22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Acemağa CâmiindeHasan Efendi isminde bir zât varmış, uygunsuz haller ve işleri yaparmış.<br />

Bana onu zemmedip kötülediler. Ben de onu nefyetmeyi, uzaklaştırmayı niyet etmiştim."<br />

dedi. O kimse bunu duyunca; "Efendim! Sakın öyle bir işe kalkışmayın." dedi. Orada Hasan<br />

Efendinin talebelerinden birisi vardı. Bunu duyunca Paşaya Hasan Efendinin üstünlüklerini,<br />

güzel hallerini, dünyâya düşkün olmadığını anlattı ve hakkında söylenen şeylerin iftirâ<br />

olduğunu belirtti. Paşa bunun üzerine niyetinden vaz geçip ona ikrâm ve iyilik yapmak,<br />

duâsını almak istedi ve; "Hakîkaten gece gördüğüm ateş, ona olan haksızlık niyetimin sebebi<br />

idi." dedi ve şüphesi kalmadığını belirtti. Sonra Ünsî Hasan Efendiye birkaç kese altın<br />

gönderdi ve duâ istedi. Ayrıca; "Ona lâyık bir dergâhı da hizmetine vereceğim." diye haber<br />

gönderdi.<br />

1683 senesi İstanbul'da Alay Köşkü yakınında Karaköy mahallesinde Saçlı Emir Dergâhı,<br />

diğer bir adı ile Aydın Dede Dergâhı boşaldı. Mustafa Paşa derhal buranın Şeyh Ünsî Hasan<br />

Efendiye verilmesini emrettiler. Berâtını, izin belgesini ona gönderdiler. Berât önlerine<br />

konunca, Hasan Efendi; "Paşa oğlumuzun selâmını aldık. Biz dahi selâmlar ederiz. Bu<br />

câmide yirmi senedir Rabbimizi zikrederiz. Burası dahi dergâhtır. Orasını hakkı olan birine<br />

versinler." buyurdu. Berâtı da, getiren kişiye iâde edip kabûl etmedi.Daha sonraları binbir<br />

ricâ ve minnetle, Ünsî Efendi mecbur kalıp Saçlı Emir Dergâhına geçmeyi kabûl etti.<br />

Mustafa Paşa da onun bu kabûlünden çok memnun oldu.<br />

Şeyh Ünsî Efendinin birçok kerâmetleri görüldü. Sâdık talebelerini çok sever, sıkıntılı<br />

anlarında onların imdatlarına, yardımlarına koşardı.<br />

Sevdiklerinden Mehmed Ağa, resmî bir görevle Rumeli taraflarına gönderilmişti. Bir gün<br />

MehmedAğanın haydutlar tarafından katledildiği haberi geldi. Dergâhtaki talebeler bu<br />

durumu Ünsî Hasan Efendiye bildirdiler. Hasan Efendi tebessüm edip; "Onun aslı yoktur."<br />

buyurdu. Hakîkaten aradan bir zaman geçtikten sonra, Mehmed Ağa ansızın çıkageldi.<br />

Dergâhtakiler ona; "Sizin ölüm haberinizi aldık. Bunu hocamıza haber verdik, lâkin o; "Aslı<br />

yoktur. O ölmedi, yaşıyor." diye cevap verdi." dediler. Bunun üzerine Mehmed Ağa sükût<br />

edip onlara bir şey söylemedi. Daha sonra Ünsî Efendinin huzûruna çıktı. Ünsî Efendi onu<br />

görür görmez; "Mehmed Dedeyi gördün mü?" dedi. Oradakiler bir şey anlamadılar ve<br />

içlerinden Şeyh hazretleri ile onun arasında böyle konuşmalar olur dediler. Sonra diğer bir<br />

kısmı MehmedAğadan "Hocamız sana Dedeyi gördün mü? diye buyurdu, bu nedir?" diye<br />

sorduklarında, şöyle anlattı: "Onu şimdi söylemek uygundur. Zîrâ hocamızın bir kerâmeti ve<br />

himmeti, yardımı ortaya çıkmış olur." dedi ve anlatmaya başladı:<br />

"Rumeli'deki vazîfemi tamamladıktan sonra bir kervanla geri dönüyordum. Yol üzerinde bir<br />

ormana girdik. Fakat orada baskına uğradık. Haydutlar kervandaki insanların hepsini<br />

öldürdüler ve malları yağma ettiler. Sıra bana geldi. O sırada çok korktum. Hocam Ünsî<br />

Hasan Efendiyi hatırıma getirdim. Birden onu karşımda hazır gördüm. Bana bakıp; "Gel."<br />

buyurdu. Ben de ardınca gittim. Haydutlar bizi görmediler. Bir dağ üzerine çıktı, ben de<br />

çıktım. Sonra bana; "Bu dağın ilerisine git." diye işâret buyurdu ve kayboldu.Ben işâret<br />

edilen tarafa giderek düz bir yere ulaştım. Orada bir takım insanlar vardı, beni görünce<br />

hemen yanıma koştular ve hâlimden sordular. Ben arkamdaki dağın ötesinde haydutlar<br />

olduğunu ve kervanı soyup kervandakileri katlettikleri haberini verdim. Bunun üzerine onlar;<br />

"Biz de işittik. Ne zaman oldu." dediklerinde; "Az önce." dedim. Bunun üzerine onlar; "Bu<br />

dağın ilerisinde ormanlık yer yoktur. Haydutlar da buralarda bulunmaz." dediler. Ayrıca bana<br />

geldiğim yeri sordular. Ben söyleyince; "Senin söylediğin yer buralara çok uzaktır." dediler.<br />

O zaman ben, şeyhim Ünsî Efendinin kerâmetiyle kurtulduğumu, buralara kadar getirilerek<br />

selâmete erdiğimi anladım. İstanbul'a gelip huzûruna çıktığımda; "Mehmed Dedeyi gördün<br />

mü?" dediği hakîkatte kendisi idi."<br />

Bir başka talebesi anlatır: "Ben hamama gittiğimde iyice yıkandıktan sonra bir tas içindeki<br />

suya okuyup sonra başımdan aşağı dökmeyi âdet edinmiştim. Bu hâlimi kimseye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!