22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bunlardan sonra, yine ansiklopedide geçecek olan muhtelif olağanüstü hâllere verilen isimler<br />

ve mânâlarını takdîm edeceğiz. Yine ansiklopedimizde takvâ, verâ, zühd, ihlâs, mârifet, ilim,<br />

yakîn, maiyyet, seyr, kurb, cezbe, vecd, mevâcîd, havâtır, ahvâl, tasarruf, teveccüh, himmet,<br />

cem'iyyet, huzûr, hilâfet, mahbûbiyyet, ferdiyyet ve benzeri tasavvufî ıstılâhlara yer<br />

verildiğini müşâhede edeceğiz. Ayrıca zikir, vird, âdâb gibi dînî terimler de geçecektir. Bu ve<br />

benzeri ıstılâhlar hakkında da elverdiği ölçüde bilgiler sunmayı faydalı görüyoruz.<br />

Ansiklopedimizde, bunlarla berâber evliyânın çeşitli vasıfları, muhtelif dereceleri, sayıları<br />

ve aldıkları değişik isimler de zaman zaman geçecektir. Bunlar hakkında da kısa bâzı bilgiler<br />

sunulacaktır. Bir de tasavvuf ilmi ve evliyâyı sevme hakkında birkaç kelime yazmak faydalı<br />

olacaktır.<br />

Miftâh-un-Necât'ta zikredilen bir hadîs-i şerifte; "Allahü teâlânın harâm kıldığı (yasak<br />

ettiği) şeylerden sakın ki, insanların en âbidi olasın." buyrulmuştur.<br />

Her insan, kulluk vazîfelerini yapmak için yaratıldı. Onun için herkes, Allahü teâlâyı<br />

yaratıcı, kendisini yaratılmış bilmelidir. Bir kimsenin, Allahü teâlâya kul olması için, O'ndan<br />

başka şeylere kul olmaktan ve bağlanmaktan tam kurtulması lâzımdır. Bunun için büyük âlim<br />

ve velî İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî vilâyet yâni evliyâlık mertebelerinin<br />

sonunun, en yükseğinin abdiyyet (kulluk) makâmı olduğunu ifâde etmiştir.<br />

Allahü teâlâdan başkasının sevgisini kalbinden çıkaran, O'nu gönülle bilen ve O'nun<br />

rızâsını kazanmış, ermiş, velî kimselere ârif-i billâh veya yalnız ârif denir.<br />

Künûz-ul-Hakâik'da kaydedilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır: "Her şeyin<br />

kaynağı vardır. Takvânın (haramlardan sakınmanın) kaynağı âriflerin kalpleridir."<br />

Süleymân bin Cezâ, ârif kimsenin alâmetini şöyle belirtiyor: "Susması; tefekkürü, Allahü<br />

teâlânın büyüklüğünü düşünmesi, gördüklerinden ibret, ders alması ve Allahü teâlânın râzı<br />

olup beğendiği şeyleri istemesidir." Bâyezîd-i Bistamî ise; "İrfân sâhibi, ârif odur ki:<br />

Seninle yediğini, içtiğini, seninle eğlendiğini, alış-veriş ettiğini görürsün; ne var ki, onun<br />

kalbi yüce Allah'a bağlıdır. O'ndan başka hiç bir derdi yoktur." Yine o; "Ârif boş yere<br />

konuşmaz, devamlı Allahü teâlâyı düşünür." demiştir. Cüneyd-i Bağdâdî de; "Resûlullah<br />

efendimizin sünnetini terk edeni ve O'ndan gelen edebleri gözetmekte gevşeklik göstereni<br />

ârif zannetme!" îkazını yapmaktadır.<br />

Allahü teâlâyı tam bir muhabbetle sevmek, O'ndan başka her şeyden yüz çevirmek aşk<br />

adını alır. İmâm-ı Rabbânî; "Nefsin kötü arzularına yâni şehvete aşk ve muhabbet adını<br />

takmamalıdır. Aşk, muhabbet kalpte olur ve kıymetlidir. Gerçek aşk, Allahü teâlâyı ve O'nun<br />

sevdiklerini sevmektir." buyurmuştur.<br />

İbrâhim Hakkı Erzurumî de; "Aşk, nefsi terbiye eder, ahlâkı güzelleştirir. Aşk, insanın<br />

kalbinde bir ateş olup, kalpte Allah sevgisinden başka bir şey bırakmaz. Hak âşığı olanın<br />

sözü, işi ve düşüncesi, doğru ve saftır. Uyanık kalpli ve hatâdan uzaktır." demiştir.<br />

Dünyâya düşkün olmayan, şüpheli olur korkusu ile mübâh olanların (yâni izin<br />

verilenlerin, helâl olanların da) çoğundan sakınan kimse mânâsına gelen zâhid, İmâm-ı<br />

Rabbânî'nin ifâdesine göre, dünyâya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.<br />

Berîka'da geçen bir hadîs-i şerîfte; "Allahü teâlâ, bir kulunu severse, onu dünyâda zâhid,<br />

âhirette râgıb (rağbet eden, isteyen) yapar. Ayıplarını ona bildirir." buyrulmuştur.<br />

Eşyânın hakîkatini, iç yüzünü gören, anlayan kalp gözüne basîret dendiği gibi, kalp gözü<br />

ile görme, anlama ve firâset de basîret diye isimlendirilir. İmâm-ı Kuşeyrî; "Allahü teâlâ,<br />

müminlere bir takım basîretler ve nûrlar lutfeylemiştir (vermiştir). Onlar bu sâyede firâsette<br />

bulunurlar. Resûlullah efendimizin; "Mümin, Allah'ın nûru ile nazar eder." hadîs-i şerîfi<br />

bu mânâda anlaşılmalıdır" demiştir. Deylemî'nin zikrettiği bir hadîs-i şerîfte; "Gözü âmâ<br />

(görmeyen) kimse kör değildir. Asıl âmâ, basîreti kör olan kişidir." buyrulmuştur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!