eder, huzur bulurum.<br />

Başka yerde bu zevki tadamıyorum. Bu ne haldir, bu ne sırdır. Aklım bir türlü almıyor.” dedi<br />

ve sonra da o hıristiyan hidâyet nûruna kavuşup müslüman oldu.<br />

Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri Beykoz taraflarındayken bir gün elinde kemanla<br />

serseri serseri dolaşan birini gördü. Fısk ve günah içindeydi. Başını o kişiden yana çevirdiler<br />

ve hizmetçisine; “Git o zavallıyı çağır buraya gelsin.” buyurdular. Bundan sonrasını hizmetçi<br />

şöyle anlatır: “O çalgıcı kişinin yanına vardım ve ona; “Gel seni hocamız Ziyâeddîn<br />

Gümüşhânevî hazretleri istiyor.” dedim. Çalgıcı gülmeye başladı ve bana; “Hocanız beni ne<br />

yapacakmış?” dedi. Ben de; “Bilmiyorum. Seni çağırmamı söyledi.” dedim. Berâberce

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!