22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Tuttukları târihe baktılar. Yeni gelen arkadaşlarının doğum târihi, aynen hocalarının<br />

bildirdikleri gündü. Hocalarının senelerce önce gösterdiği bir kerâmetini böylece anlamış<br />

olan talebelerin, Ebü’l-Abbâs’a olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı. Yeni gelen<br />

arkadaşlarını da çok sevdiler. Yâkût-i Arşî, Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin sohbetlerinde,<br />

huzûrunda ve hizmetinde bulundu. İlim öğrenmek arzusu pek fazlaydı. Bunun için<br />

gece-gündüz çalışırdı. Kısa zamanda çok yükselip, ilim ve velîlik bakımından çok üstün<br />

derecelere kavuşarak, o büyük zâtın en büyük talebesi oldu. Kalbi, dâimâ Allahü teâlânın<br />

Arş-ı âlâsında olur, yeryüzünde sâdece cismi bulunurdu ve Hamale-i Arş’ın (Arş-ı a’lâyı<br />

taşımakla vazifeli olan meleklerin) okudukları ezanları işitirdi. Bunun için kendi hocası bu<br />

zâtı, Yâkût-i Arşî diye isimlendirdi. Yâkût-i Arşî hazretleri bundan sonra Mısır’dan<br />

ayrılmadı. Hocasının vefâtından sonra, onun yolunu yaymaya devâm etti.<br />

Yâkût-i Arşî, insanlara olduğu gibi, hayvanlara karşı da çok merhamet sâhibiydi. Kuşlar ve<br />

diğer hayvanlardan bâzıları gelerek, ona bâzı şeyler sorarlardı. Allahü teâlânın izni ile onların<br />

ne söylediklerini anlar ve yardım ederdi. Bir defâsında dostları ile birlikte otururlarken, bir<br />

güvercin gelerek Yâkût-i Arşî’nin omuzuna kondu. Bir şeyler söylüyormuş gibi sesler<br />

çıkardı. Yâkût hazretleri bu güvercine; “Senin yanına dervişlerden birini katayım mı? Onunla<br />

gider misin?” dedi. (Sonradan anlaşıldığına göre) güvercin; “Senden başka kimseyi kabûl<br />

etmem” diyerek ısrâr ediyordu. Yâkût hazretleri kalkıp hayvanına bindi. İskenderiyye’den<br />

Eski Mısır denilen yere gitti. Oradan Amr bin As Câmiine vardı. Orada bulunanlara; “Bana<br />

filân müezzini çağırır mısınız?” dedi. Çağırdılar. O müezzine; “Ey müezzin kardeş! Bu<br />

güvercin İskenderiyye’ye kadar gelip bana şikâyette bulundu ki, minârede bu güvercinin bir<br />

yuvası varmış. Güvercin yavrulayıp, yavruları biraz büyüyünce, sen bunun yavrularını kesip<br />

yermişsin.” dedi. Müezzin bu hâlini îtirâf edip; “Doğrudur. Bu hâl birkaç defâ oldu” dedi.<br />

Yâkût hazretleri müezzine, bu hâlin bir daha tekrarlanmamasını tenbih etti. Müezzin tövbe<br />

etti. Bir daha yapmamaya söz verdi. Yâkût hazretleri de hayvanına binerek tekrar<br />

İskenderiyye’ye döndü.<br />

Bir defâsında zamânın sultânı bu zâtı ziyârete gelmişti. Geldiğinde, Yâkût hazretlerini,<br />

Habeşli siyâhî bir kimse olarak görüp, kalbinden; “Bu siyah bir köledir. Bu kimse büyük bir<br />

zât olabilir mi?” diye geçirdi. Yâkût hazretleri, kerâmet olarak sultânın bu düşüncelerini<br />

anlayarak, onun yanına yaklaştı. Başına yedi defâ dokundu; “Ama bu, nîmetlendirilmiş bir<br />

köledir.” buyurdu. Sultan hatâsını anlayıp, Allahü teâlânın velî kulları hakkında görünüşe<br />

göre hüküm vermenin veyâ görünüşe aldanarak onları aşağı görmenin ne kadar çirkin ve<br />

tehlikeli olduğunu anlayıp, önceki düşüncelerine pişmân oldu. Bu hâdiseden sonra sultan,<br />

yedi ay daha yaşayıp vefât etti. Böylece, Yâkût hazretlerinin sultânın başına yedi defâ<br />

vurmasının hikmeti anlaşılmış oldu.<br />

Yâkût-i Arşî’nin kerâmetlerinden biri de şuydu: Kendisine yemesi için bir yemek getirilse ve<br />

o yemek şüpheli olsa, o yemeğin üzerinde bir zulmet ve ağırlık olduğunu hissederek, aslâ<br />

yemezdi ve terkederdi.<br />

YÂKÛT’UN HÜRMETİNE<br />

Rivâyet edilir ki, İbn-ül-Lebbân isminde bir kimse, Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretlerini üzmüştü.<br />

Bunun cezâsı olarak, ne kadar ilmi varsa, hepsi hâfızasından silinmişti. Seyyid hazretlerini üzdüğü<br />

için bu hâlin başına geldiğini düşündü ve yaptığına çok pişmân oldu. Yâkût-i Arşî hazretlerine<br />

sığındı. O da İskenderiyye’den çıkarak, hazret-i Seyyid’in bulunduğu Tanta şehrine geldi. Bu kimse<br />

adına ondan özür dileyerek, bu kimsenin pişmân olup, tövbe ettiğini, yaptığı hatâdan büyük üzüntü<br />

duyduğunu ve sıkıntıda olduğunu bildirdi. Seyyid Ahmed-i Bedevî, Yâkût hazretlerinin hürmetine o<br />

kimsenin özrünü kabûl etti ve kabahatini affetti. Bundan sonra İbn-ül-Lebbân, eski ilminin tekrar<br />

hâfızasında bulunduğunu hissetti. Yâkût-i Arşî hazretlerinin yanından ayrılmadı. Onun talebesi oldu.<br />

Sonra Yâkût hazretleri bunu, kızı ile evlendirdi. İbn-ül-Lebbân, ilimde ve velîlik yolunda ilerleyip,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!