22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

asırlardır Anadolu’da, Kırım’da, Kazan’da, Başkurt Türkleri arasında okundu ve elden<br />

düşmedi. Evliyâ Çelebi; “Nice binlerce âdemin Muhammediyye’yi ezbere bildiklerini.”<br />

kaydeder. Anadolu’da her evde bir Muhammediyye nüshası vardı. Muhammediyye okuyan<br />

kimseye Muhammediye-hân adı verilirdi. Eser, kış gecelerinde okunur, yer yer ağlanırdı.<br />

Suyu hiç kesilmeyen bir ırmak coşkunluğu içinde okunurdu. Her satırında Allahü teâlânın<br />

sevgisi, Resûlullah efendimizin aşkı, muhabbeti, Eshâb-ı kirâm sevgisi anlatılırdı. Kulun<br />

Rabbine olan acziyeti ve sevgisi dile getirilirdi:<br />

“İlâhî, sen ganîsin ben fakîrem,<br />

Kapında elleri bağlı esîrem.<br />

Muhammediyye’nin müellif hattıyla olan nüshası, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve<br />

Neşriyat Müdürlüğünde 431/A numarayla kayıtlı olup, eser 1449 (H.853) senesinde telif<br />

edildi. Yakın zamanda Gelibolu’dan Ankara’ya götürüldü. Hâlen eser, Sultan İkinci<br />

Abdülhâmid Hân tarafından yapılan sedef kakmalı abanoz ağacından bir sandık içinde<br />

muhâfaza edilmektedir. Muhammediyye'nin diğer yazma nüshaları nesih hattıyla yazılmış<br />

ve harekelidir. On altıncı asırdan îtibâren yazmalar çoğaldı. Sonraları çeşitli boylarda basıldı.<br />

İsmâil Hakkı Bursevî, Muhammediyye'ye iki cild hâlinde mükemmel bir şerh yazdı.<br />

Arapça olarak yazdığı diğer eserleri, Megârib-üz-Zemân ve Şerh-ul-Füsûs-il-Hikem’dir.<br />

Megârib, Muhammediyye ve Envâr-ül-Âşıkîn’in kaynağıdır. Kâtip Çelebi, Yazıcızâde’nin<br />

önce hadîs-i kudsîleri toplayıp şerh ettiğini, Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin irşâdından<br />

sonra Megârib-üz-Zemân adlı eserini yazdığını bildirdi. Eser, konu bakımından beş bölüme<br />

ayrıldı. Kâinâtın yaratılışı, peygamberler, melekler, kıyâmet, makâm-ı âlâda Hakk'ın<br />

kelâmına dâirdir.<br />

Şerh-ul-Füsûs-il-Hikem ise, hacmi daha küçük olup, Muhyiddîn-i Arabî’nin Füsûs’unun<br />

muhtasar bir şerhidir. Ahmed-i Bîcân, ağabeyinin bu eserini Müntehâ adıyla 1465 (H.870)<br />

senesinde Türkçeye çevirdi. Tefsîr-i Sûre-i Fâtiha adlı bir eseri daha vardır.<br />

1) Nefehât-ül-Üns; s.691<br />

2) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.127<br />

3) Vefeyât-ül-A’yân kenarı; s.117<br />

4) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.194<br />

5) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.13, s.146<br />

YÛNUS EMRE;<br />

Tasavvuf ehli ve halk şâiri. Hayâtı ve kimliği hakkında kesin mâlûmat yoktur. Şiirleri, asırlar<br />

boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde değil, birçok ülkelerde de alâka<br />

uyandırmış bulunan müstesnâ bir şahsiyettir. 80 sene kadar yaşadığı, Eskişehir’in Mihalıçcık<br />

kazâsına bağlı Yûnus Emre köyünde, 1320 (H.720) senesinde vefât ettiği ve buraya<br />

defnedildiği kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır. Vefâtı için başka târihler ve başka<br />

yerler de bildirilmektedir.<br />

Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yûnus Emre, bir işâret üzerine genç yaşta Tapduk<br />

Emre’nin yanına gitti. Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldı. Hattâ<br />

bâzı kaynaklar, Tapduk Emre’nin kızını Yûnus Emre’ye verdiğini, hem talebesi, hem de<br />

dâmâdı olduğunu kaydetmektedir.<br />

Yûnus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, mânevî âleminde bir ilerleme<br />

olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü. Yolculuğunda bir gün iki

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!