22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Dört iş vardır ki, onlardan sakınmak lâzımdır: 1)Pâdişâhın zulme rızâ göstermesi, 2)Âlimin<br />

ilmini, dünyâlık ve dünyâ makamlarını elde etmeye vâsıta yapması, 3)Tüccarın bu işini mal<br />

toplayıp insanlar arasında parmakla gösterilmeye vâsıta yapması, 4)Tövbe edip tasavvuf<br />

yoluna girenin, riyâzet ve mücâhede ettiği halde, tasavvufun hakîkatından gâfil, habersiz<br />

olması. Böyle olanların Allahü teâlânın gazâbına ve azâbına uğrayıp, Cehennem'e girmesi<br />

muhakkaktır."<br />

Buyururlar ki: Tövbenin icâbı, ibâdettir. Bir büyüğe bağlanmanın icâbı ise, ona itâattir.<br />

Kulluğun icâbı, tövbe etmek, dâimâ Allahü teâlâyı anıp, ibâdet üzere olmak ve her zaman<br />

hocasına itâattan ayrılmamaktır.<br />

Şeyh Ömer Bekrî anlatır: Hocam Şeyh Vecîhüddîn ile hacca gidiyorduk. Azıksız, bineksiz<br />

yola çıktık. Biraz yol gittik. Bir yere vardık. Açlıktan gâyet zayıf düştük. Öyle bir yerde<br />

bulunuyorduk ki, insan olması ihtimâli yoktu. Hocam Şeyh Vecîhüddîn sırtını bir yere<br />

dayayıp oturdu. Bu fakire; "Biraz etrafta dolaş, ola ki bir çobana rastlarsın da ondan bize<br />

yiyecek bir şeyler temin edersin." buyurdu. Peki deyip, etrafta dolaşmaya başladım. Bir<br />

müddet sonra sürüleriyle berâber bir çobana rastladım.Beni görünce hâlimi sordu. Ben de<br />

olanları anlattım. Bana yeni pişmiş ekmek ile su verdi. Onları alıp hocam Şeyh Vecîhüddîn'e<br />

götürdüm. Ekmeğin bir kısmını yedik. Su ile ihtiyaçlarımızı giderip, abdestimizi tâzeleyip,<br />

akşam namazımızı kıldık. Hocamızın bereketiyle tâ Hicaz'a varıncaya kadar, ne o ekmek<br />

bitti, ne o su tükendi. Neşeli bir vakitlerinde hocama, o yolculuğumuzda öyle kuş uçmaz,<br />

kervan geçmez yerde nasıl tâze ekmek ve su bulduğumuzu sordum. Buyurdu ki: "Öyle bir<br />

yerde bulduğumuz o tâze ekmek ve su, sıkıntı ve meşakkatli zamanlarda sevdiklerine Allahü<br />

teâlânın ihsân ettiği bir sofradır. Yoksa, sen de gördün orada kimsecikler yoktu!"<br />

1) Lemezât (Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4536) v.70<br />

VEFÂ KONEVÎ;<br />

İstanbul'daki meşhûr velîlerden. İsmi Mustafa bin Ahmed, lakabı Muslihuddîn'dir. Şeyh<br />

Vefâ, Ebü'l-Vefâ, İbn-ül-Vefâ da denir. Konya'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.<br />

1490 (H.896) târihinde İstanbul'da vefât etti. İsmi verilen Vefâ semtinde kendi adıyla anılan<br />

câminin sol tarafına defnedildi. Sonradan kabr-i şerîfi üzerine yeşil kubbeli bir türbe yapıldı.<br />

Vefâ Konevî hazretleri, ilk tahsîlini yaptıktan sonra, Edirne'de Debbaglar Câmii imâmı Şeyh<br />

Muslihuddîn'e talebe oldu. Bir müddet bu hocasından ilim öğrenip feyz aldı. Sonra hocasının<br />

tavsiyesi üzerine evliyânın büyüklerinden Abdüllatîf-i Kudsî hazretlerinin sohbetlerinde<br />

bulundu. Hem din, hem de fen ilimlerinde mütehassıs olarak yetişti. Tasavvuf ilminde ve<br />

hâllerinde de yetişip yükseldi.<br />

Şeyh Vefâ hazretleri, bir ara hacca gitmişti.Hacdan deniz yolu ile dönerken, yolda hıristiyan<br />

korsanları tarafından gemisi yağma edilip, kendisi de esir edildi. Rodos Adasına götürülüp<br />

hapsedildi.Zamânının gözüpek kahramanlarından Kahramanoğlu İbrâhim Bey tarafından, esir<br />

alanlara para verilmek sûretiyle esâretten kurtarıldı.Hürriyetine kavuştu.İstanbul'a<br />

dönüşlerinde, şimdi kendi ismi ile anılan "Vefâ" semtine yerleşti. Vefâtına kadar burada<br />

yaşadı. İnsanlara doğru yolu göstermek, dînimizin emir ve yasaklarını bildirmek ile meşgûl<br />

oldu.<br />

Sözleri gâyet beliğ ve açık olup, dinleyenlerin kolaylıkla anlayabileceği şekildeydi. Çok<br />

ibâdet ettiğinden, sohbetine gelenleri, ancak belli vakitlerde kabûl ederdi. Sohbetleri pek tatlı<br />

olup herkesin onu dinlemek ve yüzünü görmek için âşık olduğu bir zâttı. Sözleri hikmetli ve<br />

nükteli idi. Din husûsunda hiç tâviz vermezdi. Bu hususta titiz ve celâlli idi. Dünyâya düşkün<br />

olanlara iltifât etmez, dervişlerle, dünyâya düşkün olmayanlar ile sohbet etmeyi severdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!