22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ugun olduğunu söylemişlerdir." buyurdu.<br />

1490 (H.895) senesi Rebîu'l-evvel ayının sonunda, bir Cumâ günü hastalığı ağırlaştı ve<br />

sekerât-ı mevt hâli Cumâ günü öğle vaktinde başlamıştı. Tam o sırada, Semerkand'da büyük<br />

bir zelzele oldu.<br />

Vefât ettiği gün, akşam vakti hastalığı pek şiddetlenmişti. "Akşam namazının vakti girdi mi?"<br />

diye sordu. "Evet girdi." dediler. Akşam namazını îmâ ile kıldı. Yatsı vakti girdiği sıralarda,<br />

son nefeslerini veriyordu. Vefâtı sırasında huzûrunda bulunan talebelerinden Hâce<br />

Muhammed Yahyâ şöyle anlatmıştır: "Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin mübârek<br />

nefeslerinin kesilmesi yaklaştığı sırada, akşam ile yatsı arasında bir vakitde idik. Bulunduğu<br />

odada birkaç lâmba yaktılar. Ev son derece aydınlık olmuştu. Bu sırada Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerinin iki kaşı arasından, birdenbire şimşek gibi bir nûr çıkıp öyle parladı ki, evde<br />

yanmakta olan lâmbalar, o nûr arasında sönük kaldı. Herkes bu nûru gördü. Bu nûr<br />

parladıktan sonra, Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri son nefesini verip vefât etti. Vefât<br />

ettiği sırada da şiddetli bir zelzele oldu.<br />

Sultan Ahmed Mirzâ, Ubeydullah-ıAhrâr hazretlerinin hastalığının şiddetlendiğini duyunca,<br />

Cumâ sabahı bütün devlet erkânı ile Ubeydullah-ıAhrâr hazretlerinin bulunduğu Kemânkerân<br />

köyüne gitmek üzere yola çıktı. Akşam namazından sonra ulaşıp, Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerini son defâ gördü. Vefât ettiği bu gecenin sabahı olan Cumartesi sabahı,<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin cenâzesini Semerkand'a getirtti. Öğle namazı vaktinde<br />

Kefşir mahallelerine getirilip, cenâzesi orada yıkandı, techiz ve tekfin edildi. Cenâze namazı<br />

kılınıp, defnedildi.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin oğulları, kabri üzerine bir kubbe ve yanına bir imârethâne<br />

yaptırdılar.<br />

Talebeleri: Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin en başta gelen talebesi, Mevlânâ Kâdı<br />

Muhammed Zâhid Bedahşî'dir. Halîfesidir. Bu talebesi, evliyânın büyüklerinden olan<br />

Yâkûb-iÇerhî hazretlerinin kızının oğlu olup, torunudur. Hocası Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerinin kıymetli sözlerini Mesmûât-ı Mevlânâ Kâdı Muhammed Zâhid adlı bir kitap<br />

yazarak toplamıştır.<br />

Oğlu Muhammed, zâhirî ilimde yüksek derecede âlim idi. İlk oğlu olup, tasavvuf ilmini<br />

babasından öğrenip kemâle ulaşmıştır. Bu oğlu, Hâcegân lakabı ile tanınmıştır.<br />

Hâce Muhammed Yahyâ; küçük oğlu olup, zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecede idi.<br />

Babasından feyz alarak tasavvufta yükseldi. Babası, hayâtının son günlerinde onu yerine<br />

vekil bıraktı.<br />

Mevlânâ Seyyid Hasan; meşhûr talebelerinden olup, babası onu küçük yaşında iken<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetine getirmiştir. Geldikleri sırada, Ubeydullah-ı<br />

Ahrâr'ın yanında bir tabak içinde bal görüp, hemen yemeye başlamıştı. Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

ona; "Senin ismin nedir?" diye sorunca, balın tadına öylesine dalmıştı ki; "Adım Bal'dır."<br />

cevâbını verdi. Ubeydullah-ı Ahrâr tebessüm ederek buyurdu ki: "Bu çocukta tam bir<br />

kâbiliyet var. Kendi ismini balın tadından dolayı unutup, balın lezzetine o kadar daldı ki,<br />

ismim Bal'dır dedi." Onu kucaklayıp babasından aldı. Önce Kur'ân-ı kerîmi, ilk tahsîl için<br />

gereken bilgileri öğretti. Sonra Ubeydullah-ı Ahrâr, ona yüksek ilimleri öğrenmesini emretti.<br />

Bundan sonra da onu tasavvufda yetiştirip, yüksek derecelere kavuşturdu.<br />

Mevlânâ Kâsım; en meşhûr ve çok sevdiği talebelerindendir. Hocasına tâbi olması tam idi.<br />

Bu hususta örnek teşkil eden bir talebesi idi.<br />

Mevlânâ Mîr Abdülevvel; talebelerinin meşhûrlarından olup, hocasına dâmâd olmakla<br />

şereflenmiştir. Tasavvufta yüksek derecelere kavuşmuştur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!