22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Zamânının meşhûr kimseleri kapısına gelir, sohbetine kavuşmak için kabûl etmesini beklerdi.<br />

Bir defâsında, Fâtih Sultan MehmedHan kapısına kadar geldiği hâlde onunla görüşmemiştir.<br />

O da üzülerek, geri dönüp gitmiştir. Onunla görüşmemesinden dolayı kendisi de üzülmüş,<br />

hattâ gözlerinden iki damla gözyaşı yanaklarına inmiştir. Yanında bulunanlar; "Efendim<br />

neden pâdişâhı kabûl etmediniz? Hem siz buna üzüldünüz, hem de o üzüldü." dediler.<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri, gözünden akan iki damla gözyaşını eliyle silerek; "Doğru söylersiniz.<br />

Ama inanıyorum ki, benim ona olan sevgim ve onun bana olan ihtiyâcı, bize asıl vazifemizi<br />

unutturacak kadar fazladır. Dostluğumuz, sohbetimiz, birçok vatandaşın işinin yarım<br />

kalmasına sebeb olacak. Sonunda dayanamayıp pâdişâhlığı bırakmak isteyecek. Şimdi<br />

anladınız mı? Sultânı niçin kabûl etmediğimi?" buyurdu.<br />

Sultan İkinci Bâyezîd-i Velî, Ebü'l-Vefâ hazretlerini çok sever ve üstün tutardı. Kızını<br />

evlendirirken, nikâhı teberrüken Vefâ hazretlerinin yapmasını ve onun huzûrunda olmasını<br />

istedi. Vefâ hazretlerine kırk bin akçe göndererek durumu arzetmişti. Fakat Vefâ hazretleri<br />

bu hediyeyi kabûl etmedi ve; "Muhyiddîn Konevî Efendi vardır. Fakirdir, bu parayı ona<br />

verirsiniz. Bereketli bir zâttır. Onu getiriniz, bu işi o yapsın." buyurdu. Bunun üzerine o zâtı<br />

getirip, nikâhı kıydırdılar.<br />

Bir bahar günü, Vefâ hazretlerine; mevsim güzel, hava çok hoş. Allah'ın rahmet eserlerini<br />

görmeniz için dışarı çıkmanızı istirhâm ederiz dediklerinde; "Bugün müsâade edin. Akşam,<br />

her zaman yediğimden bir lokma daha fazla yiyeyim de, dışarı çıkacak kuvvetim olsun."<br />

buyurdu.<br />

Kendisine, şehrimize, şu kadar ağırlıktaki taşı kaldıran ve şu kadar ağır yük taşıyan birisi<br />

geldi dediklerinde; "Abdest ibriğini taşımak, ondan zordur." buyurdu. Bu ne doğru ve ne<br />

güzel bir cevaptır. Çünkü, ağır taşı kaldırma ve ağır yük taşımada nefsin hazzı vardır. Bunun<br />

için nefse kolay gelir. Abdest ibriğini taşımakta ise, nefse muhâlefet vardır. Bunun için nefse<br />

daha zor ve daha ağır gelir.<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri astronomi ve astroloji ilimlerine vâkıftı. Çok talebe yetiştirdi. Güzel<br />

halleriyle meşhûr oldu.<br />

Sultan İkinci Bâyezîd-i Velî, Ebü'l-Vefâ hazretlerini çok severdi. İlminin, yaşayışının hayrânı<br />

idi. Bu sebepten vefât ettiği zaman cenâze namazında bulundu. Hattâ o esnâda, kefenini açıp,<br />

yüzüne bakarak, eskiden beri olan hasret ateşini bir parça gidermek istedi. Kefenini açıp<br />

baktıklarında,Ebü'l-Vefâ hazretleri yüzünü sağ eliyle kapatmıştı."<br />

Ebü'l-Vefâ hazretlerinin türbesinin duâ edilen penceresinde şu beyitler yazılıdır:<br />

Muktedây'ı ehl-i mânâ, Muslihuddîn Ebü'l-Vefâ<br />

Uyûn-ı uşşâka hâk-i merkadidir Tûtiyâ<br />

Mânâsı:<br />

(Muslihuddîn Ebü'l-Vefâ, mânâ ehlinin, evliyânın uyduğu kimsedir.<br />

Mezarının toprağı, âşıkların gözlerine sürmedir.)<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri adına Konya'da bir câmi, İstanbul'da ise câmi, medrese, hamam, dergâh,<br />

halvethâne ve türbe inşâ edilmiştir.<br />

Şeyh Vefâ hazretlerinin eserleri şunlardır:<br />

1) Makâm-ı Sülûk: Tasavvuf ile ilgili olup, Türkçe ve üç yüz doksan altı beyitlik manzûm<br />

bir eserdir. Tasavvufî, ahlâkî mevzûları şiir yoluyla anlatmıştır. Bu eseri, edebiyât ve şiir<br />

bakımından da kıymetlidir.<br />

2) Şâz-ı İrfân: Türkçe ve manzûm bir eserdir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!