22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

olmadan diğerine başlardı. Mescid, medrese, tıb mektebi, hânekâh, hamam gibi binâlar inşâ<br />

ederdi. İnşâat işinde çok mâhir idi. Dağları kazdırır, toprakları indirip, deniz sâhillerini<br />

doldurur, oralara yeni binâlar yapardı. Böyle çok binâ yapmasının hikmeti suâl edildiğinde;<br />

“Bekara sûresi 36. ve A’râf sûresi 24. âyet-i kerîmelerinde meâlen; “...Yeryüzünde sizin için<br />

bir vakte (ömrünüzün, ecelinizin sonuna) kadar, yerleşmek, geçinmek ve menfaatlenmek<br />

vardır.” buyruldu. Bizim ve bizden sonra gelip yolumuzda olanlar için, en güzel kalma<br />

yerleri, en münâsip ve lâzım olan yerler böyle binâlardır. Bunun için bu tip binâların inşâsına<br />

bu kadar gayret ediyoruz.” buyururdu.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân, sultan olunca, ona çok yakın alâka gösterdi. Çok yardım edip,<br />

İstanbul’daki meşhûr yerine yerleştirdi.<br />

Kânûnî Sultan Süleymân Han bir gün Yahyâ Efendiye hatt-ı şerîf gönderip; “Birâderim<br />

Yahyâ Efendi! Şaşılacak şeydir ki, bizi terkettin. Hayli zamandır görüşemedik. Buna sebep<br />

nedir? Eğer bizden size karşı bir kusur meydana geldi ise kerem edip af buyurunuz. Teşrif<br />

edip bizi sevindiriniz. Böylece kırık gönlümüz neşelensin.” dedi. Hatt-ı şerîf, Yahyâ Efendiye<br />

ulaşınca, kâğıt kalem istedi ve Kânûnî’ye cevap yazıp onun görüşme isteğini kabûl etti.<br />

Dergâhına dâvet etti. Sohbette bulundular.<br />

Yahyâ Efendi hazretlerinin çok kerâmetleri görüldü. Kânûnî Sultan Süleymân Han sık sık<br />

kendisini ziyâret eder nasîhatlerini ister, duâsını alırdı.<br />

Bir gün Yahyâ Efendi hazretleri Sahn-ı semân Medresesine gitmek için yola çıkmıştı. Yolda<br />

atının yularını bir papaz tuttu ve; “Ey âlim zât! Ey Yahyâ Efendi! Size bir suâlim var. Bu<br />

müşkül işi bana îzâh edin. Soracağım şeyin cevâbı acabâ dîninizde var mıdır? Her sene yeni<br />

defter tutulmayıp, gidiyor. Ölen kalan kim bilinmeden ölmüş bir gayr-i müslimden devletçe<br />

haraç isteniyor? Bu nasıl iştir. Bu şekilde hareket dîninizde var mıdır?” dedi. Yahyâ Efendi<br />

bunları duyunca; “Hayır. Dînimizde ölmüş bir gayr-i müslim vatandaştan haraç alınmaz.<br />

Sonra çok fakir kazandığıyla güç geçinen kimseden ve çok yaşlı olanlardan da haraç alınmaz.<br />

Bunlar affolunmuşlardır. Sultânımız ona muhtaç değildir.” dedi. O zaman papaz; “Efendi<br />

şunu iyi bil ki, bizden ölen kimsenin bile haracını isteyip, her yıl alırlar. Bunu ben size<br />

soruyorum. İslâm dîni bunun alınmasını istiyor mu? Ne olur bunu Sultan Süleymân Hana<br />

arzedin, haber verin, sorun?” dedi.<br />

Bunları işiten Yahyâ Efendi celâllendi ve din gayreti ile medreseye vardı. Ders yapmadan<br />

önce hemen kalem kâğıt istedi ve Sultan Süleymân Hana hitâben; “Ey cihân sultanı<br />

Süleymân Han! Şimdi sana saltanat haram oldu. Zulmün ölen kişilere kadar uzandı demek.<br />

Halbuki böyle bir zulmü senin ecdâdın yapmamıştı. Bu mudur din gayreti? Bak, müminleri<br />

bir kâfir ilzâm ediyor, susturuyor, çâresiz bırakıyor.” diye yazdı. Sonra da sevdiği birine bu<br />

mektubu verip Sultana gönderdi. Mektup, Kânûnî’nin eline ulaştığında, Kânûnî ona nazar<br />

edip okudu. Rengi değişip, kalbini bir üzüntü kapladı. Tahtından indi ve bir adamını Yahyâ<br />

Efendiye göndererek geleceğini bildirdi. Çok geçmeden saltanat kayığına binip Yahyâ<br />

Efendinin dergâhına vardı. Hürmetle selâm verip yaklaştı ve; “Ağabey! Bu mektup da nedir?<br />

Bunu bize siz mi gönderdiniz? Ey güzel haslet sâhibi! Nedir suçumuz? Bize bunu beyân edip<br />

açıklayınız? Biz de işin hakîkatını bilelim. Saltanat bana neden haram oldu? Kime<br />

zulmeyledim?” diye sordu.<br />

O zaman Yahyâ Efendi hazretleri ona; “Pâdişâhım! Bu ne iştir. Defterleri her sene niçin<br />

yenilemezsiniz? Ölmüş olan gayr-i müslimlerden memurlarınız haraç toplarlar. Böyle ele<br />

geçen mal sana hiç helal olur mu? Bu senden beklenmez. Yediğin, giydiğin haram olunca,<br />

elbetteki saltanat da sana haram olmuş demektir.” dedi.<br />

Hayretler içinde kalan Kânûnî; “Hâlimi Allahü teâlâ biliyor ki, bu söylediklerinizden zerrece<br />

haberim yoktur.” dedi. Yahyâ Efendi de; “O halde bu gaflet nedir? Yarın Allahü teâlânın<br />

huzûrunda buna vereceğin cevap ne olur. Memurların gayr-i müslim malı alırlar. Bu kâfir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!