22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yapmış, 1608 târihinde vefât etmiştir.<br />

Kutub İbrâhim Efendi, Azîz Mahmûd Hüdâî'nin sohbetlerinde kemâle geldi. Rivâyete göre,<br />

Üftâde Efendi bir gün Azîz Mahmûd Hüdâî'ye; "Bizim evlâdımızdan biri size talebe olacak<br />

ve sizin vâsıtanızla hakîkat sırrına kavuşacaktır." demiş, böylece torununun Hüdâî'den hilâfet<br />

alacağını kerâmetiyle haber vermiştir. Kutub İbrâhim Efendi, hilâfet alıp Bursa'ya dönerken;<br />

"Sultanım ne kadar zaman sonra ziyârete müsâde buyrulur?" diye arz edince, Hüdâî; "Biz<br />

sizin hizmetiniz için bu vakte kadar tevakkuf eyledik (bekledik)." diye cevap verdi.<br />

Kutub İbrâhim Efendi 1628'de Bursa'ya vardığında, Azîz Mahmûd Hüdâî'nin vefât haberi<br />

geldi. Kutup İbrâhim, Bursa'da dedesinin zâviyesinde 50 seneden fazla talebe yetiştirmekle<br />

meşgûl oldu. İnsanlara doğru yolu anlattı. Vefâtı yaklaştığı zaman; "Ben vefât edince naaşımı<br />

türbeye defnetmeyin. Dedemin huzûrunda cesedimin dahi ayak uzatması rûhumu sıkar."<br />

buyurdu. 1678 (H.1089) senesinde vefât eden Kutub İbrâhim Efendi, vasiyeti üzerine Üftâde<br />

hazretlerinin türbesinin dışına defnedildi. Vefâtına;<br />

"Göçdi bin seksen dokuzda Cennet'e Kutb-ı zaman"<br />

mısraı târih düşürüldü. Yerine oğlu Muhammed Efendi geçti.<br />

Vefâtından 50 sene sonra, türbedâr ve câmi imâmı her gece rüyâlarında, Kutub İbrâhim<br />

Efendiyi gördü. İbrâhim Efendi onlara; "Rahatsızım, göğsüme bir tuğla parçası düştü, lütfen<br />

bu tuğlayı alın!" diyordu. Aynı rüyâ birkaç akşam tekrar edilince, kabri açmaya karar<br />

verdiler. Lahid açıldığında, mezardan mis gibi bir koku yayıldı. Daha kefeninin çürümediği<br />

görüldü. Naaşının göğüs kısmına düşen tuğla parçası alınıp kabir kapatıldı.<br />

1) Bursa Evliyâları; s.108<br />

2) Vekâyi-ul-Füdalâ; c.1, s.573<br />

3) Azîz Mahmûd Hüdâyî; s.127<br />

4) Güldeste-i Riyâz-ı İrfân; s.112<br />

ÜNSÎ HASAN EFENDİ;<br />

İstanbul'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Hasan bin Recep bin Şehîd Muhammed, lakabı<br />

Ünsî'dir. 1645 (H.1055) senesi Taşköprü'de doğdu. 1723 (H.1136) senesi İstanbul'da Bâbıâli<br />

yakınında Salkım Söğüd'de Aydınoğlu Dergâhında vefât etti. Örtülü taş türbede medfûndur.<br />

Ünsî Hasan Efendi önce Bayramiyye yolu büyüklerinden olan babası Recep Efendiden<br />

okudu. İlim ve edeb üzere yetişti. Henüz yirmi yaşlarında iken Ayasofya Câmiinde ders<br />

okutmaya başladı. Tefsîr-i Beydâvî ve Mesnevî okur, kendisine mahsus odasında ikâmet<br />

eder, ilimle meşgûl olurdu. Halvetiyye yoluna girmesini âlim bir zât olan hemşehrisi Ali<br />

Efendi şöyle anlatır: "Bir gün Üsküdar'da bir hemşehrim ile karşılaştım. Bana; "EskiVâlide<br />

Dergâhında hemşehrimiz Şeyh Karabaş Ali Efendi isminde bir zât vardır." dedi ve onun<br />

fazîletlerini anlattı. Lâkin ben onunla gidip görüşmedim. Sonra Ünsî Hasan Efendinin<br />

medresedeki odasına vardım. Sık sık gelir onu ziyâret ederdim. Bu sefer ona; "Ey Hasan<br />

Efendi! Üsküdar'daKastamonu'dan bir zât gelmiş, ilim ve irfân sâhibi imiş. Nefsin isteklerini<br />

yapmayıp, istemediklerini yapan bir zât olup, hal ve tasarruf sâhibi olduğunu öğrendim.<br />

İsmine Karabaş Ali Efendi diyorlar. Çok eserler yazmış. Gel ona gidip görüşelim." dedim.<br />

Hasan Efendi bu teklifimi kabûl etti. Üsküdar'a geçtik ve VâlideAtikDergâhına geldik. Orada<br />

AliEfendiyi ziyâret için içeri girdik. KarabaşAliEfendi bizi görür görmez Ünsî<br />

HasanEfendiye hitabla; "Hasan Efendi çoktan beri senin yolunu gözlerdik. Çok şükür şimdi<br />

nasîb oldu." buyurdu ve yanındaki birine; "Osman Efendi sana dediğim bunlardır." deyip,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!