22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

şekilde devâm ederdi.<br />

Sünbül Sinân hazretlerinin dergâhında zincirli servî diye bilinen, meşhûr ve büyük bir ağaç<br />

vardı. Ya'kûb Germiyânî’nin rüyâsında gördüğü ağacı, bu zincirli serviye işâret ederek tâbir<br />

etmişlerdir.<br />

Sünbül Sinân Efendi, Ya'kûb Germiyânî’yi çok sever; “Talebe olunca, Germiyânlı Yâkub<br />

Efendi gibi olmak lâzımdır.” buyururdu.<br />

Sünbül Sinân Efendinin vefâtından sonra, o dergâhta kimin vazîfe yapacağı, talebeleri kimin<br />

okutacağı tam belli olmamıştı. Ya’kûb Germiyânî bu günlerde bir rüyâ gördü. Geniş bir<br />

meclisde, büyük bir cemâat toplanmıştı. Meclisin baş tarafında, Peygamber efendimiz<br />

oturmuşlar, orada bulunanlara merhâmet nazarı ile bakıyorlardı. Peygamber efendimizin<br />

huzûr-i şerîflerinde hazırlanmış olan vâz ve nasîhat kürsîsi üzerinde, Merkez Efendi oturmuş,<br />

onların işâret ve emirleri ile, Tâhâ sûresini tefsir ediyordu. Merkez Efendinin üzerinde bir<br />

bulut bulunuyor, bulut; bâzan gece karanlığı, bâzan da gök mâvisi renklere bürünerek, onun<br />

üzerinde duruyordu.<br />

Bu rüyânın tesiriyle uyanan Ya'kûb Germiyânî, rüyâsının Merkez Efendinin Muhammed<br />

aleyhisselâmın yoluna tam uyduğuna, onun yanında kemâle geldiğine, Sünbül Sinân<br />

Efendinin yerine geçmeye lâyık olduğunu işâret ettiğini anladı. Bu rüyâdan sonra, ona olan<br />

muhabbet ve bağlılığı daha da arttı. Onun Sünbül Efendi yerine vazîfeye başlamasına<br />

yardımcı oldu. Merkez Efendinin, ilimdeki ve velîlik yolundaki derecesini anlayamayan bâzı<br />

kimseler, bu duruma karşı çıkmışlarsa da; “Ne bilsin mârifet ehlini, câhil.” mısrâı gereğince,<br />

onlara îtibâr olunmadı.<br />

Ya’kûb Germiyânî, Merkez Efendinin sohbetlerine devâm etti. Aklî ve naklî ilimlerde<br />

kemâle erişti. Diğer taraftan Merkez Efendiye îtiraz edenler kalmayıp, ortalık sükûnete<br />

kavuşmuştu. Acabâ ne gibi bir vazife alsam, hocam ne yapmamı münâsib görürler diye<br />

düşünüyordu. İstihâre etti. Rüyâsında Rumeli’nin Yanya kasabası tarafından bir sesin<br />

kendisine hitâb ederek; “Bu tarafta ilme rağbet edenler, tasavvuf yolunda ilerlemek istiyenler<br />

var. Buraya gelip, Resûlullah efendimizin Sünnet-i seniyyesini yayasın ve tasavvuf yolunda<br />

bulunanlara rehberlik edip, onları yetiştiresin.” dediğini duydu.<br />

Yanya’da, Tımar sâhibi Osmanlı subayı olan Mehmed Ağa isminde bir zât, o günlerde,<br />

Merkez Efendinin dergâhında misâfir oldu. Merkez Efendiye; “Efendim, bendeniz uzak bir<br />

yerde, Rumeli’de Yanya denilen beldede bulunuyorum. Oralarda îmânın ve İslâmın şartlarını<br />

öğretecek, dînî hükümleri bilip anlatacak bir kimse yok. O diyâra bir halîfenizi gönderseniz,<br />

müslümanlar çok istifâde ederler.” diye arz etti. Ya'kûb Germiyânî, o zâttan “Yanya” sözünü<br />

işitince, rüyâda kendisine verilen işâreti hatırlayıp oraya gitmeye tâlib oldu. Gönlünden bu<br />

vazifeyi istemeye niyet etti. Bu sırada Merkez Efendi, Mehmed Ağa ile kimi gönderelim diye<br />

sorunca; “Efendim müsâadeniz olursa biz gitmek isteriz.” dedi. Merkez Efendi; “Öyle bir<br />

yerde ne yapacaksın? Senin makâmın bizim yerimizdir” dedi. Ya'kûb Efendi rüyâsında<br />

gördüğü işâreti arz edince; “O diyâra gitmeniz herhâlde lâzım gelmiştir.” dedi. Bunun<br />

üzerine Merkez Efendi izin verdi. Ya'kûb Efendi, Mehmed Ağa ile birlikte yola çıkarak<br />

Yanya’ya vardı. Nice yıllar o diyarda müslümanların hak yolda ilerlemelerine vesîle oldu.<br />

Çok talebe yetiştirdi.<br />

Ya'kûb Germiyânî hazretleri, Rumeli beldelerinden Yanya’da bulunduğu sırada, Yanya<br />

yakınındaki Preveze kalesini, frenk kâfirleri karadan ve denizden istilâ edip, muhâsara altına<br />

almışlardı. Bu sırada Ya'kûb Germiyâni, müslümanlara yardım için o kaleye gitti. O zâtın<br />

kalede bulunması ile, kaledeki müslümanlar, kâfirlerin şerlerinden emîn oldular. Ya'kûb<br />

Germiyânî, bir kerâmeti olarak, kâfirlere karşı öyle heybetli göründü ki, kâfirlerden hiçbiri<br />

kalenin giriş yoluna yaklaşmaya ve saldırmaya cesâret edemedi.<br />

Vuruşma esnâsında, kale burcunda bulunan topu, bizzat kendi eliyle ateşlerdi. Allahü

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!