22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hakkı, kul hakkı olur. Ergeç Allahü teâlânın huzûruna çıkacaksın. Yakanı kâfirin eline<br />

vereceksin. Netîcede korkarım Cehennem ateşine atılırsın. Cihân pâdişâhının kâfirle birlikte<br />

gelmesi lâyık mıdır? Bu mudur din gayreti, bu mudur îmân gayreti? Kullara zarar verene,<br />

inletip ağlatana Allahü teâlânın rızâsı yoktur. Sana yolların en hayırlısı gösterilmişken, buna<br />

Resûlullah efendimiz hiç rızâ gösterir mi? Yaptığın işler yanlıştır. Niçin adâletle işlerini<br />

görmezsin? Dîninin bildirdiği yola gitmezsin? Şunu iyi bil ki, ey cihân pâdişâhı! Şöhret<br />

zînetinin hepsi burada bu dünyâda kalır. Bu apaçık bir iştir. Eğer adâletle bir iş yaptıysan,<br />

sana kalacak odur.” buyurdu.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân Han bu sözleri işitince ağladı ve vezîrine emredip; “Her sene evleri<br />

teker teker sayın. Gayr-i müslimlerden ölen kalanları yazın. Haraç hesâbını iyi tutun.<br />

Hazîneye haram para getirmeyin. Şunu iyi bilin ki, buna kesinlikle rızâm yoktur.” diye<br />

ferman etti. Sonra da Yahyâ Efendi hazretlerine dönüp; “Sen bizim doğru yolu gösteren<br />

rehberimizsin. Gaflet uykusundan bizi uyandırdın. Bu sebeple Allahü teâlâ senden râzı olsun.<br />

Suç bizdeymiş.” dedi. Yahyâ Efendi de ona; “Ey cihân pâdişâhı! Tövbe edin ki, Allahü teâlâ<br />

affetsin. Bir daha gaflette kalıp zulüm etmeyiniz. Doğru yolu bırakıp eğri yola gitmeyiniz.”<br />

buyurdu. Kânûnî ona; “Ağabey! Şimdi artık bizim tahta geçmemize izin var mıdır?” diye<br />

sordu. O zaman Yahyâ Efendi, Kânûnî’nin elinden tutup; “Evet şimdi çıkabilirsin.” buyurdu.<br />

Yahyâ Efendinin sevdiklerinden Baba Tarak anlatır: “Balıkçı idim. Balık avlar, onunla<br />

geçinirdim. Bir seher vakti Yahyâ Efendi hazretlerinin dergâhına vardım. Beni gördükte;<br />

“Gel, teknen ile beni denizde bir gezdiriver. Allahü teâlânın kudretini düşünelim. Deryâyı bir<br />

güzel seyredelim.” buyurdu. Ben de; “Başüstüne efendim!” dedim. Hemen gidip kayığa<br />

bindik. Yahyâ Efendi hazretleri kayığa oturdu. Kıyıdan biraz ayrılınca, gönlümü bir üzüntü<br />

kapladı. Gam ile doldum. Zîrâ hanımım bana o gece fakirlikten yakınıp; “Evin ihtiyâcını<br />

karşılayamıyorsun. Bak kızın yetişti. Çeyizi bile yok. Sen ise durmadan Yahyâ Efendiye<br />

gidersin. O da böylece seni işten alıkoymaktadır. Kuru kuruya gezmek hangi akıl îcâbıdır."<br />

demişti. Gece söylediği bu sözleri hatırıma gelmişti. Kimseye bir şey söylememiştim. Birden<br />

Yahyâ Efendi hazretleri bana; “Evlâdım! Yanında balık tutmaya ağın var mı?” diye sordu.<br />

Ben de; “Efendim, denizde balık olmayınca, ağ olmuş neye yarar.” diye cevap verdim. Yahyâ<br />

Efendi yine; “Balık yok ise üzülme. Allahü teâlâ sana rızkını elbet ihsân ediverir. Ağı bana<br />

ver. Şimdi sana Allahü teâlânın kudretini göstereceğim.” buyurdu. Yahyâ Efendi bu sözü<br />

söyler söylemez denizin yüzü balıkla dolup kaynamaya başladı. Ağı attı, içi balıkla doldu.<br />

Onları kayığın içine boşalttı. Herbiri iri iri, tâze kefallerdi. Bana dönüp; “Evlâdım! Şimdi<br />

beni kenara bırak, sen de balıkları satmaya git. Bu balıklar ne kadar para ederse, onunla<br />

kızına babalık yap. Çeyizini alıp, hazırla. Hanımının da istedikleri böylece yerine gelsin.”<br />

buyurdu. O zaman ben hayretler içinde kaldım. Zîrâ benim üzüntü sebebimi anlamıştı.<br />

Hemen Yahyâ Efendi hazretlerini kıyıya bıraktım ve balıkları pazarda satmaya gittim.<br />

Balıkları satıp parasını getirerek, durumu hanıma anlatıp parayı saydım. Hanım buna çok<br />

sevindi. Bütün ihtiyaçları karşıladım. Çeyizi aldık. Hanım ondan sonra bana karşı hiç<br />

huysuzluk yapmaz oldu. Sonra koşarak Yahyâ Efendi hazretlerinin huzûruna geldim. Beni<br />

tebessüm ile karşıladı ve; “Balığı şu kadara sattın ve ihtiyaçlarını da karşıladın herhalde.”<br />

buyurdular. Ben de; “Evet efendim. Size canım fedâ olsun. Bize kereminizle yardım ettiniz.”<br />

dedim. Sonra bana; “Ey Baba Tarak! Sen bu sırrı kimseye söyleme. Allah için yayma.<br />

Bizdeki yardım doğrudur. Kısmetmiş ve senin hakkın olmuştur.” buyurdu.”<br />

Yahyâ Efendi hazretlerinin elbiselerini bir Rum terzi dikerdi. İsmi Kusta Usta idi. Yahyâ<br />

Efendi ona zaman zaman; “Ey Kusta Usta! Küfür hâlinde olman uygun değil. Îmâna gelsen<br />

de seninle bir kardeş olsak. Âhiret yolunda da yoldaş olsak, daha iyi değil mi?” derdi. O da;<br />

“Sözleriniz doğrudur. Bir gün gelir başımızın yazısını elbet görürüz. Hak nasîb ederse<br />

oluruz.” diye cevap verirdi. Yahyâ Efendi bir zaman terziye dikmesi için bir elbise verdi. O<br />

da kısa zamanda biçip dikti ve Yahyâ Efendi hazretlerine getirdi. Yahyâ Efendi onu eline<br />

alınca, ceplerini aramaya başladı. Terzi Kusta Usta; “Bir noksanı mı var?” diye sordu. Yahyâ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!