22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

üzerimizdeki hakları olmasaydı, neticeyi görürdünüz! Ben, dedesi zamânındaHerat'ta idim.<br />

Onun zamânında çok iyilikler ve himâyeler gördük. Hakkını çiğnemeyiz!" Nihâyet elçi,<br />

anlaşma yapmak istediklerini bildirdi ve bunun için Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini Mirzâ<br />

Bâbür'ün yanına, anlaşmaya dâvet etti. Sultan Ebû Saîd, anlaşma için Ubeydullah-ı Ahrâr'ın<br />

bizzat gitmemesini istirhâm yoluyla bildirdi. Yapılan istişâreden sonra, Mevlânâ Kâsım'ı<br />

anlaşma yapmak üzere gönderdiler. Böylece anlaşma sağlandı.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin en meşhûr talebesi Mevlânâ Muhammed Kâdı,<br />

Silsilet-ül-Ârifîn adlı eserinde şöyle bildirmiştir: "Bir gün Şeyh Mirzâ Ömer'in, Kıpçak Çölü<br />

sultanlarından SultanMahmûd'dan da yardım alarak, büyük bir orduyla Semerkand üzerine<br />

yürüdüğü haberi geldi.Bunun üzerine Semerkand sultânı Sultan Ahmed Mirzâ, savaş<br />

hazırlıklarını tamamlayıp, karşı koymak üzere büyük bir orduyla yola çıktı. Ubeydullah-ı<br />

Ahrâr'a da yanlarında gelmesini ricâ etti. Ubeydullah-i Ahrâr da orduyla berâber gitti. Halk,<br />

Sultânın onu, sulh yapmak için yanında götürdüğünü zannetmişti. Ubeydullah-ı Ahrâr, kırk<br />

gün Sultan Ahmed'in ordusunda kaldı. Ordu, "Akkurgân" denilen yerde konaklamıştı.<br />

SultanAhmed, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı askerlerden bir edebsizlik olmasın diye,<br />

orduyu geniş bir yerde topladı. Böylece orduyu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin bulunduğu<br />

yerden biraz uzakta tutmuştu. Birkaç gün bu şekilde hareketsiz beklediler.<br />

Bir gün Ubeydullah-ı Ahrâr gadablanarak, SultanAhmed Mirzâ'ya; "Beni buraya niçin<br />

getirdin? Eğer savaş yapmak istiyorsanız, ben sipâhi değilim. Anlaşma yapmak istiyorsanız,<br />

neden geciktiriyorsunuz? Benim artık burada asker arasında durmaya mecâlim kalmadı."<br />

dedi. Sultan Ahmed Mirzâ; "Benim bir kararım yok. Her şeyi sizin doğru olan reyinize<br />

bıraktım. Siz ne emrederseniz, biz ona uyarız." dedi. Bunun üzerine Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretleri bir ata binip, yanına da yakınlarından bir cemâat alarak, karşı tarafta bulunan Şeyh<br />

Ömer Mirzâ'nın ve SultanMahmûd'un bulunduğu yere doğru hareket etti. Bunu haber alan her<br />

iki sultan da karşılamaya çıktılar. Yolun yarısında karşıladılar. Sonra Şahrûh'a gittiler.<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr, SultanMahmûd'a çok iltifât gösterdi. Konuşma sırasında hep ona<br />

bakarak konuştu. Bundan sonra, üç sultânın savaşmaktan vazgeçip, sulh yapmaları<br />

kararlaştırıldı. Anlaşma şartları da tesbit edildi. İki tarafın askerlerinin saf bağlaması,<br />

aralarına büyük bir çadır kurulması ve üç sultânın bu çadırda toplanarak Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerinin idâresi altında anlaşma şekli kararlaştırılacaktı.<br />

Bu şekilde anlaşma yapılması karara bağlanınca, Ubeydullah-ı Ahrâr, Sultan<br />

AhmedMirzâ'nın yanına dönüp durumu bildirdi. Ertesi gün sabah vakti, Sultan Ahmed<br />

Mirzâ'nın askerleri, zırh giyinmeden, fakat silâhlarını kuşanmış olarak kararlaştırılan yere<br />

geldi. Saf hâlinde durdular. Ubeydullah-ı Ahrâr, diğer iki sultânı getirmek üzere Şahrûh'a<br />

gitti. Mirzâ Mahmûd'un, bu işden memnûniyeti yüzünden okunuyordu. Fakat Sultan Şeyh<br />

Ömer Mirzâ'nın hâlinde, garib bir tutukluk ve ihtiyat vardı. Nitekim Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

onları çağırdığında, Sultan Mahmûd şevkle dışarı çıktığı hâlde, Sultan Şeyh Ömer Mirzâ<br />

hesaplı ve tedbirli bir tavır takınmış gözüküyordu. Onun bu tavrı üzerine, Ubeydullah-ı<br />

Ahrâr, Sultan Mahmûd'u îkâz edip, herhangi bir hîleye karşı tedbirli olmasını söyledi.<br />

Peygamberimizin; "Deveni bağla, sonra tevekkül et." buyurduğunu bildirdi. Sonra karşı<br />

tarafın askerlerinde olduğu gibi, bunların askerlerini de zırhsız, fakat silâhlı olarak anlaşma<br />

yapılacak yere götürdüler. Böylece, üç pâdişâhın askerleri birbirleri karşısında da saf tutup<br />

durdular. İçinde üç sultânın anlaşma yapacağı çadır da orta yere kurulacağı sırada, çadır bize<br />

uzak, size yakın gibi bir anlaşmazlık çıktı. Münâzara uzadı. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri,<br />

öğle namazı için abdestini, karşılıklı saflar hâlinde duran iki ordu arasında aldı. Sonra Sultan<br />

Ahmed Mirzâ'ya haber gönderip; "Ben tek kişiyim ve ihtiyarlık zaafı içindeyim. Sizin bu<br />

kadar meşakkatli yolunuza dayanmaya çalışmam, birbirinize girmemeniz içindir. Kuvvet,<br />

ancak bu kadar olur. Artık tâkatim kalmadı. Eğer bana îtimâdınız varsa, çekişmeyi bırakınız!<br />

Çadırı nereye kurarlarsa kursunlar." dedi.<br />

Bunun üzerine Sultan Ahmed Mirzâ emir verip; "Mâni olmayın! Çadırı nerede isterlerse

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!