22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hasan Efendiye iltifât etti. Osman Efendi sonra edeple dışarı çıktı. O zaman ben KarabaşAli<br />

Efendi ile bir mikdâr konuştum. Hasan Efendi sükût etti. Yarım saat kadar bir zaman geçti.<br />

Sonra oradan ayrılmak için Hasan Efendiye; "Kalk gidelim. İkindi olacak." dedim. Berâberce<br />

kalktık. Şeyh Karabaş Ali Efendiden izin istedim. Hasan Efendi, Şeyhin mübârek ellerini ve<br />

dizini öptü. Onun hâlini değişmiş gördüm. Sonra dışarı çıktık. Ona; "Hasan Efendi, şeyhin<br />

elini ve dizini öptünüz. Senin hiç kimseye böyle yaptığın yoktu." dedim. Hasan Efendi sustu<br />

ve durdu. Ben; "Buyrun gidelim." dedim. O zaman; "Siz buyurun gidin. Ben gitmeyeceğim.<br />

Burada kalacağım." dedi. Hayret ettim ve; "Burada nasıl kalırsınız? Senin medresede odan<br />

var. Kitapların ve eşyâların var. Bunları nasıl fedâ edersin? Burada kalman olmaz. Gel<br />

gidelim. Sonra yine geliriz." dedim. O, büyük bir kararlılıkla; "Medresedeki odam, bütün<br />

kitaplarım, hepsi senin olsun." dedi ve anahtarını çıkarıp bana verdi. Sonra da; "Talebelerime<br />

söyle kendilerine başka hoca bulsunlar. Bundan sonra ben İstanbul yakasına gitmem. Meğer<br />

izin ola." dedi ve hakîkaten Üsküdar'da hazret-i Şeyh Karabaş Ali Efendinin dergâhına gidip<br />

hizmetinde kaldı. Çok ısrar ettimse de çâre olmadı."<br />

Ünsî Hasan Efendi, hazret-i Şeyh Karabaş Ali Efendinin dergâhında mücâhede ile, nefse zor<br />

gelen ve nefsin istemediği şeyleri yapmakla meşgûl oldu. Şeyh Karabaş Ali Efendi onun bu<br />

husustaki gayretini görünce; "Otuz iki bin kişi bizim elimizde tövbe edip yolumuza girdi. Altı<br />

yüz seksen beş halîfem, önde gelen talebem var. Lâkin Hasan Efendi gibisi yok. O, Allahü<br />

teâlâyı bilir ve hakîkatlere âşinâdır." buyurdu.<br />

Bir gün Şeyh Karabaş Ali Efendi, Hasan Efendiyi huzurlarına istedi. Birisi gidip haber verdi.<br />

Hasan Efendinin o esnâda başında siyah sarık vardı. O; "Hocamın huzûruna böyle girmek,<br />

yolumuz edebine uymaz." deyip başına beyaz sarık sarmak istedi. Fakat yenisini sarmak için<br />

zaman yoktu.Hemen sarığının üzerine beyaz bir gömlek parçası sardı ve hocasının huzûruna<br />

koştu.Hocası gecikmesi sebebiyle ona; "Niçin geç geldin?" dedi. Hasan Efendi de; "Efendim<br />

biraz geciktim. Affediniz." dedi. O zaman Karabaş Ali Efendi; "Beriye gel." buyurdu. Hasan<br />

Efendi yaklaştığında, Karabaş Ali Efendi onun başındaki sarığın üzerine sardığı beyaz<br />

gömlek parçasını çözüp alınca, siyah başlığı meydana çıktı. O zaman; "Ey Hasan! Bize karşı<br />

edebi gözetirsin. Bundan sonra yanımıza geleceğinde dilediğin şekilde ve zamanda<br />

gelebilirsin. Bu sana izindir." buyurdu. Talebeler içinde Hasan Efendiden başkasına bu izin<br />

verilmedi.<br />

Bir gün cihân pâdişâhı Sultan Mehmed bin Sultan İbrâhim Hanın çuhadarlarından<br />

KaraMehmed isminde birinin dizlerine sızı inip, kötürüm oldu. Pâdişâh, hekim başısıSâlim<br />

Efendiye; "Şu çuhadarımız iyi olmalıdır." diye tenbih etti. Sâlim Efendi bu ferman üzerine<br />

çuhadar efendiye çeşitli ilaçlar tatbik etti ise de fayda vermedi. Saray hekimleri ve şehirdeki<br />

diğer tabibler ona faydalı ilaç bulamadılar. Pâdişâh bir gün çuhadarının yattığı odayı teşrif<br />

ettiler, hâlini sordular ve; "Mehmed nicesin, iyi olabilecek misin?" dedi. Çuhadar da;<br />

"Pâdişâhım, bana verdikleri hiçbir ilaç fayda vermedi.Çâre olarak sâlih bir kimsenin şifâlı<br />

duâsına muhtâcım." dedi.Pâdişâh; "Şimdi böyle şifâlı nefes sâhibi ve ağzı duâlı kimdir?"<br />

dedi. O da; "Pâdişâhım, Üsküdar'da Vâlide Atik Câmiinde Şeyh Karabaş Ali Efendi<br />

mâlumunuzdur." dedi.<br />

Pâdişâh hemen hatırladı. Zîrâ onun vâzlarını dinlemişti. Hemen Haseki Ağaya emretti ve;<br />

"Hemen Üsküdar'a var. Şeyh Karabaş Ali Efendiye selâm ve hürmetlerimi arzet. Eğer<br />

kendileri gelirler ise teşrif edip çuhadarımıza duâ etsinler. Yok, gelemeyip halîfesini, vekîlini<br />

gönderirlerse, onu saygı ve hürmetle getiriniz." dedi. Haseki Ağa derhal Üsküdar'a geçti.<br />

Şeyh Karabaş Ali Efendinin huzûruna çıktı.Pâdişâhın ricâsını bildirdi. Şeyh hazretleri, Hasan<br />

Efendiyi çağırttı, ona; "Hasan Efendi! Var şu hastayı bir gör ve ona duâ okuyuver." buyurdu.<br />

Hasan Efendi; "Peki efendim!" deyip Haseki Ağa ile birlikte saraya geldiler. HasanEfendi,<br />

çuhadarın odasına girdi. Hasta Kara Mehmed Ağa, HasanEfendiyi gördüğü an ağlamaya<br />

başladı. "Efendim sizlere hürmet için ayağa kalkamadım. Af buyurun." dedi. Hasan Efendi<br />

ona teselli verip; "Sakın üzülme, gam çekme. İyi olursun. Hemen ayaklarını önüme uzat!"

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!