22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yolunda bulunanlara has terbiye usûlleriyle, mânevî makamlara kavuştu. Bu yolun vazîfeleri<br />

ile meşgûl olarak yükselip, kemâle geldi.<br />

Hocası, kavuştuğu mânevî makamlara ve hâllere onu da çıkardıktan sonra icâzet, diploma<br />

verdi.<br />

Şeyh Zeynüddîn Hafî, Abdürrahîm Merzifonî'de gördüğü çalışkanlık, kabiliyet, doğruluk,<br />

sadâkat ve bağlılığı 1428 yılında Herat'ta verdiği icâzetnâmesinde şöyle anlatmaktadır:<br />

"Hamd ü senâdan sonra şunu söyliyeyim ki: Velîlerin yolunda giden ve bu yoldan başkasına<br />

yüz çeviren, çalışmasında ciddî ve samîmî olan, irâdesi tam bir mübârek oğul ki Emir Azîz-i<br />

Rûmî'nin oğlu Mevlânâ Nizâmeddîn Abdürrahîm'dir. Allah onu tarîkatinde istikâmet üzere<br />

gitmesinde sâbit kılıp devamlı eylesin."<br />

Hocası ayrıca Abdürrahîm'e Vesâyâ-yı Kudsiyye kitabını ve Şihâbüddîn-i Sühreverdî'nin<br />

(r.aleyh) Avârif-ül-Meârif ve İ'lâm-ül-Hudâ kitaplarından ders okutma iznini verdi.<br />

Bundan sonra, doğru yolun rehberi olarak, insanlara Allahü teâlânın dînini öğretmek, onları<br />

terbiye etmek ve yetiştirmek üzere, hocası tarafından, baba memleketi olan Merzifon'a<br />

gönderildi.<br />

Abdürrahîm-i Merzifonî, Zeynüddîn-i Hafî'nin elini öpüp hayır duâsını alarak ayrıldıktan<br />

sonra, hocası ardından bakıp;<br />

"Bir ateş kütüğin yakduk<br />

Diyâr-u Rum'a atduk."<br />

buyurdu.<br />

Zeynüddîn-i Hafî hazretleri bu beyti ile talebesinin yüksekliğini ve onun Anadolu'daki<br />

görevinin ehemmiyetini işâret ediyordu.<br />

Gerçekten şeyhinin "Aşk ateşi" diye övdüğü Abdürrahîm hazretlerinin kalbi ilâhî aşkla dop<br />

doluydu. Yanık ve içli şiirler söylerdi. Zaman zaman;<br />

"Tövbe yâ Rabbî! Hatâ yoluna gitdüklerüme,<br />

Bilüp itdüklerüme, bilmeyüp itdüklerime."<br />

diyerek gözlerinden yaşlar döker, kalbi Allahü teâlânın korkusundan titrerdi.<br />

Abdürrahîm hazretlerinin Merzifon'a gelmelerinden sonra burası ülkenin dört bir tarafından<br />

feyz almak ve ilminden istifâde etmek isteyenlerin akınına uğradı. Bunu duyan İkinci Murâd<br />

Han, ilminden daha geniş bir kitlenin faydalanmasını sağlamak üzere kendisinden<br />

Merzifon'daki Çelebi Sultan Mehmed Medresesi'nde müderrislik yapmasını istedi. Kabul<br />

buyurunca, beş akçe ile müderris tâyin etti. Daha sonra, 1439 yılında yevmiyesi, üç akçe<br />

ilâve ile sekiz akçeye çıkarıldı.<br />

Bâzı kimseler şeyhin müderrislik görevini ve tâyin edilen ücreti kabul etmesini onun dünyâya<br />

olan rağbeti şeklinde yorumladılar. Buna karşı Abdürrahîm hazretlerinin cevâbı:<br />

"Çeşitli eller yerine bir el tuttuk. Bu lokma ile nefsin ağzını kapattık." oldu.<br />

Tasavvuf yolunda bulunanlar, yedikleri, içtikleri şeylerin ve kullandıkları eşyânın helâl<br />

olmasına çok dikkat ederlerdi. Pekçok kimse, helâl olduğu şüphelidir diye, sultanlardan gelen<br />

hediye ve ihsânları kabûl etmezlerdi. Kabûl etseler de, fakir ve yoksullara dağıtırlardı. Sultan<br />

İkinci Murâd Han, her şeyiyle âdil bir sultan olduğundan; Abdürrahîm bin Emir Merzifoni<br />

ondan maaş almakta mahzur görmedi.<br />

1465 yılında vefâtına kadar pekçok talebe yetiştirdi. Talebelerinin içinde zamânının meşhûr<br />

şâirleri de vardır.<br />

Abdürrahîm hazretlerinin mübârek kabirleri Merzifon'da Câmi-i Cedîd mahallesi Eren

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!