22.03.2018 Views

Evliyalar Ansiklopedisi - Turkiye Gazetesi Yayinlari

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

anlamak istemedin. Bir kimseye kendisinin vâzı tesir etmezse başkasınınki hiç tesir etmez.<br />

Fakat ben sana bir kıssa anlatayım, sen ondan hisse çıkar:<br />

Bir çoban, güttüğü koyunlara şefkatli ve merhametli davransa, onları incitmezse ve<br />

zayıf-sağlam demeden her birini iyi ve otlu yerlerde otlatırsa, sıcak bastığı vakitlerde ağaç<br />

altlarına götürüp onları gölgelendirirse, susadıklarında onları güzel berrak sulardan sularsa,<br />

hülâsa ne kadar iyi beslerse, koyunlar besili olur ve sürü çabuk artar. Koyunların sütleri de<br />

çok olur. Koyunları böyle olan sürü sâhibi de, çobandan memnun olarak daha fazla ücret<br />

verir. Eğer bunları yapmayıp da tersini yaparsa, koyunların sütleri ve sayısı azalır. Sürü<br />

sâhibi memnun kalmayarak çobanı işten çıkarır, onun yerine başka çoban getirir.<br />

İşte böyle olduğu gibi, ey halîfe, bir bakıma sen de bir çobansın. Sana itâat eden tebean da<br />

koyun gibidir. Sen insaf ve adâletle hareket ederek onlara zulüm etmezsen, Allahü teâlâ da<br />

senin hukûkunu görerek, adâletle hareket ettiğin için seni makâmında devamlı tutar ve sen de<br />

böylece ülkeni günden güne genişletebilirsin. Eğer tebeana şefkat ve merhametle<br />

davranmazsan, onlara ezâ, cefâ ve zulüm edersen, Hak teâlâ seni memleket pâdişâhlığından<br />

ve hilâfet makâmından alır. Böylece hem bu dünyâda, hem de âhirette kovulmuş olursun.<br />

Ebü'l-Vefâ hazretleri söze devamla; "Ey Emîr-ül-müminîn! Şimdi iyi düşün ve gözünü aç.<br />

Kendi hâline dikkatle bak. Hangi taraftansın? Ona göre amel et ve durumunu düzelt.<br />

Kimseye güvenme, âhirette yarayacak işi kendin gör!" buyurdu. Bunun üzerine halîfe; "Ey<br />

Seyyid! Allahü teâlâ seni ve ecdâdını, bütün müminlere yardım ve onlardan faydalanmaları<br />

için gönderdi. O yardım ve faydadan, bugün özellikle ben istifâde ettim. İdârem altında<br />

bulunan âmirlere, halka adâlet üzere muâmelede bulunup, kimseye zulüm etmemeleri için<br />

emir göndereceğim. Söylemek benden, emrimi yerine getirmek ise onların vazifesidir. Eğer<br />

emrimi yerine getirmezlerse, günaha girer ve yarın Allahü teâlânın huzûrunda kendileri<br />

mesûl olurlar." dedi.<br />

Tâc-ül-Ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ hazretleri; "Ey halîfe! Güzel söylüyorsun, fakat sâdece dil<br />

ile söylemek yetmez. Yapılan işi tartarak yapmak ve her durumda adâlete riâyet etmek<br />

lâzımdır. Ey halîfe! Şüphen olmasın ki, günün birinde öleceksin. Burada öyle bir amel işle ki,<br />

yarın kıyâmet günü o amelin sana faydası dokunsun. Günün birinde seni, seni yaratan yüce<br />

bir varlığın huzûruna götürecekler. O her şeyi bilir, hiçbir şey O'na gizli kalamaz. Burada<br />

işlediğin her şeyin karşılığını orada göreceksin. Şunu hiç unutma ki, Allahü teâlâ seni bir<br />

damla meniden yarattı. Sana can verdi, akıl verdi. Göz, kulak, ayak ve dil verdi. Bunlara<br />

benzer daha nice âzâlar ve saymakla bitmeyecek nîmetler verdi. Bütün bunları insanoğlunun<br />

emrine âmâde kıldı. Böyle nîmetler verdiği insanlar üzerine hükmetmen ve emir vermen için,<br />

Allahü teâlâ seni hâkim kıldı ve halîfe yaptı. Sana tâbi olan bütün insanların hâlleri senden<br />

sorulacaktır. Bu yüzden makâmınla öğünüp mağrur ve gâfil olmayasın." deyince, halîfe çok<br />

ağladı ve harâreti arttı. İçmek için su istedi. Bir maşraba su getirdiler. Tam suyu içeceği<br />

sırada, Ebü'l-Vefâ hazretleri; "Ey halîfe, suyu içme! Sabret." dedi. Bunun üzerine halîfe onun<br />

diyeceğini beklemeye başladı. Tâc-ül-Ârifîn; "Ey halîfe! Çok susamış bir hâlde sahrâda olsan<br />

ve bir damla içecek su bulamasan, susuzluktan ölecekmiş gibi olsan. Bir kimse elinde bu<br />

maşrabayla sana su getirse ve karşında tutarak; "Şâyet saltanatının yarısını bana verirsen, şu<br />

suyu sana vereceğim." dese ne yaparsın?" deyince, halîfe; "Susuz ölmektense, diri kalıp<br />

yaşamak daha iyi olacağından, saltanatımın yarısını verir, bir maşraba dolusu soğuk suyu<br />

alırdım." dedi.<br />

Bunun üzerine Ebü'l-Vefâ hazretleri; "Suyu içtiğinizi kabûl edelim. O içtiğin su, bir müddet<br />

sonra idrâr olarak yol bulup çıkmak istese, fakat Allahü teâlâ o suyu veren kimseye bir imkân<br />

verse, o kimse seni, idrârını yapamaz hâle getirse ve sen de idrârını yapamasan, o zaman, o<br />

kimse; "Eğer saltanatının diğer yarısını da bana verirsen, idrârını yapmanı sağlarım. Yoksa<br />

seni bu hâlde bırakırım." dese ne yaparsın?" diye sordu. Halîfe cevap olarak; "Ezâ, cefâ<br />

içinde çâresiz kalmaktan dirlik iyidir. Saltanatımın yarısını ona verir, o zahmetli hâlden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!