22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

getirdiği kefen ile onu defnetti.”<br />

1) Tabakât-ül-Evliyâ; s.490<br />

2) Şezerât-üz-Zeheb; c.5, s.87<br />

3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.296<br />

4) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.9, s.311<br />

YÛSUF BİN ABDULLAH EL-GÜRÂNÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Yûsuf bin Abdullah bin Ömer bin Ali bin Hıdır el-Acemî<br />

el-Gürânî, künyesi Ebü'l-Mehâsin, lakabı Cemâlüddîn’dir. Doğum târihi belli değildir. 1367<br />

(H.768) senesi Cemâzil-evvel ayının ortalarında, bir Pazar günü vefât etti. Mısır, Kâhire'deki<br />

dergâhına defnedildi.<br />

Yûsuf el-Gürânî hazretleri, en-Necm Mahmûd el-İsfehânî ve el-Bedr eş-Şüsterî gibi birçok<br />

âlim ve evliyâdan ilim öğrendi. Ahlâk ilminin inceliklerine uymaya çok dikkat ederdi. Karâfe<br />

ve başka yerlerde onun için çok sayıda dergâh yapıldı. Çok talebe yetiştirdi. Pekçok<br />

kerâmetleri görüldü. Zühd, verâ ve takvâ sâhibi olup, dünyâya düşkün değildi. Şüpheli ve<br />

haramlardan çok sakınırdı. Çok ibâdet ederdi.<br />

İran’dan Mısır’a gitmesi şöyle anlatılır: “Bir gece uyurken, rüyâsında Mısır’a gitmesi ve<br />

orada ikâmet etmesi emredildi. Yûsuf el-Gürânî hemen uyandı. Kalkıp abdest aldı ve iki<br />

rekat namaz kıldı. Sonra sağ tarafı üzerine yattı. Rüyâsında yine aynı emir tekrar edildi. Yine<br />

kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kıldı. Sonra yine yatınca, rüyâsında emir bir kere daha<br />

tekrarlandı. Bunun üzerine kalkıp, Mısır’a gitmek için yola çıktı. Gündoğduğu zaman, Dicle<br />

Nehrinin kıyısına vardı. Nehirden karşıya geçti. Su, ancak topuk kemiklerinin hizâsında idi.<br />

Karşı tarafa geçince, Allahü teâlâya; “Yâ Rabbî! Rüyâm hak ise, bana bir mikdâr süt ve bir<br />

ekmek ihsân et.” diye duâ etti. Duâsını bitirir bitirmez, yanına bir kâse süt ve bir parça ekmek<br />

geldi. Bu duâyı üç sefer tekrarladı. Allahü teâlâ onun isteğini ihsân etti. O, bu sütleri içti ve<br />

ekmekleri yedi. Mısır’a varıncaya kadar ne acıktı, ne de susadı.”<br />

Şöyle anlatılır: Zamânın sultânının maiyetindeki bâzı kimseler, bu sultânın zulmünden<br />

bezerek Yûsuf el-Gürânî’ye sığındılar. Yûsuf el-Gürânî, sultâna haber gönderip, bunları<br />

affetmesini istedi. Sultan ise; “Bu, saltanat işidir. Sen saltanat işine müdâhale etme ve derhâl<br />

benim adamlarımı geri gönder.” diye haber gönderdi. Yûsuf el-Gürânî, kendisine sığınanları<br />

göndermemekte ısrâr edince, sultan ona; “Sen benim adamlarımı, bana karşı kışkırtıyorsun ve<br />

itâatsizlik yoluna sevk ediyorsun.” dedi. Yûsuf el-Gürânî bunun üzerine; “Ben onları<br />

kışkırtmıyorum. Aksine onları doğru yola sevk edip, ıslâh ediyorum.” dedi. Sultan yanına<br />

adamlarını alarak, Yûsuf-el-Gürânî’nin dergâhına geldi. Yûsuf el-Gürânî de, kendisine<br />

sığınmış olanlardan birisini yanına çağırarak, sultânın gözü önünde; “Ey insanoğlu! Bu<br />

direğe söyle de altın olsun.” diye emretti. O kişi de, aynı emri direğe tekrarladı. Direk o anda<br />

altın oldu. Sultan tövbe ederek, Yûsuf el-Gürânî’den özür diledi ve affedilmesini istedi.<br />

Sonra sultan, talebelerinin ve onun geçimini sağlamak için bir köy geliri vakfetmek istedi.<br />

Yûsuf el-Gürânî bunu kabûl etmedi ve; “Ben talebelerimi, miktârı belli bir gelire<br />

alıştıramam.” buyurdu.<br />

Yine şöyle anlatılır: “Yûsuf el-Gürânî vefât ettikten sonra, bir kişi onun kabrini ziyâret etti.<br />

Bineğini dergâhın kapısına bırakıp, içeride bulunan türbesini ziyâret etti. Dışarı çıkınca,<br />

bineğinin kapının önünde olmadığını gördü ve aramaya başladı. O anda Yûsuf el-Gürânî’nin<br />

kabri açılıp kendisi içinden dışarı çıktı. Bir süre ortadan kayboldu. Sonra o şahıs, bineğinin<br />

Yûsuf el-Gürânî’nin arkasından geldiğini gördü. Yûsuf el-Gürânî o şahsa; “Bir daha bizi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!