22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bu görüşmesinden sonra, Sultan Ebû Saîd Mirzâ'nın etrâfında çok asker toplandı. Bunun<br />

üzerine Semerkand'ı almak istedi. Durumunu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine arzetmek üzere<br />

huzûruna tekrar geldi.Maksadını anlatıp, himmet istedi. "Ne niyet ile fethetmeyi istiyorsun?<br />

Eğer İslâmiyeti kuvvetlendirmek ve tebeaya şefkat göstermek niyeti ile giderseniz, zafer<br />

sizindir" buyurdu. Sultan bu şartı kabûl edip, İslâmiyete hizmet edeceğine ve tebeaya<br />

merhamet ve şefkat edeceğine söz verdi. Bunun üzerine; "İslâmiyete hizmet etmek şartıyla<br />

gidin, başarı sizindir" buyurdu.<br />

Reşehât müellifi, bu hâdisenin devâmını şöyle anlatmıştır: "Ubeydullah-ı Ahrâr, Ebû Saîd<br />

Mirzâ'ya; "Düşmanla karşılaştığınız zaman, ardınızdan bir karga sürüsü gelinceye kadar<br />

hücûm etmeyiniz! Karga sürüsü gelir gelmez hücûm ediniz!" buyurdu. Ebû Saîd Mirzâ'nın<br />

ordusu, Mirzâ Abdullah'ın ordusu ile karşı karşıya gelince, ilk hücûm karşı tarafdan<br />

geldi.Ebû Saîd Mirzâ'nın ordusunun sol tarafını çökerttiler. Sağ taraftan da aynı şekilde<br />

hücûm etmek üzere hazırlandıkları sırada, Ebû Saîd Mirzâ'nın ordusunun arkasından bir<br />

karga sürüsü göründü. Düşman üzerine doğru uçtu. Sultan ve askerleri, Ubeydullah-ı Ahrâr<br />

hazretlerinin; "Arkanızdan bir karga sürüsü gelmeyince hücûm etmeyiniz" buyurduğunu<br />

hatırlayıp, kerâmetini görünce, kalbleri kuvvet ve cesâretle doldu. Hep birden düşman<br />

üzerine hücûma geçtiler. İlk hamlede düşman saflarını yarıp, dağıttılar. Mirzâ Abdullah da<br />

atından düşüp, çamura battı. Atların ayakları altında ezildi.Sonra da başı kesilerek<br />

öldürüldü."<br />

Bu zaferden sonra Sultan Ebû Saîd, Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinden Semerkand'ı teşrif<br />

etmesini istirhâm etti. Sultânın istirhâmını kabûl edip, Taşkent'ten Semerkand'a gitti. Bu<br />

sırada öldürülen Mirzâ Abdullah'ın akrabâsından Mirzâ Bâbür'ün, büyük bir ordu ile<br />

Semerkand'a hareket ettiği haberi geldi. Sultan Ebû Saîd telâş ve ızdırâba düşüp,<br />

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine hâlini arzedip; "Benim bu orduya karşı koymam<br />

imkânsızdır. Ne yapayım?" dedi. O da, Sultânı teskin ve tesellî edip, sükûnet içinde<br />

bulunduğu yerde düşmanı beklemesini tavsiye etti. Bu sırada Sultan Ebû Saîd'in yakınları,<br />

onu Türkistan'a kaçırmak ve orada saklamak üzere hazırlığa başlayıp, eşyâlarını develere<br />

yüklemişlerdi. Ubeydullah-ıAhrâr hazretleri durumu öğrenince celâllenip, yükleri develerden<br />

indirtti. Sultan Ebû Saîd'e; "Nereye gidiyorsunuz? Kaçıyor musunuz? Buna ihtiyaç yok!<br />

Müşkülünüzü burada hallederiz. Buna kefilim! Gönlünüzü hoş tutun. Bâbür'ü durdurmak<br />

bizim vazifemizdir." buyurdu. Bu sözleri işitenlerden bâzıları; "Hâce hazretleri bizi topyekûn<br />

kurban etmek istiyor." diye söylendiler. SultanEbû Saîd, Ubeydullah-ıAhrâr hazretlerine<br />

bağlılığı ve güveninden dolayı onlar gibi düşünmedi ve Semerkand'da kalmaya karar verdi.<br />

Beyleri; "Biz bu kadar askerle koca bir orduya nasıl karşı koyabiliriz?" dedilerse de, Ebû<br />

Saîd'i iknâ edemediler.<br />

Sultan Ebû Saîd, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın tavsiyesi üzerine, kalenin zayıf ve yıkık yerlerini<br />

hemen tâmir ettirdi ve düşmanı bekledi. Nihâyet Mirzâ Bâbür'ün ordusundan Halîl Hindu<br />

isimli bir kimsenin kumanda ettiği bir öncü kuvvet geldi. Bu küçük kuvvet, büyük kuvvetten<br />

uzak olduğu için, şehirden üzerine hücûma geçilip, perişân edildi. Yaklaşan Mirzâ Bâbür,<br />

Sultan Ebû Saîd'in iç kaleye çekilip, orada sıkı bir muhâfaza altında olduğunu öğrenince, eski<br />

hisarda konakladı. Birdenbire hücûma geçmekten çekiniyordu. Aradan günler geçti, asker<br />

yiyecek sıkıntısı çekmeye başladı. Etrâfa yiyecek temini için gönderdiği askerlerin bâzılarını<br />

Semerkandlılar yakaladılar. Bir taraftan açlık bir taraftan hastalık, Mirzâ Bâbür'ün ordusunu<br />

perişân ediyordu. O sırada bir de hayvan vebâsı hastalığı çıktı. Mirzâ Bâbür'ün ordusundaki<br />

bütün atlar bu hastalıktan öldü. Öyle oldu ki, at leşinin kokusundan o civarda barınılamaz<br />

oldu. Nihâyet Mirzâ Bâbür, Sultan Ebû Saîd ile anlaşma yapmaya râzı oldu. Bu iş için<br />

maiyetindenMevlânâ Mehmed Muammâî adlı birini gönderdi. Bu elçi, Ubeydullah-ı Ahrâr ile<br />

uzun bir görüşme yaptı. Elçi; "Bizim Mirzâ'mız çok gayretli ve yüksek himmetli bir zâttır. Ne<br />

tarafa gitse, o tarafı almadan dönmez." dedi. Bunun üzerine Ubeydullah-ıAhrâr hazretleri<br />

şöyle dedi: "Eğer Mirzâ Bâbür'ün dedesi Mirzâ Şahrûh'un kalbimizdeki sevgisi ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!