22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

teâlânın izni ile atışlar tam isâbetli olurdu. Evvelâ, kâfirlerin alâmet olarak yanlarında<br />

taşıdıkları büyük bir haçı, sonra da, askerlerin çoğunu top atışları ile perîşân etti. Allahü<br />

teâlânın nusret ve yardımiyle kâfirleri dağıttı. Atışlar o kadar tesirli oldu ki, düşman tarafında<br />

sağ kalanlar kurtuluşu kaçmakta buldular.<br />

Lütfi Paşa, Yanya beyi idi. Lütfi Paşanın hayır ve hasenât yapmakla tanınan zevcesi Şâh<br />

Sultan, Ya'kûb Efendinin büyük bir zât olduğunu bilir; hürmet, muhabbet ve edeb gösterirdi.<br />

Bu günlerde Lütfi Paşanın İstanbul’a gelmesi lâzım olunca, yola çıkacakları sırada Şâh<br />

Sultan, Ya'kûb Efendiye o zamanlarda İstanbul'da bulunan büyük zâtları sordu. O da,<br />

İstanbul’da Merkez Efendiye tâbi ve talebe olmalarını söyledi. Lütfi Paşa İstanbul’a gelip,<br />

vezîr-i âzam oldu. Şâh Sultan, Merkez Efendi ve talebelerine çok alâka gösterdi. Ya'kûb<br />

Efendi ile Merkez Efendinin birbirlerine olan muhabbetlerini İstanbul’a gelince daha iyi<br />

anladı. Dâvûdpaşa Mahallesinde, güzel bir câmi ve bir de hânekâh (dergâh) yaptırıp, sonra<br />

fermân ile Ya'kûb Efendinin İstanbul’a gelmesini temin ederek, bu yaptırdığı dergâhta<br />

yerleşmesini sağladı. Ya'kûb Efendi bu hânekâhda on sekiz sene kalıp, İslâma hizmet eyledi.<br />

Merkez Efendi, Kocamustafapaşa’da, Ya'kûb Efendi Dâvûdpaşa'da, aralarında muhabbet ve<br />

yakınlık ile, insanlara çok hizmet edip, yüzlerce talebe yetiştirdiler. Talebeler bâzan dergâhın<br />

birine, bâzan diğerine giderek, bu büyük zâtların vesîlesiyle, ilim ve velîlikte çok yüksek<br />

derecelere ve üstün makamlara kavuştular.<br />

Merkez Efendinin oğlu ve halîfesi olan Ahmed Efendi, babasının vefâtından iki sene sonra,<br />

asıl memleketleri olan Uşak vilâyetine hicret edip, İstanbul’a dönmek istemedi. Bunun<br />

üzerine bütün İstanbullular, Merkez Efendinin yerine Ya’kûb Efendinin geçmesini istediler.<br />

O ise, Kocamustafapaşa zâviyesine geçmesi hâlinde, şimdi bulunduğu Dâvûd Paşa dergâhını<br />

yaptıran Şâh Sultan’ın incineceğini düşünüp, vazîfeyi almakta tereddüd ediyordu. Bu<br />

günlerde rüyâsında, hocası Sünbül Sinân Efendiyi gördü. Sünbül Sinân, Ya’kûb<br />

Germiyânî’ye; “Benimle berâber olmaktan, aynı yerde bulunmaktan ar mı ediyorsun? Gel!”<br />

buyurdu. O da hemen gelip, Kocamustafapaşa zâviyesine yerleşti. Orada hizmete devâm etti.<br />

Şâh Sultan da, Davûdpaşa’daki zâviyeyi medrese hâline çevirdi.<br />

Kocamustafapaşa dergâhında vazifeye başladıktan sonra, hâli günden güne değişen Ya'kûb<br />

Efendi, hep yükseliyor ve mânevî derecesi artıyordu. Onu gören kimsede, ister istemez<br />

muhabbet hâsıl olurdu.Öyle bir mahbûb idi ki, büyüklüğünü anlayamayıp inkâr edenler bile<br />

insâfa gelip, inkâr ve inadlarından vazgeçerlerdi. Sohbetinde bir defâ bulunan artık<br />

terkedemez, devâm ederdi.<br />

Ya'kûb Germiyânî hazretleri Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun îtikâd ve amel<br />

etmekte, fakirleri korumakta, ihtiyaç sâhiplerinin yardımlarına koşmaktaydı. Allahü teâlânın<br />

muhabbeti ile yanardı. Zühd sâhibi olup, dünyâlık şeylere ilgi ve alâka göstermezdi.<br />

Dünyâlık bir iş için herhangi bir kimseye yalvardığı, boyun büktüğü hiç vâki olmadı. Dâvet<br />

edilmediği yere gitmez, lüzumsuz dünyâ kelâmı söylemezdi. Herkese; âhirete yarar işler<br />

yapmayı teşvik edici, dünyâya düşkün olmaktan men edici sözler söylerdi. Her hâli, hareketi<br />

ve tavrı makbûldü. Herkesin yanında yüksek îtibârı vardı. Yüzünde, İslâm dînine uygun<br />

yaşamanın verdiği nûr parlardı. Etrafına feyz ve nûr yayardı. Uzun seneler Kocamustafapaşa<br />

zâviyesinde gönül ve irfân sâhibi talebelere ders verdi. Herkes, kâbiliyeti kadar o nûr<br />

çeşmesinden feyz ve bereket alarak yükseldi.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân Hân devrinde, bir ara yağmurlar yağmaz olmuş, insanlar<br />

kuraklıktan çok muzdarip olmuşlardı.İstanbul halkı, yağmur duâsına çıkılmasına karar verdi.<br />

Pâdişâh da çıktı. Okmeydanı’nda büyük bir kalabalık toplandı. Öyle ki bu toplulukta, başta<br />

pâdişâh olmak üzere, âlimler, vâliler, idâreciler, vezirler, kuvvetli-zayıf, zengin-fakir herkes<br />

vardı. Bilindiği gibi, Osmanlı sultanları yapacakları bütün mühim işlerde, mutlaka<br />

şeyhülislâma danışırlar, onun fetvâsına uygun hareket ederlerdi. Bunun için Şeyhülislâm<br />

Ebüssü’ûd Efendiden, yağmur duâsını kimin yapmasının münâsib olacağı suâl edildi. O da;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!