22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ZİYÂEDDÎN GÜMÜŞHÂNEVÎ;<br />

Büyük velîlerden. İsmi Ahmed bin Mustafa, künyesi Ziyâeddîn olup, Gümüşhânevî diye<br />

meşhûrdur. Babası Emirler sülâlesinden Mustafa Efendidir. 1813 (H.1228) târihinde<br />

Gümüşhâne'nin Emirler Mahallesinde doğdu. 1893 (H.1311) târihinde İstanbul’da vefât etti.<br />

Kabr-i şerîfi, Süleymâniye Câmii avlusunda Kânûnî Sultan Süleymân Han Türbesinin kıble<br />

tarafında olup ziyâret mahallidir.<br />

Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Beş yaşında Kur’ân-ı<br />

kerîmi hatmetti. Sekiz yaşında Delâil-i Hayrât, Hızb-i A’zam ve Kasâid’i okuyup bitirdi.<br />

Şeyh Sâlim, Şeyh Ömer el-Bağdâdî, Şeyh Ali el-Vefâî ve Şeyh Ali gibi âlimlerden ders aldı.<br />

Hayâtının ilk on senesini Gümüşhâne’de geçirdikten sonra âilesiyle birlikte Trabzon’a göç<br />

etti. Orada bir taraftan ilim tahsîliyle meşgûl olurken, bir taraftan da ticâretle uğraşan<br />

babasına yardım etti. Laz Hoca adıyla tanınan Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid Saîdî gibi o<br />

belde âlimlerinden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri okudu.<br />

Babası Mustafa Efendi, diğer oğlunun askerde olması sebebiyle yardımına muhtac olduğu<br />

Ziyâeddîn Efendiyi bir gün yanına çağırıp; “Oğlum! İlmin, mâsivâdan yâni Allahü teâlâdan<br />

başka her şeyden daha üstün ve alış verişten daha lüzumlu olduğunu bilirim. Fakat, senin<br />

yaşın küçük. Bu zamâna kadar öğrendiklerin sana şimdilik yeter. Ben seni ilim öğrenme<br />

yolundan alıkoymak istemem. Ancak askere giden ağabeyin dönünceye kadar sabret. O<br />

zaman seni ilim ve irfân merkezi olan İstanbul’a gönderirim. Hiç olmazsa şimdilik bana<br />

işlerimde yardımcı ol.” dedi. Onun ilim ve ticâret yükü altında ezilmesinden korkmuştu.<br />

Ziyâeddîn Efendi babasının sözüne “Peki” dedi. Bir taraftan ticâretle meşgûl olurken, ilimle<br />

uğraşmaktan da geri durmadı. Ağabeyinin askerden dönmesini sabırsızlıkla beklerken kendi<br />

ördüğü para keselerini satarak helâl lokma ile ilim tahsîli için para biriktirmeye başladı. On<br />

beş yaşlarındayken amcası ile birlikte ticâret için İstanbul’a gitti.<br />

Ziyâeddîn Efendi İstanbul'dayken ağabeyinin askerden döndüğünü haber aldı. Bunun üzerine<br />

İstanbul’da kalmaya niyet etti. Babası için lüzumlu şeyleri satın aldı ve onları amcasına<br />

teslim etti. Sonra da amcasına Trabzon’a dönmek istemeyip İstanbul’da ilim ve irfân yoluna<br />

girmek istediğini şöyle ifâde etti: “Muhterem amcacığım! Ben şu anda ilim ve irfân beldesi<br />

İstanbul’dayım. Bu sebeple târifi imkânsız bir sevinç içindeyim. Artık memleketime dönmek<br />

istemiyorum. Ağabeyim askerden dönmüş. Artık babam yalnızlıktan kurtuldu ve kendisine<br />

yardımcı buldu. Ben burada kalıp ilmimi tamamlamak istiyorum. Mâzeretimi kabûl<br />

edeceğinizi umarım. Sakın bana incinip gücenmeyiniz. İleride lâzım olur düşüncesiyle kendi<br />

ellerimle örerek sattığım para keselerinden birkaç kuruş biriktirmiştim. Bunlardan kendime<br />

bir şey ayırmadan size vererek babama gönderiyorum. Yardımcı ve dost olarak bana Allahü<br />

teâlâ yeter. Üzerimde hakkı olan yakınlarımın haklarını helâl edip, duâlarında unutmamaları<br />

en büyük arzumdur. Ben de kapanacağım odamda sizleri duâ ve hayırla yâd edeceğim.”<br />

Ziyâeddîn Efendi bu vedâlaşmadan sonra hiçbir tanıdığı olmadığı ve yanında bir harçlığı bile<br />

kalmadığı halde Allahü teâlâya tam bir tevekkül ve teslimiyet içinde İstanbul’da kaldı.<br />

Ahmed Ziyâeddîn Efendi, İstanbul’a gelişinin ilk günlerinde bir rüyâ gördü. Büyük bir<br />

câminin içinde cemâat arasında otururken binânın çevresinde yangın çıkıp, ateş her tarafı<br />

sardı. Cemâatin canhıraş feryatlarla sağa sola koşuşarak çıkış yolu aradığı bir sırada, belki bir<br />

kurtuluş yolu bulurum ümidiyle gözlerini kubbeye doğru kaldırınca, tam kubbenin ortasında<br />

aşağıya sarkıtılmış bir zincir gözüne ilişti. Hemen zincire yapışıp göğe doğru yükselerek bu<br />

bâdireden kurtuldu. Bu rüyâdan kısa bir müddet sonra ders almak için gittiği Süleymâniye<br />

Câmiine girince, rüyâda gördüğü mâbedin burası olduğunu ve kendisinin mânevî bir işâretle<br />

îkâz edildiğini anladı.<br />

Ziyâeddîn Efendi sonra Bâyezîd Medresesine gidip talebe oldu. Burada ilim, hikmet, fen ve<br />

ahlâk bilgilerini tahsîl etti. Sonra Mahmûd Paşa Medresesine giderek orada sol sıradaki en

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!