22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kıble tarafında bulunan dağa “Alçal!” diye seslenince, dağ alçaldı ve Kâbe-i muazzama<br />

gözüktü. Orada bulunanların hepsi, Kâbe-i muazzamayı gördüler.<br />

Şeyh Zerrûk, Yahyâ Îdilî’ye çok hürmet ederdi. Çünkü bâtın, tasavvuf ilmini ondan almıştı.<br />

Bir gün bir kelimenin harfleri hakkında ihtilâf edildi. Hemzeli mi, yoksa hemzesiz mi olacak<br />

diye Yahyâ Îdilî’ye sordular. O da hemzeli olacak dedi. Şeyh Zerrûk’un içinde az bir şüphe<br />

olup, böyle olduğuna tam kanâat getirememişti. Yahyâ Îdilî, Şeyh Zerrûk’un başını<br />

okşayarak; “İşte Levh-i mahfûz, bak!” dedi. Allahü teâlâ Zerrûk'un gözünden perdeyi<br />

kaldırdı ve Levh-i mahfûzu gördü. Yahya Îdilî’nin buyurduğu gibi idi.<br />

Büyük âlim Tevâtî, talebelerinden birini zeytinyağı getirmesi için Yahyâ Îdilî’ye gönderdi.<br />

Yahyâ Îdilî, gelen talebeye bir mikdar zeytinyağı verdi. “Hocanız Tevâtî’nin yanına<br />

varıncaya kadar kimseye bir şey söylemeden götürünüz” dedi. Talebe, yolda bâzı<br />

arkadaşlarına rastladı. Onlar o talebeye hâl hatır sordular. O da Yahyâ Îdilî’nin sözünü<br />

unutarak onlarla konuştu. Becâye’ye geldiğinde kapların içinde sâdece zeytin kabukları<br />

olduğunu gördüler. Meseleyi hocaları Tevâtî’ye anlattılar. Tevâtî onlara; “Eğer tenbihe uyup,<br />

sussaydınız, arkadaşlarınızla yolda konuşmasaydınız böyle olmazdı. Emre muhâlefet ettiniz,<br />

böyle oldu” dedi.<br />

1) Ta’rîf-ül-Halef; s.595<br />

2) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.13, s.141<br />

YAHYÂ MUAMMER MEZÛRÎ İMÂDÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden ve fıkıh âlimi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerinin<br />

önde gelenlerindendi. Babası Hüseyin’dir. Doğum târihi belli değildir. 1834 (H.1250) de yüz<br />

yaşlarında vefât edip, Bağdat’ta Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin kabrinin güneybatısına<br />

defnedildi.<br />

Yahyâ Mezûrî hazretleri, küçük yaşta ilim tahsîli ile meşgûl oldu. Bağdat’ta, Şerîf Âsım<br />

Hayderî ve Sâlih Hayderî gibi âlimlerden din ve âlet ilimlerini öğrendi. Her türlü ilimde söz<br />

sâhibi oldu. Bilhassa fıkıh bilgilerinde çok ilerledi. Irak bölgesindeki âlimler de kendisinin<br />

üstünlüğünü kabûl ederler, müşkillerini ona hâllettirirlerdi. Hattâ kendisinin fıkıh ilminde<br />

ictihâtlar arasında tercih yapmaya muktedir olan tercih ehlinden olduğunu söyleyenler bile<br />

vardı. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Hindistan’dan Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinden aldığı<br />

feyzlerle Irak’a dönünce, daha önce müderrislik yaptıkları Süleymâniye şehrine gittiler.<br />

Oradaki âlimler, kendisinin sözlerini yanlış anlayıp îtirâz ettiler. Ancak Mevlânâ Hâlid<br />

hazretlerinin güzel sözleri, engin bilgisi karşısında tutunamadılar. En büyükleri bildikleri<br />

Yahyâ Mezûrî’ye mektup yazarak; “Acele Süleymâniye’ye gel! Bu zâta ancak sen cevap<br />

verebilirsin.” dediler. Yahyâ Mezûrî hazretleri mektubu alınca, atına binip yola çıktı.<br />

Süleymâniye’ye yaklaşınca, şehrin ileri gelenleri ve âlimler karşılamaya çıktılar. Her biri<br />

izzet ve ikrâmla evine dâvet etti. Elini öpebilmek için insanlar sıraya dizilmişlerdi. Yahyâ<br />

Mezûrî, gayretinin çokluğundan hemen Mevlânâ Hâlid hazretlerinin dergâhına gitmek<br />

istediğini bildirdi. Hiçbir yere uğramadan, doğru o mübârek zâtın huzûruna vardı. Yolda<br />

Mevlânâ Hâlid hazretlerini imtihan için, içinden çıkılması çok zor olan bâzı sorular<br />

hazırlamıştı. Mevlânâ Hâlid, onu ayakta karşıladı. Müsâfeha ettikten sonra yanına oturttu.<br />

Yahyâ Mezûrî hazırladığı soruları sormağa niyet ettiği sırada, Mevlânâ Hâlid sözü alıp;<br />

“İlimde birçok müşkiller vardır. Bunlardan bâzısı şunlardır ve cevâbı da şöyledir.” diyerek,<br />

Şeyh Yahyâ’nın sormak istediği bütün soruları kendileri sorup kendileri cevaplandırdılar.<br />

“Âlimi âlim anlar.” sözüne göre Yahyâ Mezûrî, Mevlânâ Hâlid hazretlerinin ilimdeki<br />

üstünlüğünü, tasavvufdaki derecesini anlayıp, teslim oldu. Talebeliğe kabûl edilmesini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!