22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

âlimlerindendi. Yûsuf Mahdûm, muhtelif ilimleri babasından öğrendi. Dokuz yaşında kırâat-ı<br />

seb’a ile Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Bülûğ çağına geldiğinde, talebelere ders vermeye başladı.<br />

Sonra ilim öğrenmek ve hadîs-i şerîf dinlemek için çeşitli beldelere gitti. Dolaştığı yerlerde<br />

birçok âlimden istifâde etti. Tefsîr, hadîs ve fıkıh ilminde mütehassıs oldu.<br />

Yûsuf Mahdûm, ilmî tahsîlini tamamladıktan sonra, Şirvan’a geri döndü. Burada senelerce<br />

ilim öğretmekle meşgûl oldu. Sabah namazından öğle namazına kadar kırâat ilmine, öğle<br />

namazından akşam namazına kadar da çeşitli konulara dâir dersler verirdi. Geceleri de ibâdet<br />

ile geçirirdi. Fakat ilâhî feyz ve mârifetlere kavuşamamasından dolayı çok üzülürdü.<br />

Yûsuf Mahdûm, mübârek bir gecede, ibâdet ve tâatler yaparak o geceyi ihyâ etti. Allahü<br />

teâlâya çok yalvarıp yakardı. Seher vakti bir ara uykuya daldı. Bu anda kendini, uzak ve<br />

büyük bir çölde gördü. Geniş ve kalın bir bulut da, parlayan güneş ışıklarının kendisine<br />

gelmesine mâni oluyordu. Yanında ne bineği, ne de arkadaşı vardı. Yolu da bilmiyordu. Bu<br />

karanlık çölde, korku ve dehşet ile şaşkın bir hâlde sağa-sola gidiyordu. Böyle sıkıntılı,<br />

yolunu kaybetmiş bir hâlde iken, bir yönden öyle büyük bir nûr peydâ oldu ki, güneşin ışığını<br />

bastırdı. O sırada Resûl-i ekrem, etrâfında Eshâb-ı kirâm olduğu hâlde, ona doğru<br />

geliyorlardı. Bunu gören Yûsuf Mahdûm, sevinç gözyaşları içerisinde yalvarırcasına; “Arz-ı<br />

hâlim sana mâlûm sultanım!” dedi. Bunun üzerine Resûl-i ekrem şöyle buyurdu: “Ey Yûsuf!<br />

Maksuduna kavuşman, benim en kâmil vârislerimden ve evlâdımdan olan Seyyid Yahyâ’nın<br />

delâlet ve irşâdına, yol göstermesine bağlıdır.” Yûsuf Mahdûm uykusundan uyanınca,<br />

Resûlullah efendimizin nasîhatı ile müşerref olmanın sevinç ve rahatlığı içerisindeydi. Fakat<br />

ne yerinde durmak ne de bir yere gitmek için mecâli vardı. O günü tereddüt içerisinde<br />

geçirdi. Akşam olunca, gecenin üçte ikisini ibâdetle geçirdikten sonra, uyudu. Rüyâsında bu<br />

sefer Yahyâ Şirvânî hazretlerini gördü. Yahyâ Şirvânî ona; “Resûlullah efendimizin mübârek<br />

emirlerini aldıktan sonra, daha düşünmenin ve tereddüdün ne mânâsı var?” dedi. O anda<br />

uyanan Yûsuf Mahdûm, şu beyti okudu:<br />

Baş açıp girdim bugün meydân-ı ışka ey gönül!<br />

Elvedâ, yârâna düştüm nâr-ı şevke ey gönül!<br />

Sonra medreseyi terk ederek yola düştü. Çünkü Seyyid Yahyâ’nın dergâhına gitmedikçe<br />

rahat ve sükûn bulmayacaktı. Seyyid Yahyâ ise dergâhın avlusunda onu bekliyordu. Yûsuf<br />

Mahdûm’u görünce; “Hoş geldin yâ Mahdûm! Sana hizmet ve seni irşâd üzerimize lâzım<br />

oldu. Çünkü senin vesîlen ile Fahr-i kâinât efendimiz, bu fakîre oğlum diye hitâbı lâyık<br />

görmüşlerdir” diyerek kerâmet buyurdu.<br />

Yûsuf Mahdûm, Seyyid Yahyâ Şirvânî tarafından dergâha kabûl edilince, kırk gün tek başına<br />

bir odada kaldı. Birçok riyâzet ve mücâhede ile yüksek mertebe ve mârifetlere kavuştu.<br />

Hocası Yahyâ Şirvânî, ekseriyetle ona Mahdûm diye hitâb ettiği için, bu isimle tanındı.<br />

Talebeye âit bir hizmet durumu olduğu zaman, Yûsuf Mahdûm onu yapmak istediğinde,<br />

Yahyâ Şirvânî ona; “Siz oturun, sizinle sohbet edelim. Çünkü mahdûmun (kendisine hizmet<br />

edilenin) hizmet etmesi uygun değildir.” derdi. Seyyid Yahyâ hazretleri, Yûsuf Mahdûm’a<br />

hilâfet verirken, duâ sırasında şöyle buyurdu: “Kâmillerin mecaz olarak söyledikleri sözler<br />

pekçoktur. Bu yüksek yolu yaymak için etrâfa halîfelerini gönderirler. Fakat bir tânesi tam<br />

yetişmiş olur. Bizim tam yetiştirdiğimiz sizsiniz. Sizin irşâd nûrunuz, bizim âhirete<br />

intikâlimizden yüzsene sonra, diyâr-ı Rûm’u (Anadolu’yu) aydınlatacak ve orada isminiz<br />

yayılacak. Bize bağlı bütün yollar kaybolacak, fakat sizin yolunuzun mensupları, kıyâmete<br />

kadar devâm edecektir.” Sonra Yûsuf Mahdûm’u, Şehnâb şehrine talebe yetiştirmek için<br />

gönderdi.<br />

Yûsuf Mahdûm’un dergâhında çok talebe bulunduğundan, su yetmiyordu. Bunun için bir<br />

yerden su getirilmesi gerekiyordu. Bu durum Yûsuf Mahdûm’a arz edilince; “Dergâhımızda<br />

âb-ı hayat gibi su varken, uzaktan su getirmeye ne lüzum var?” buyurup, ellerinde bulunan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!