22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

una bir mânâ veremeyip, birbirlerine baktılar ve içlerinden; "Bir hikmeti vardır. Evliyâ boş<br />

söz söylemez." diye geçirdiler. SonraAbdullah Efendi içeri girip Ünsî Efendinin elini öptü ve<br />

oturdu. Ünsî Efendi ona bakıp; "Abdullah, kâdılık talebinde misin?" buyurdu. O da; "Hâşâ<br />

efendim. Öyle bir niyetim yoktur. Aklımdan da geçmez. Estağfirullah, Allahü teâlâya<br />

sığınırım efendim." dedi. Ünsî Efendi, "Seni kâdı zannettim. Ama bu, söz tutmamaktan<br />

oldu." dedi. Sohbetten sonra herkes dışarı çıktı. Birbirlerine; "Abdullah Efendinin acaba ne<br />

kusuru oldu?" dediler. Sonra da söz tutmamaktan Allahü teâlâya sığındılar. Aradan bir zaman<br />

geçti. Bir gün AbdullahEfendi ile talebe arkadaşı Sâatî Ahmed Ağa, Ünsî Efendiden icâzet,<br />

diploma istediler. Ünsî Efendi bunlara; "Size izin verip birer memlekete göndermek<br />

mümkündür. Lâkin hevâ ve arzulardan geçmek lâzımdır. Nefsin hevâsına, isteklerine tâbi<br />

olmaktan sakınmak gerektir. Mâdem ki arzu ve istek gâliptir, ona Hakk'ın sırrı açılmaz.<br />

Hevâcının huzûru, hevâ ve arzusuyladır. Basîret üzere olmak lâzımdır." buyurdu. Aradan<br />

birkaç ay geçti. Ünsî Efendi hazretleri bu ikisine diploma verdiler ve Abdullah Efendiyi<br />

Kefe'ye, Sâatî Ahmed Ağayı da Sinop'a irşâd ve hizmete göndermek istediler. O zaman<br />

Ahmed Ağa vâlidesini bahâne edip Sinop'a gitmedi. Daha birçok özürler ileri sürdü. Boğazda<br />

yakın bir yere gitmek istedi. Bu isteği kabûl edilmedi. Abdullah Efendi ise, evini barkını,<br />

mallarını neyi varsa satıp deniz yoluylaKefe'ye gitti. Orada büyük îtibâr ve hürmet gördü.<br />

Pekçok kimse hizmetinde bulundu. Bütün ihtiyaçları karşılandı. Rahat etti. Zengin oldu. Bir<br />

zaman sonra nefsine uyup yerine birisini bırakıp çoluğu çocuğu ile birlikte İstanbul'a döndü.<br />

Bir gün onu Ünsî Efendinin talebelerinden birisi Fâtih Câmiinde görüp; "İzinsiz niye<br />

döndünüz?" dedi. O da; "Tatarlarla geçinemeyip yerime birisini bıraktım. Sonra dönmemin<br />

ne mahzuru var." diye cevap verdi. Bu haber Ünsî Hasan Efendiye de ulaştı. Ünsî Efendi<br />

hiçbir şey söylemediler. Bir ara Abdullah Efendi, Şeyh Ünsî Hasan Efendiye geldi. Elini<br />

öpüp oturdu. Hasan Efendi ona heybetle nazar edip; "Niye geldinAbdullahEfendi?" buyurdu.<br />

O da bir takım özür ve bahâneler uydurdu. Hasan Efendi bunları kabûl etmediler. İltifat<br />

etmeyince, üzüntü ile oradan ayrıldı. Abdullah Efendinin İstanbul'da çok tanıdığı vardı. Bu<br />

sâyede kâdı oldu ve vazîfeye başladı. Vefâtına kadar kâdı olarak kaldı.<br />

Abdullah Efendi anlatır: "Ben kendime ettim. Bu belâ bana nefsimi terk edemememin<br />

netîcesi olarak geldi. Hasan Efendi bana önceleri; "Seni kâdı zannettim." buyurmuştu. Sonra<br />

bana; "Kâdılık talebinde misin?" buyurmuştu. Şimdi bu hâlime ağlarım. Benim bu hallere<br />

düşeceğimi önceden anlamıştı." dedi.<br />

DERVİŞİN GÖNLÜ ÇATAL OLMAMALI<br />

Yaycı Mustafa Dede isminde birisi, Şeyh Ünsî Hasan Efendinin sohbetlerine gelir<br />

giderdi.Nerede bir şeyh görse gider onunla görüşür, ona hizmet eder, ona meyl ve sevgi<br />

beslerdi. Bir gün onu Ünsî Efendiye medhettiler. O ise, onun bu hâlini beğenmezdi. Yaycı<br />

Mustafa Efendi, birçok kimse peşinde koşmuş ama teslim olmamıştı. Bir gün Ünsî Efendi<br />

sohbetinde; "Dervişin gönlü çatal olmamalıdır. Zîrâ gönülde ikilik, şirktir. Dervişin hocasına<br />

sevgisi sağlam olmalı. Şöyle ki: Bütün âlem şeyh ve mürşid dolsa, Allahü teâlânın feyzi bana<br />

ancak hocamdan gelir demelidir. O kişi mahrum kalmaz. Lâkin onun şeyhim dediği<br />

İslâmiyete tam mânâsıyla uymalıdır. Yoksa nefs ve şeytana tâbi şeyh sûretindeki kimseler<br />

şeyh olamazlar." buyurdu. Sohbetini dinleyenler bu sözlerin niçin, neden söylendiğini önce<br />

anlayamadılar. Yine bir gün Ünsî hazretleri; "Yaycı bu senin zannettiğin şey âdetullaha<br />

aykırıdır, olmaz. İmkânı dahi yoktur. Böyle bir mürşide kavuşamazsın. İstifâden hiç olmaz.<br />

Sonra pişmanlığın faydası yoktur. Bektâşî sûretinde, hevâ ve arzulara tâbi, dilinin dîne aykırı<br />

sözlerini fazîlet zannedersin. Peygamber efendimizin beğenmediği kimseler içinde olmaktan<br />

sakınmak lâzımdır." buyurdular. Öteden beri Ünsî Hasan Efendinin söylediği sözlerin kimin<br />

için olduğu anlaşılmış oldu. Daha sonra durumu öğrenenler, Yaycı Mustafa'dan tövbe<br />

etmesini ve bir büyüğe tâbi olmasını söylediler. Yaycı bu söylenenlere sükût etti. Oradakiler;

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!