22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bekâdan neş'edâr ol bâde-i tevhîd ile ey dil<br />

Gönülden hâzır ol Hakk'a heman mülk-i fenâdan geç.<br />

Libas-ı fahri neyler câme-i aşk âşıka kâfî<br />

Abâ-yı aşkı gey İlmî bütün dârû devâdan geç.<br />

Ey gönül erbâb-ı câha etme arz-ı ihtiyaç<br />

Bâb-ı Hak meftûh iken gayra ne lâzım ilticâ.<br />

1) Sefînet-ül-Evliyâ; c.2, s.156<br />

ABDÜRREZZÂK DEDE<br />

Türbesi Adana'nın İsmâiliye köyündedir. Daha önce Adana Çimento Fabrikası yakınındaki<br />

dağda iken on yıl önce İsmâiliye köyüne nakledilmiştir. Nakil esnâsında cesedinin<br />

çürümemiş ve kefeninin solmamış olduğu görülmüştür. Türkiye'nin her yerinden ziyâretine<br />

gelip, bilhassa felçlilerin şifâ bulduğu halk arasında yaygındır.<br />

ABDÜSSELÂM BİN MEŞÎŞ HASENÎ;<br />

Fas evliyâsından. Ebü'l-Hasan Şâzilî'nin hocası. Künyesi, Ebû Muhammed'dir. Peygamber<br />

efendimizin mübârek soyundandır. Hazret-i Hasan'ın soyundan olduğu için Hasenî denmiştir.<br />

Doğum târihi bilinmemektedir. 1228 (H. 625) senesinde şehîd oldu. Hayâtı hakkında bilgi<br />

azdır.<br />

Yedi yaşında mânevî hâller görülmesinden sonra kendini ilme ve ibâdete verdi. On altı yıl<br />

dolaştı. Bu sırada bir mağarada kalırken, yanına, evliyâdan Abdurrahmân bin Zeyyât geldi.<br />

Yedi yaşından beri mânevî terbiyesi ile meşgûl olduğunu, kavuştuğu hâlleri tek tek<br />

söyleyince ona intisâb etti, bağlanıp talebe oldu. Evliyâlıkta yüksek derecelere kavuştu.<br />

Talebelerinin büyüklerinden olan Ebü'l-Hasan eş-Şazilî şöyle anlatır:<br />

Irak'a vardığım zaman, sâlih bir zât olan Ebü'l-Feth el-Vâsıtî hazretlerinin huzûruna gittim.<br />

Çünkü, Irak'ta birçok âlim olmasına rağmen, onun gibisi yoktu. Ben, zamânın büyüğünü<br />

arıyordum. Yanına girince bana; "Sen, Irak'ta zamânın kutbunu, büyüğünü arıyorsun.<br />

Hâlbuki o, senin memleketindedir. Onu orada bulabilirsin." dedi. Bunun üzerine hemen<br />

memleketime döndüm ve evliyânın büyüğü Ârif-i billâh el-Kutb el-Gavs Ebû Muhammed<br />

Abdüsselâm bin Meşîş hazretlerinin bulunduğu yere vardım. Bir dağ eteğinde, bir dergâhda<br />

ikâmet ediyordu. Huzûruna çıkmadan önce gusl abdesti aldım. Sonra niyetimi hâlis kılıp;<br />

bilgim, amelim her neyim varsa kalbimi tamâmen boş bulundurup, istifâde niyetiyle<br />

huzûruna yöneldim. Bulunduğu yere çıkarken onunla karşılaştım. Bana; "Merhabâ, hoş<br />

geldin ey Ali bin Abdullah bin Abdülcebbâr." buyurup, Resûlullah efendimize kadar ulaşan<br />

ceddimi (dedelerimi) saydı ve; "Ey Ali! Gönlünü boş bulundurup, her şeyini terk edip bize<br />

geldin. Biz de, dünyâ ve âhiret ile ilgili ne zenginlik varsa sana verdik." dedi. O anda beni bir<br />

dehşet kapladı. Allahü teâlâ, kalb gözümü açıncaya kadar orada kaldım. Hocamdan, târifi<br />

imkânsız kerâmetler gördüm.<br />

Bir gün huzûrunda oturuyordum. Kucağında küçük bir çocuk vardı. O esnâda İsm-i âzamı<br />

sormak hatırıma geldi. O çocuk kalktı ve elini kuşağıma uzatıp; "Ey Ebü'l-Hasan, sen, İsm-i<br />

âzamı sormak niyetindesin, o, senin kalbine emânet edilmiş bir sırdır." dedi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!