22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

duyuldu. Ertesi gün derse gittiğinde kendisine, Nâib Argûn’un tutuklandığı söylendi.<br />

İmâm-ı Sübkî şöyle anlatır: “Babam Takıyyüddîn Sübkî’ye rahat vermeyenlerden birisi de,<br />

Şam nâibi Argûn Şah idi. Bir gün babam, Argûn Şah’a; “Ey emîr! Ben de, sen de bir gün<br />

öleceğiz.” dedi. Argûn Şah da ona; “Ey Kâdı! Bu şehirde kaç nâib gördün?” diye sorunca, o;<br />

“Şu kadar nâib gördüm.” dedi. Argûn Şah; “Benden başkası sana rahat vermedi.” deyince, o;<br />

“İleride sen de göreceksin.” dedi. Biz, bir gün yatsı namazını kılmak için toplanmıştık.<br />

Namazdan sonra, babam yüksekçe bir yere çıktı. Başı eğik bir vaziyette durmaya başladı. Hiç<br />

konuşmuyordu. Ayakta olduğu hâlde, sabah namazına kadar aynı vaziyette kaldı. Bu sırada<br />

öyle heybetli bir hâli vardı ki, târifî, anlatılması çok zordu. Onu bu hâlde gören kimse, şâyet<br />

o anda onu bir arı sokmuş olsaydı, aslâ bunu hissetmiyeceğine inanırdı. Sonra oradan inip<br />

yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kıldı. İnerken bize; “Argûn Şah’ın işi bitti.” dedi.<br />

Salı günü Trablus’tan yola çıkan Ulcîbuğa isminde birisinin, Perşembe günü gecenin<br />

yarısında Argûn Şah’ın başını kestiğini öğrendim. Sonra babamın odasına geldim. İçeride<br />

Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Biraz bekledikten sonra kapıyı çaldım. Kur’ân-ı kerîm okumasını<br />

keserek kapıyı açtı. Bana; “Müslüman kardeşin için şemâtet yapmayı bırak (şemâtet;<br />

başkasına gelen belâya, zarara sevinmektir). Belki Allahü teâlâ ona âfiyet verir de, seni o<br />

musîbete düçâr eder.” dedi. Sonra ben ona, biraz sevinçli bir hâl içinde; “Argûn Şah<br />

öldürüldü.” dedim. O zaman bana; “Kim demiş? Sus! Bu ne biçim söz böyle! Müslüman<br />

kardeşin hakkında şemâtet yapma dedik, değil mi?” dedi. Bana kapıyı açıp “Şemâtet yapma!”<br />

demesi, benim ona ne söyleyeceğimi, Allahü teâlânın ona bildirmesi, onun bir kerâmetidir.”<br />

Şöyle anlatılır: “Takıyyüddîn Sübkî, bir mesele hakkında hüküm vermişti. Bu hükmünde de<br />

kararlı idi. Şam nâibi Argûn Kâmilî, bu hükmünden dolayı ona karşı çıktı. Bu mesele Şam ve<br />

Mısır’da önemli bir konu hâline geldi. Bu sırada Kâdı Selâhüddîn Safdî, Takıyyüddîn<br />

Sübkî’nin yanına gelerek; “Efendim! Bu mesele aleyhimize olmaktadır. Onlar Hakka itâat<br />

etmezler, Hakka boyun eğmezler. Niçin kendinizi tehlikeye atıyorsunuz? Niçin onlarla<br />

mücâdele ediyorsunuz?” deyince, o uzun süre düşündükten sonra; “Vallahi, Allahü teâlâdan<br />

başkasının rızâsını düşünmem. Benim için önemli olan, Allahü teâlânın rızâsıdır.” dedi.<br />

Bunun üzerine ben, onun baskı ve lâflar ile haktan ayrılmayacağını anladım. Nâib Argûn<br />

Kâmilî bir süre sonra görevinden alındı ve çeşitli eziyetler başına geldi. Ölünceye kadar<br />

çeşitli üzüntüler içinde ve işsiz güçsüz yaşadı.”<br />

Takıyyüddîn Sübkî, 1354 (H.755) senesinde zâfiyete yakalandı. Vefât edinceye kadar bu<br />

hastalık devâm etti. Kendisi dâimâ; “Ben Mısır’da vefât ederim” derdi. Mısır’a gidince, orada<br />

birkaç gün hasta kaldı. 1355 (H.756) senesinde Kâhire’nin dışında bir yerde vefât etti.<br />

Cenâze namazına çok kalabalık bir cemâat katıldı. Cenâzesini taşıyanların bir ucu,<br />

defnedildiği yer olan Bâb-ün-Nasr’da iken, diğer ucu vefât ettiği evin önünde idi.<br />

Takıyyüddîn Sübkî’nin vefâtından sonra birçok kimse, onun Allahü teâlânın indinde nâil<br />

olacağı yüksek derecelerle ilgili güzel rüyâlar gördü.<br />

Sâlihlerden birisi şöyle anlattı: “Vefâtından iki veya üç gece sonra, Takıyyüddîn Sübkî’yi<br />

rüyâmda gördüm. “Allahü teâlâ sana ne muâmele buyurdu?” diye sordum. Bana şöyle cevap<br />

verdi: “Bana Cennet kapıları açıldı. Gir denildi. Ben; “İzzetin hakkı için yâ Rabbî! Benim<br />

cenâze namazımda bulunanların da girmesini isterim.” dedim.”<br />

Takıyyüddîn Sübkî oğluna şöyle nasîhat etti: “Ey oğul! Vaktini boş yere geçirsen bile, seher<br />

vaktinde uyanık olup, ibâdet ve tâatla meşgûl olmayı kendine âdet edin. Seher vaktinde<br />

uyuyan kimseye çok çok yazık!”<br />

Takıyyüddîn Sübkî’nin büyük oğlu Ebû Bekr Muhammed için nasihat olarak söylediği şiirin<br />

tercümesi şöyledir: “Ey oğul! Sana yapacağım nasîhatimi ihmâl etme. Sözüme iyi kulak ver.<br />

Bu nasîhatim, sana rehber olur. Allahü teâlânın kitâbı Kur’ân-ı kerîmi ve sahîh olan hadîs-i<br />

şerîfleri ezberle, usûl-i fıkhı çok iyi bil. O, senin sağlam ve doğru konuşmanı sağlar. Nahiv

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!