22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1) Ηιλψετ−⎫λ Εϖλιψ®; χ.8, σ. 283<br />

2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.5, s. 302<br />

3) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s. 435<br />

4) İslâm Âlimleri <strong>Ansiklopedisi</strong>; c.2, s.90<br />

5) Tabakât-ül-Kübrâ (İmâm-ı Şa'rânî); c.1, s.65<br />

ABDULLAH BİN ABDÜLAZÎZ (OSMAN) EL-YUNEYNÎ;<br />

Evliyânın büyüklerinden. İsmi Abdullah bin Abdülazîz bin Ca'fer el-Yuneynî'dir. Künyesi<br />

Ebû Osman'dır. Doğum târihi bilinmemekle berâber 1136 (H.530) senesinden sonra Sûriye'de<br />

Ba'lbek beldesine bağlı Yuneyn köyünde doğduğu kaydedilmiştir. 1220 (H.617) senesinde<br />

vefât etti. Ömrü seksen sene civârında idi. Defnedildiği yere türbe yapıldı. Türbesi Ba'lbek'de<br />

olup, istifâde edilen bir ziyâretgâhtır. Şam'da zamânının âlim ve velîlerinden ilim ve feyz<br />

alarak yetişti. Zühd sâhibi, dünyâya düşkün olmayan, heybetli, uzun boylu, cesur, iyiliği<br />

emreden, kötülükten sakındıran, gece-gündüz dîn-i İslâmı yaymak için uğraşan, Allahü<br />

teâlâyı bir an unutmayan, şânı yüksek, kerâmet sâhibi bir zât idi. Ba'lbek vâlisi kendisini<br />

ziyâret ettiğinde, ona adâletle davranmasını tenbîh eder ve nasîhatta bulunurdu.<br />

Es-Sehâvî şöyle anlatır: "Ebû Osman el-Yuneynî, senede üç dirhem ile geçinirdi. Bir<br />

dirhemiyle un alır, bir dirhemiyle yağ, bir dirhemiyle de bal alırdı. Bunları karıştırıp,<br />

yuvarlak yuvarlak üç yüz altmış tâne köfte gibi parçalar yapardı. Bayram günleri hariç<br />

devamlı oruçlu olduğundan her akşam biri ile iftâr ederdi."<br />

İbn-i Şühbe Târih-i İslâm adlı eserinde onun için; "Ebû Osman, aslenBa'lbek köylerinden<br />

olan Yuneyn köyündendir. Kerâmet sâhibi bir zât olup, nefsiyle çok mücâdele ederdi.<br />

Kimseden bir şey almazdı. Aza kanâat eden iffet sâhibi bir zât idi." demiştir.<br />

Şeyh Muhammed bin Ebi'l-Fadl şöyle anlatmıştır: "Zamânın sultânı Sultan Îsâ, bir gün<br />

Abdullah bin Abdülazîz hazretlerinin huzûruna gelip; "Efendim! Bize duâ ve nasîhat ediniz."<br />

deyince; "Ey Sultan! Zulümden, kötülüklerden, şakî olmaktan sakın. Babanda bu haller<br />

görülmüştü. Sen öyle olma!" dedi."<br />

Bu sultan da, tebeasına âdil davranmıyordu. Bu bakımdan, söylenilen sözlere kulak asmadan<br />

kalkıp gittiği gibi Abdullah bin Abdülazîz hazretlerine de bir hîle yapmayı düşündü. Üç bin<br />

altın götürüp, hediyemizdir, ihtiyaçlarınıza harcayınız diye vererek deneyecek, kabul ederse<br />

hemen geri alacaktı. Ertesi gün hilesini yapmak üzere huzuruna tekrar gitti. Yanında<br />

götürdüğü üç bin dirhemi önüne bırakıp; "Efendim, bunlar size hediyemizdir. Buyurun,<br />

dergâhınızın ihtiyaçlarına harcarsınız!" dedi. Abdullah bin Abdülazîz hazretleri sultana vakar<br />

ve heybetle bakıp; "Ey câhil! Kalk hemen buradan git! Bizi denemeye kalkışıyorsun! Biz<br />

Allahü teâlâya duâ edersek yer yarılır seni yutar. Bizi parayla ölçmek istiyorsun. Biz<br />

isteyince Allahü teâlânın izniyle şu oturduğumuz seccâdenin altından, birinden gümüş<br />

diğerinden altın akan iki çeşme ortaya çıkar! Su gibi altın ve gümüş akar." dedi.<br />

Bu sözleri söyledikten sonra seccâdenin kenarını kaldırdı. Huzûrunda bulunanlar iki çeşme<br />

gördüler, birincisinden altın diğerinden de gümüş su gibi akıyordu.<br />

Abdullah bin Abdülazîz hazretlerinin zamânında Melîk Emced bir imârethâne yaptırıyordu.<br />

Binânın inşâsında büyük taşlar kullanmak istedi. Beldesinde bulunan büyük taşların kırılıp<br />

yontulmasını emretti. Ancak bu işle uğraşanlar taşları parçalamaya güç yetiremediler. Ne<br />

kadar uğraştılarsa da âletleri bu iş için kâfi gelmedi ve çaresiz kaldılar. Abdullah bin<br />

Abdülazîz hazretlerine gidip durumu anlattılar ve yardım istediler. O da yardım etmeyi kabûl<br />

edip taşların bulunduğu yere geleceğini söyledi. Beklemeye başladılar. Baktılar ki havada<br />

yürüyerek geliyor. Sonra, gelip havada tam taşların üstünde durdu. Taşlar onun himmetiyle<br />

ve Allahü teâlânın izniyle gözleri önünde istenildiği gibi parça parça ayrıldı. Bu hâdiseye<br />

çok şaşan işçiler, gidip durumu Melik Emced'e anlattılar. Melik buna hem çok hayret etti

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!