22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Mevlânâ Câfer; tasavvuf hâllerine gark olmuş bir talebesi olup, âlim ve fâdıl bir zât idi.<br />

Mevlânâ Burhâneddîn Hatelânî; bu talebesi, Semerkant'ta parmakla gösterilen âlimlerden idi.<br />

Mevlânâ Lütfullah Hatelânî; meşhûr talebelerinden olup, diğer talebesi Burhâneddîn<br />

Hatelânî'nin kızkardeşinin oğludur. Din ilimlerinde âlim idi.<br />

Mevlânâ Şeyh; talebelerinin ileri gelenlerinden olup, senelerce hocasının ev ve dergâh<br />

işlerini görüp, hizmet etmiştir.<br />

Mevlânâ Sultan Ahmed; meşhûr talebelerinden olup, zâhirî ve bâtınî ilimlerde derin âlimdi.<br />

Mevlânâ Ebû Saîd Evbehî, Mevlânâ Hâce Ali Taşkendî, Mevlânâ Nûreddîn Taşkendî,<br />

Mevlânâzâde Etrârî, Mevlânâ Nasîruddîn Etrârî ve Mevlânâ İsmâil Firketî de talebelerinin<br />

meşhûrlarındandır.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr'ın talebelerinden biri de, Abdullah-i İlâhî'dir. Simavlıdır. İlim edindikten<br />

sonra, Semerkand ve Buhârâ'ya giderek feyz aldı. İcâzetle şereflenip, Ubeydullah-ı Ahrâr'a<br />

intisâbı bulunan Emîr Ahmed-i Buhârî ile İstanbul'a geldi.<br />

Ubeydullah-ıAhrâr'ın bir talebesi de Abdullah-ı Semerkandî'dir. Önce, Yâkûb-i Çerhî'ye<br />

talebe olmuş ve Nizâmeddîn-i Hâmûş'tan da feyz almıştır. Uluğ Bey Medresesinde<br />

müderristi.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr'ın bir talebesi de HaydarBaba'dır. Kırk sene devamlı İstanbul Eyyûb<br />

Câmiinde îtikâf etti. Kânûnî SultanSüleymân bu zâtın üstün hâllerini işitince, Eyyûb<br />

Nişâncası ile Haliç arasında,Cezerî Kâsım PaşaCâmiine inen yol üzerinde "Haydar Baba<br />

Mescidi"ni yaptırdı. Haydar Baba, 1550 (H. 957)de vefât etti. Kabri, mescide girerken solda,<br />

sed üstündedir.<br />

Eserleri:<br />

Enîs-üs-Sâlikîn fit-Tasavuf, El-Urvet-ül-Vüskâ li Erbâb-il-İrtikâ, Rukaât, Fıkarât<br />

Risâlesi, Vâlidiyye Risâlesi.<br />

HER GÖRDÜĞÜNÜ HIZIR, HER GECEYİ KADİR BİL<br />

Bir gün annesi tarladan kaldırdığı buğdayları, biriyle Ubeydullah-ı Ahrâr'a gönderdi.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr buğdayları ambara koymakla meşgûlken, buğdayları getiren kimse, boş<br />

çuvallarını alıp gitti. Nereye gittiği ve hangi yoldan gittiği belli değildi. Ubeydullah-ı Ahrâr o<br />

anda neden bu zavallı ve garib kimseden duâ almadığına üzüldü. İçine garib bir ızdırap<br />

çöktü. Buğdayı olduğu gibi bırakıp koşarak o kimsenin peşine düştü. Yanına vararak tevâzu<br />

ile kendisine duâ etmesini istedi ve; "Beni gönlünüze alın. Hâlime biraz inâyet nazarıyla<br />

bakın. Belki duânız ve himmetiniz bereketiyle Allahü teâlâ beni bağışlar, merhâmet eder de<br />

yolum açılır." dedi. Onun yüzüne şaşkın ve hayret dolu ifâdelerle bakan zât; "Zannediyorum<br />

ki Türk şeyhlerinin söyledikleri; "Her geleni Hızır bil, her geceyi Kadir bil" sözüne göre<br />

hareket ediyorsun. Fakat ben hiçbir özelliği olmayan kendi hâline yaşayan bir kimseyim.<br />

Elimi yüzümü bile lâyıkı ile yıkamayı bilmem. Senin istediğin şeyden ben haberdâr değilim.<br />

O bende yoktur." dedi. Ubeydullah-ıAhrâr duâ etmesi için yalvarmaya devâm etti. O kimse,<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr'ın yalvarışına dayanamayarak ellerini kaldırdı ve; "Allahü teâlâ senin<br />

kalb gözünü açsın." diye duâ etti. Bu duâ bereketiyle Ubeydullah-ı Ahrâr'ın kalbinde<br />

açılmalar oldu.<br />

ONU NİÇİN KABÛL ETMEDİ?

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!