22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Resûlullah efendimiz olmasaydı, o yer mukaddes olmazdı. Orada takvâ üzere yapılmış bir<br />

mescid bulunmazdı.” buyurdu.<br />

Takıyyüddîn Sübkî, çok cömertti. Eğer Hâtem-i Tâî onunla aynı asırda yaşasaydı,<br />

Takıyyüddîn Sübkî’nin cömertliği yanında, onun cömertliği anılmazdı. O vekar sâhibi ve<br />

heybetli idi. Her şeyi ile kendisinden önce gelmiş olan büyük âlimlerin yolunda gitti. Dımeşk<br />

onun ilim ve irfânıyla mâmûr hâle geldi. Takıyyüddîn Sübkî’nin verâı çok idi. Az yer, az<br />

içerdi. Çok namaz kılar, belâ ve musîbetlere karşı sabrı hiç elden bırakmazdı. Allahü teâlâyı<br />

çok anardı. Sabah akşam zikirle meşgûl olurdu. Dâimâ murâkabe üzere idi. Doğru yolda<br />

bulunup, bu yola yardımcı olmakta ecdâdı olan Ensârın izinde bulunuyordu. Gece-gündüz<br />

Kur’ân-ı kerîm okurdu. Âlimlerden, haberleri doğru olarak naklederdi. Seher vaktinde çok<br />

istigfârda bulunur, Allahü teâlâdan af ve magfiret dilerdi. Allah korkusundan çok göz yaşı<br />

dökerdi. Dünyânın parlaklığına ve malına îtibâr etmezdi. Elde ettiği makam ve mevkilerden<br />

ve herkesin kendisine gösterdiği teveccüh ve iltifattan dolayı, kibir, gurûr ve ucba<br />

kapılmazdı. Her taraftan âlimler, halledemedikleri meseleleri arz etmek için ona mürâcaat<br />

ederlerdi. Sâlih ameller ve müstecâb duâlar sâhibiydi. O, çok kere mütevâzî ve gösterişsiz bir<br />

elbise ile dışarı çıkardı. Fakat sultânın merâsim günlerinde dâimâ cübbe giyerdi. Oğlu, onun<br />

böyle cübbe giymesine çok hayret ederdi. Zîrâ, onun tabiatı böyle şeylere pek önem<br />

vermezdi. Bu yüzden oğlu Tâcüddîn Sübkî, babasına; “Ey babacığım, kâdılık makâmında<br />

otururken, yirmi dirhem etmeyen elbiselerle oturuyorsun. Fakat sultânın merâsimlerinde<br />

cübbe giyiyorsun. Niçin böyle davranıyorsun.” diye sordu. Takıyyüddîn Sübkî, “Evlâdım!<br />

Bu, Şafiî mezhebi ulemâsının şiârıdır. Bu âdetin unutulmasını istemem. Ben devamlı kalacak<br />

değilim. Benden sonra gelip bunu giyecekler. Yeni bir şey ortaya çıkarmıyorum." buyururdu.<br />

Takıyyüddîn Sübkî, tasavvuf yolunda bulunanlara çok hürmet eder ve onları severdi.<br />

“Tasavvuf yoluna giren kimse, Selef-i sâlihînin izinden gider, onlara tâbi olursa işte<br />

tasavvufta doğru yol budur.” derdi. Takıyyüddîn Sübkî, kimde olursa olsun, faydalı bir şeyi<br />

görünce onu beğenirdi. Faydalı ve güzel birşeyi, kendisinden küçük birisinden bile duysa,<br />

onu dinlemekten uzak durmaz, yüz çevirmezdi. O çok hayâ sâhibiydi. Kimseyi utandırmak<br />

istemezdi. Talebeleri bâzan kendisine, bilinmeyen ve duyulmamış bir şey gibi herhangi bir<br />

konuyu anlattıkları zaman, onlara bir şey demez, onları hoş karşılardı. Hattâ onlara garip bir<br />

şey imiş gibi anlattıkları o konuyu, çeşitli kitaplardan naklederdi. Bu sebeple talebeler, ona<br />

hayret ederdi. Zîrâ onlar, ilk önce onun bu meseleden haberi yok sanırlardı. Fakat<br />

Takıyyüddîn Sübkî, yine de onların heveslerini kırmazdı. O, âlimlere karşı çok edebliydi.<br />

Onun Peygamber efendimize olan muhabbeti, sevgisi ve hürmeti, anlatılamıyacak<br />

derecedeydi.<br />

Takıyyüddîn Sübkî, her ilimde mütehassıs idi. Selef-i sâlihînin yolunda, sünnet-i seniyye<br />

üzere bulunuyordu. Hakkı söylemekten çekinmezdi. Ayakta, otururken, binekte ve yürürken<br />

bile Kur’ân-ı kerîm okurdu. Hocaları ona çok kıymet verirdi. Mütehassıs olduğu bütün ilim<br />

dallarında, zamânında onun gibisi görülmedi. Bütün âlimler, onun bütün zamânını ilme<br />

adadığına inanırlardı.<br />

Takıyyüddîn Sübkî’nin çok kerâmetleri görüldü. Ona karşı çıkanın başına mutlak bir şey<br />

gelirdi. Kendisinden kerâmet hâsıl olunca veya birisi kerâmetinden bahsedince çok sıkılırdı.<br />

Kadı’l-kudât Cemâlüddîn Züreî, Mensûriyye Medresesindeki müderrislik vazifesinden, Şam<br />

kâdılığına tâyin edilince, Takıyyüddîn Sübkî onun yerine müderrislik vazîfesine tâyin edildi.<br />

Bir müddet sonra, Cemâlüddîn Züreî, Şam kâdılığından azledildi. Bu sırada Şam Nâibi<br />

Argûn, Hicaz’da bulunuyordu. Bu nâibin, Cemâlüddîn Züreî ile arasında çok iyi bir dostluk<br />

vardı. Züreî’nin azledilmesi Argûn’e ulaşınca, buna çok üzüldü ve Mısır’a varınca,<br />

Mensûriyye müderrisliğini, Takıyyüddîn Sübkî’den alıp, tekrar Züreî’ye vermeye karar verdi.<br />

Bu haber Takıyyüddîn Sübkî’ye ulaşınca, o buna çok üzüldü. Bu haber üzerine, gece iki rekat<br />

namaz kılarak, Allahü teâlâya niyazda bulundu. Bu sırada; “Argûn tutuklandı!” diye bir ses

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!