22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

anladılar. Yahyâ Efendi kayıkla denize açıldı. Biraz yol aldıktan sonra küçük bir kayık içinde<br />

iki papazın suya batmak üzere olduğunu gördü. Hemen yetişip onları kayığa aldı ve<br />

Yeniköy’e götürüp kıyıya çıkardı. Tekrar Beşiktaş’a dergâhına geldi. Sonra bu papazlar<br />

metropolitlerine başlarından geçeni anlattılar. Metropolit de, Yahyâ Efendiye çeşitli<br />

hediyeler gönderip, ona sevgi, saygı ve hürmetlerini bildirdiler.<br />

Yahyâ Efendiyi seven ve dergâha odun taşıyan bir kayıkçı vardı. O anlatır: “Bir gün Yahyâ<br />

Efendi bana; “Ey reis! Sen bize candan hizmet edersin. Seni severiz. Bize bir kayık meşe<br />

odunu getiriver.” buyurdu. Ben de gidip bir kayık odun getirdim. Kayığı iskeleye<br />

yanaştırdım. Hizmetçiler dergâha odunu taşımaya başladılar. O gün Yahyâ Efendiye pekçok<br />

muhtaç ve borçlu geldi. Yahyâ Efendi hazretleri her birine yardım edip, ihtiyâcını karşıladı.<br />

Hepsi sevinçliydi. Hayır duâ ederek dergâhtan ayrıldılar. Yahyâ Efendi hazretleri hayâtında<br />

para kesesi kullanmazdı. Onun bir küçük el sepeti vardı. Nereye gitse onu yanından<br />

ayırmazdı. Bir başkasının da ona dokunmasına, içine elini sokmasına izin vermezdi. Kim bir<br />

şey istese, ister ekmek, ister meyve ne olursa olsun mübârek elini içine sokar, istenilen şeyi<br />

çıkarır verirdi. Yahyâ Efendinin huzûruna vardığımda beni tebessümle karşıladı ve; “Reis,<br />

biz senden odun istemiştik. Ne yaptın?” dedi. Ben de; “Efendim odun iskeleye geldi.<br />

Hizmetçiler taşıyorlar.” dedim. O zaman Yahyâ Efendi hazretleri, yanındaki kapalı sepetine<br />

elini soktu, içinde dolaştırıp bir miktar altın çıkardı ve bana uzattı. O zaman ben; “Acabâ para<br />

kesesi kullanmamasının sebebi nedir?” diye gönlümden geçirdim. Yahyâ Efendi bana bakıp<br />

güldü ve; “Reis! Bizim kesemiz yoktur. Lâkin yedi iklim bize keselik yapıyor. Altın ve<br />

gümüş bizde misâfir olmaz. Hem de bir gece bile kalmaz. Yerine ulaştırılır.” buyurdu.<br />

Kocaeli’nde Hacı Ali Efendi isminde takvâ sâhibi, dergâhı olan bir zât vardı. Hacı Ali<br />

Efendi, Yahyâ Efendi hazretlerinin büyüklüğünü ve güzel hallerini işitmişti. Bir gün onu<br />

görmek için yola çıktı. Beşiktaş’a, oradan da Yahyâ Efendinin dergâhına geldi. Hizmetçilere<br />

hitâben; “Yahyâ Efendiyi ziyârete geldik.” dedi. Onlar da; “Şu anda burada değildir.” diye<br />

cevap verdiler. Hacı Ali Efendi tekrar; “O halde nerede bulabiliriz, söyleyin.” dedi.<br />

Hizmetçiler de; “Efendim, Yahyâ Efendi hazretlerinin Yeniköy yakınında bir bağı var, oraya<br />

gitti.” dediler. Hacı Ali Efendi bunun üzerine yanındakilere; “Gidip onu bulalım.” dedi.<br />

Sonra Yeniköy’e geçtiler ve Yahyâ Efendinin bağını buldular. Hacı Ali Efendi bahçıvana;<br />

“Yahyâ Efendiye haber verin. Onu ziyâret için geldik.” dedi. Bahçıvan; “Efendim, Yahyâ<br />

Efendi hazretleri seher vakti buraya gelip, bir müddet kalıp kayıkla Kavak tarafına gittiler.”<br />

dedi. Hacı Ali Efendi bunları duyunca; “Tövbeler olsun! Bu kişi deli olsa gerek. Kendisinde<br />

evliyâlıktan bir eser göremiyoruz. Bağdan bağa dolaşan kişi velî olur mu? Arzusu peşinde<br />

koşuyor. Bu işler hiç evliyânın işi mi? Hani zikirler, hani dergâhta sohbet, hani ibâdet, hani<br />

virdler, zikirler, hani elbise ve külâh? O ise tenhalarda yollara düşüp bağdan bağa koşuyor.<br />

Bu dünyâya bu derece heves bir velîde olur mu? Biz onu daha görmeden niyetlerini bir güzel<br />

anladık. Âşikâre apaçık ne olduğu meydana çıktı. Dünyâya düşkün olan, âhiret adamı<br />

olamaz. Âhiret adamı olan çok kere fakir olur. Nerede Yahyâ Efendide bunlar?” diye<br />

söylendi. Geriye dönmeyi düşündü. Fakat vazgeçti. “Bu kadar zahmet çekip tâ Kocaeli’nden<br />

buralara kadar geldim. Görmeden gitmek, bu kadar zahmeti boşa çekmek olur. Emeğim boşa<br />

gitmesin. Onu görmeden dönmek akıllıca bir iş olmaz. Onu bir bulup imtihan edeyim.” dedi<br />

ve kayık ile Kavak yönüne doğru yola çıktı. Kayıkla giderken yolda Yahyâ Efendi ile<br />

karşılaştı. Yahyâ Efendi onu görünce, tebessümle; “Kardeşim hoş geldiniz. Bir kimsenin<br />

gönlünde dünyâ sevgisi olmazsa, onun elinde bulunan dünyâlıklar âhirette şeref ve îtibâr<br />

bulmasına mâni olmaz. Biz dünyâ ehlinden uzak olmak için bu dağ ve bahçeleri mesken<br />

edindik. Lâkin biz nereye gitsek bizi buluyorlar. Aman ve fırsat vermiyorlar.” buyurdu.<br />

Sonra şu beyti okudu:<br />

“Yâ İlâhî! Kulunum. Emrine itâat ederim, anarım seni<br />

Beni ne yaparsan yap, yeter ki yapma dünyâ delisi.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!