22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hem de pek memnun oldu. Derhal huzuruna gidip hürmetle elini öperek teşekkür etti.<br />

İbn-i Şühbe şöyle anlatmıştır:<br />

Hanımımın bir örtüye ihtiyâcı vardı. Satın almamı istedi. Borcum olduğunu, bu sebeple<br />

alamayacağımı söyledim. O gece uyudum. Rüyâda bana; "İbrâhim Halîlullah'ı görmek<br />

istersen, Abdullah bin Abdülazîz el-Yuneynî'ye bak!" dendi.<br />

Sabahleyin, Abdullah el-Yuneynî'nin bulunduğu yere gittim. Beni görünce, beklememi<br />

istediler ve evlerine gidip geldiler. Berâberlerinde, bir örtü ve borcum kadar para vardı.<br />

Onları bana verdi. Alıp evime döndüm.<br />

Abdullah bin Abdülazîz hazretlerinin vefâtı şöyle anlatılır:<br />

Bir cumâ günü yıkanmak üzere hamama gitti. Cumâ namazı için gusl abdesti aldı. Sonra<br />

câmiye gelip, cumâ namazını kıldı. Sonra Dâvûd ismindeki müezzine; "Ey Dâvûd! Sen<br />

cenâze yıkar mısın? Yarın sabah bak neler olacak!" dedi.<br />

Müezzin bir şey anlamayıp; "Efendim biz sizin emrinizdeyiz." diyebildi.<br />

Oradan ayrılıp dergâhına geldi. Talebelerini, her zaman altında oturduğu ağacın yanına<br />

çağırdı ve; "Beni, buraya defnedin!" diye vasiyet etti. O gece bütün talebeleriyle sohbet etti<br />

ve onlara ayrı ayrı duâ etti. Talebelerinden biri; "Efendim zât-ı âliniz için, tatlı menbâ suyu<br />

getirmişler içer misiniz?" diyerek ikrâm etti.<br />

Suyu alıp içti. Kalanıyla da abdest aldı. Sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra, her zaman<br />

çıktığı minderin üzerine çıkıp, kıbleye doğru bağdaş kurup oturdu. Her zaman olduğu gibi<br />

tesbihi elinde idi. O hâlde hiç kimse ile konuşmadı. Herkes onun uyuduğunu zannedip<br />

yavaşça oradan ayrıldı.<br />

Bir ara hizmetçisi bir şey sormak için yanına girdi. Uyuyor zannederek geri çıktı. Bir süre<br />

sonra; "Hocamız bu kadar geç kalmazdı!" diye düşünerek, tekrar odaya girdi ve; "Yâ Seyyidî,<br />

ey efendim!" diye seslendi. Ebû Osman el-Yuneynî hiç ses vermedi. Yanına gidip baktığında,<br />

vefât ettiğini gördü. Hemen Melik Emced'e haber verdiler. Derhal dergâha geldi. Ebû Osman<br />

Abdullah'ın hiç renginin değişmediğini ve bağdaş kurmuş bir hâlde vefât etmiş olduğunu<br />

gördü. Cenâze işlerine başladıklarında Müezzin Dâvûd gelip, Ebû Osman Abdullah'ı yıkadı.<br />

O zaman Müezzin Dâvûd'a; "Yarın sabah bak neler olacak." demesinin, vefâtına işâret<br />

olduğunu anladılar. Vasiyeti üzere, talebeleriyle altında sohbet ettiği ağacın dibine<br />

defnedildi. Daha sonra buraya velilerden pek çok kimse defnedildi.<br />

Abdullah bin Abdülazîz el-Yuneynîhazretleri bir şiiri devamlı okuyup, ağlardı. Bu şiirin<br />

mânâsı şöyledir:<br />

"Ey benim şefâatçım! Bütün arzum, özlem ve iştiyâkım sizedir. Bütün kerîmler, cömertler<br />

kendilerinden şefâat istenilince kâbûl ederler. Benim özrüm, sizin arzunuzda esir olmaktır.<br />

Aşk ateşiyle yanıp esir olan kişilerin boynu bükük olur. Benim size olan bu özrümü kâbûl<br />

ederseniz ne iyi ve ne güzeldir. Eğer kabûl etmezseniz, seven büyük bir yük yüklenmiştir.<br />

Size karşı benim sabrım vardır. Benim için bu sevgiliye kavuşmak, ulaşmak vardır."<br />

BUNLAR ŞARAPTI<br />

Kâdı Yâkûb şöyle anlatır:<br />

Birgün Şam'da bir mescidin kenarındaydım. Orada bir köprü vardı. Hava çok sıcaktı.<br />

Abdullah el-Yuneynî, abdest almak için dereye indi. O sırada bir nasrânî, şarap yüklü katırı<br />

ile köprüden geçiyordu. Katır bir ara ürktü ve yük yere yıkıldı. Çevrede başka kimse yoktu.<br />

Abdullah el-Yuneynî, yukarı çıkıp bana; "Yükü yüklemeye yardım et!" dedi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!