22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ubeydullah-ı Ahrâr zamânında, bir kâdı devamlı kapısına gelip, talebe olmak, onun yoluna<br />

girmek istiyordu. Fakat Ubeydullah-ı Ahrâr ona iltifât etmediğinden gâyet melûl ve mahzûn<br />

bir hâlde gelip gidiyordu. Birgün Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin neşeli bir ânında, yakın<br />

bir talebesi, o kâdıdan bahsedip, talebe olmak istediğini arzetti. "Kâdı, boynu bükük,<br />

inâyetinizi bekliyor ve mahrum kalmaktan çok üzülüyor." dedi. Ubeydullah-ı Ahrâr; "Ben,<br />

kimin içinde büyüklük ve üstünlük arzusundan bir şey sezsem, hattâ o üstünlük ve büyüklük<br />

arzusuna on yıl sonra bile kavuşacak olsa, ona Hâcegân yolundan (büyüklerin yolundan)<br />

bahsedemem." dedi. Talebelerinden bâzıları, bu sözü söylediği günün târihini yazdılar.<br />

Aradan on yıl geçti. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri de vefât etmişti. O kâdı, on yıl sonra<br />

memleketinde hâkim ve reis makâmına çıktı. Bu hâlinden çok memnun idi ve kalbinde<br />

büyüklerin yoluna girmeye dâir hiçbir istek ve arzu kalmamıştı. O zaman Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerinin talebeleri, hocalarının onu neden kabûl etmediğinin hikmetini anladılar.<br />

SELE KAPILANLAR<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir ilkbahar mevsiminde, Herat'dan Taşkend'e gitmek üzere<br />

yola çıkmıştı. Akşam olunca, yolda bir talebesinin bulunduğu yere ulaşmış ve o gece orada<br />

misâfir olmuştu. Bu talebesi şöyle anlatmıştır: "Gece yatacağımız zaman bana; "Sen benim<br />

yattığım odada yat!" dedi. Bunun üzerine onun yattığı odada, ondan uzak bir köşeye çekilip,<br />

orada geceledim. Geceyarısı ismimi söyleyip; "Uyuyor musun! Uyanık mısın?" dedi. Ben de;<br />

"Uyumuyorum efendim." dedim. "Hemen kalk, kıymetli eşyâlarını topla ve derhâl dışarı çık!"<br />

buyurdu ve kendisi de süratle dışarı çıktı. Bu çevrede olanları da uyandır. Kıymetli eşyâlarını<br />

toplayıp hayvanlara yüklesinler. Beni tâkib edip peşimden geliniz?" dedi. Süratle uzak bir<br />

tepeye doğru yürüdü, biz de hemen toparlanıp onu tâkib ettik. Tepeye çıkıp, üzerinde durdu.<br />

Biz de yanında durduk. Bizimle gelenler, bu duruma şaşırarak; "Sebeb nedir ki, geceyarısı<br />

uykumuzu bölüp buraya geldik." diyorlardı.Bir kısmı da ihmâl gösterip, gelmemişti. Biz tepe<br />

üzerinde iken, birdenbire korkunç bir sel geldi. Önüne gelen ağaç, kaya, duvar, ev ve ne<br />

varsa süpürüp götürüyordu. Ayrıldığımız ev de sel suları içinde kalmış, gelmeyenler de sele<br />

kapılmıştı. Kendilerini, selle uzun bir mücâdeleden sonra zor kurtardılar. Pekçok yeri harab<br />

eden bu selin, o beldede bir benzeri görülmemişti. Sele kapılmaktan kurtulanlar,<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin bu kerâmetini görerek, onun büyük bir velî olduğunu<br />

anladılar. Ona daha çok bağlanıp, sevdiler."<br />

OĞLUM HORASAN'A GİT!<br />

Bir talebesi vardı, Ubeydullah Ahrâr'ın,<br />

Yıllarca sohbetinde, bulunmuştu bu zâtın.<br />

Horasan'dan gelerek, girmişti hizmetine,<br />

Kavuşmuştu böylece, yüksek himmetlerine.<br />

Yanına çağırarak, bir gün bu talebeyi,<br />

Sordu: "Düşünmez misin, memlekete gitmeği?"<br />

Arz etti ki: "Efendim, bir mecbûriyet hâriç,<br />

Yanınızdan ayrılıp, gitmeği istemem hiç."<br />

Buyurdu ki:"Evlâdım, Horasan'a git hemen,<br />

Sıkıntı veriyorlar bana, baban ve annen."<br />

Peki efendim deyip, gitti o Horasan'a,<br />

Söyledi bunu aynen, anne ve babasına.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!