22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yahyâ Efendinin iki oğlu olup, her ikisi de babaları gibi ilim, irfan âşığı kimseler idi.<br />

Babalarının yolunda bulunmuşlar, vefâtlarında aynı türbeye defnolunmuşlardır.<br />

Yahyâ Efendi hazretlerinin şâirliği de kuvvetli idi. “Müderris” mahlasıyla tasavvufî şiirleri ve<br />

müretteb Dîvân'ı vardır.<br />

O KENDİNİ TANITTI<br />

Kânûnî, bir gün kayıkla Boğaz’da gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizâsına gelince kıyıya<br />

yanaşıp, bir adam göndererek Yahyâ Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbâbı ile gelip<br />

kayığa bindiler. Birlikte giderlerken, Yahyâ Efendinin ahbâbı, devamlı olarak Kânûnî’nin<br />

parmağında bulunan çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kânûnî<br />

bu hâli farkedince, parmağındaki o kıymetli yüzüğü çıkarıp; “Buyurun, daha yakından iyice<br />

bakıp inceleyebilirsiniz.” dedi. O zât yüzüğü aldı. Evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi.<br />

Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Bir müddet gittikten sonra, o zât<br />

inmek istediğini bildirince, kayık kıyıya yanaştı. O zât, ineceği sırada denizden bir avuç su<br />

alıp Sultana uzattı. Avucunda biraz önce denize attığı yüzük vardı. Yahyâ Efendi hâriç,<br />

kayıkta bulunan herkes, yine çok hayret ettiler. Kânûnî, elini uzatıp yüzüğü alınca, o zât<br />

birdenbire gözden kayboluverdi. Kânûnî, Yahyâ Efendiye dönüp; “Ağabey, neler oluyor?”<br />

dedi. O da; “O gördüğünüz Hızır aleyhisselâm idi.” dedi. Bunun üzerine Kânûnî; “O hâlde<br />

bizi niye tanıştırmadınız?” deyince, Yahyâ Efendi; “O kendini tanıttı. Ama siz tanımakta geç<br />

kaldınız.” buyurdu.<br />

OSMANOĞULLARININ ÂKIBETİ NE OLACAK?<br />

Bir gün cihân pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleymân Han, Yahyâ Efendi hazretlerine bir hatt-ı<br />

şerîf gönderdi ve; “Ağabey! Sen ilâhî sırlara vâkıfsın, bilirsin. Kerem eyle de bize<br />

Osmanoğullarının âkıbetinin ne olacağını haber ver. Nesli kesilip yok mu olacak. Yok<br />

olacaksa, bu hangi sebeptendir.” dedi. Hatt-ı şerîfi okuyan Yahyâ Efendi eline kalem kâğıt<br />

alıp; “Kardeşim! Neme gerek.” diye iri harflerle yazıp Kânûnî’ye gönderdi. Kânûnî, Yahyâ<br />

Efendiden gelen mektûbu okuduğunda hayretler içinde kaldı. Fakat bir şey anlamamıştı.<br />

Derhal bir kayık hazırlanmasını emretti ve bu bilmece sözün mânâsını anlamak için Yahyâ<br />

Efendinin dergâhına geldi. Yahyâ Efendiyi görür görmez; “Ağabey! Ne olur gizlemeyip,<br />

suâlime cevap veriniz. Biz de ona göre hareket edelim.” dedi. Yahyâ Efendi bunun üzerine<br />

tebessüm edip; “Biz cevap verdik. Bu sözümüzü anlayamamana şaşarız.” dedi. Kânûnî;<br />

“Nasıl?” deyince, Yahyâ Efendi; “Zulüm, haksızlık yayılsa, işitenler de; “Neme gerek.” dese<br />

ve onu önlemeye çalışmasalar, sonra koyunu kurt değil de çoban yese, bilenler de bunu<br />

söylemeyip gizlese, fakirler, muhtaçlar, gariplerin feryâdı göklere çıkıp bunları taşlardan<br />

başkası işitmese, işte o zaman felâkettir. Neslinin o zaman yok olmasından korkulur.<br />

Hazînelerin boşalır. Askerin itâat etmez olur ve yolundan gitmezler. Yok olmak<br />

mukadderdir.” buyurdu. Kânûnî bunları işitince, göz yaşlarını tutamadı. Yahyâ Efendiye olan<br />

sevgisi daha da arttı.<br />

KİMSE KİMSENİN RIZKINI YİYEMEZ<br />

Yahyâ Efendi bir zaman sevdiklerinden birkaçıyla yolculuğa çıkmıştı. Bir yerde durdular.<br />

Talebelerinden birini çağırıp; “Burada bir değirmen var. Oraya gidip tâze yumurta alalım.<br />

Yiyelim ve şükredelim.” buyurdu. Değirmene gittiler. İsmi Hasan Efendi olan değirmenci,<br />

güzel huylu biriydi. Yahyâ Efendi değirmenciye; “Efendi bize tâze yumurta getir.” buyurdu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!