22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Tebâsî'nin vefâtında, sağ yanağında nûrânî bir kalemle; "Rahimehullah" (Allahü teâlâ rahmet<br />

etsin), sol yanağında da "Celâl" yazılı olduğu görüldü.<br />

Mes'ûd Sanhâcî onun hakkında dedi ki: "Sevenlerinden biri, yabancı bir kadına baktı.Sonra<br />

da onun meclisine gitti. Tebâsî buyurdu ki: "Aramıza gelenlerden birinin, gözleriyle günah<br />

işlemiş olduğu anlaşılıyor." Daha sonra o kişi suçunu itirâf etti.Tövbe ve istigfârda bulundu.<br />

Tebâsî'nin keşf ve kerâmetleri çok olup, suç ve günah işliyeni derhâl tanırdı. Ayrıca huzûruna<br />

gelen kimsenin arzusunu, daha o söylemeden, Allahü teâlânın izniyle bilirdi.<br />

Mes'ûd bin Muhammed Sanhâcî anlatır: "Hocam bir defâsında bana; "Oğlum, sen<br />

haccedersin. Falan falan yerleri ve ay ışığında da şu yerleri görürsün" buyurdu. Aynen dediği<br />

gibi oldu. Hacca gittim. Oradan değişik beldelere uğradım. Gittiğim her yerde, buyurduğu<br />

yerleri dolaştığımı anladım."<br />

Yine Sanhâcî anlatır: "Bir gece Ebü'l-Kâsım ismindeki arkadaşımla bir meseleyi müzâkere<br />

ettik. Sabah olduğunda da, Tebâsî'nin huzûruna gittik. Bize dönüp, akşamki meselenin cevâbı<br />

şöyledir" buyurdu.<br />

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.326<br />

2) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.15, s.8<br />

TERZİ BABA;<br />

Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Muhammed Vehbî'dir. Hayyât Vehbî diye<br />

meşhûrdur. 1780 (H.1195) senesinde doğdu. Osmanlı Müellifleri, Sefînet-ül-Evliyâ,<br />

Esmâ-ül-Müellifîn adlı eserlerde Erzurum'da, diğer bâzı eserlerde ise, Erzincan'da doğduğu<br />

yazılıdır. 1847 (H.1264) senesinde Erzincan'da vefât etti. Dergâhının olduğu yere defnedildi.<br />

Bugün burası Terzi Baba Mezârlığı diye anılmakta, mezârlığın ortasında türbesi<br />

bulunmaktadır.<br />

Terzi Baba temel din bilgilerini tahsîl ettikten sonra, anne ve babasının isteği üzerine, bir<br />

sanat sâhibi olmak için terzilik öğrenmeğe başladı. Terzi Baba diye meşhûr olması buradan<br />

gelmektedir. Dünyâya hiç rağbeti yoktu. Âhirete meyli çok fazla idi. Mesleği ile meşgûl<br />

olurken, ibâdeti terketmez, nefsinin arzû ve isteklerini yapmama husûsunda âzamî gayret<br />

gösterirdi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin halîfelerinden Şeyh Abdullah Mekkî Efendi ile<br />

görüştü ve ona talebe oldu. Bundan sonra Terzi Baba'nın mânevî mertebesi günden güne<br />

ilerledi. Nefsle mücâdele ve riyâzette çok ileri derecelere ulaştı. Abdullah Mekkî Efendi, ona<br />

icâzet verdi.<br />

Abdullah Mekkî Efendi ile tanışmaları şöyle oldu: Terzi Baba, hem dikiş diker hem de dili ve<br />

kalbi ile Allahü teâlâyı anardı. Dükkânında dikiş dikerken, her iğneyi kumaşa geçirip<br />

çıkarışta dili ve kalbi ile Allahü teâlânın ism-i şerîfini söylerdi. Halîm selîm, mütevâzî bir zât<br />

idi. Kimsenin hâlini bilmesini istemezdi. Fakirleri çok sever ve bu sevgisini açıkça belli<br />

ederdi.<br />

Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerindeki palto çok eski olduğu gibi, ele<br />

alınmayacak kadar kirli idi. Bu zât paltosunu diktirmek için şehirdeki terzileri tek tek gezdi.<br />

Fakat mürâcaat ettiği bütün terziler onun elbisesini dikmek değil, el sürmekten bile<br />

çekindiler. Terziler o fakir zâta alay yollu; "Şurada Terzi Baba var. Ona götür, o diker."<br />

dediler. Zavallı fakir zât, Terzi Baba'yı buldu. İstediğini anlattı. Terzi Baba'dan, red yerine<br />

hüsn-i kabûl gördü. TerziBaba ona; "Paltonu bırak, inşâallah yarına hazırlarım." dedi. Terzi<br />

Baba paltoyu alıp, güzelce yıkadı, kuruttu ve dikti. Ertesi gün o fakire elbisesini teslim etti.<br />

Bütün bu yaptıklarının karşılığında ücret almadı. O fakir zât paltosunu temizlenmiş, dikilmiş

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!